IŞİD’in Türkiye’de gerçekleştirdiği 4 katliama ışık tutan ‘Ölüm Ne Yana Düşer Usta’ belgeselinin yönetmeni Büyükbeşe, ‘Barış isteyen insanların hikayelerini anlatmaya ve barış demeye devam edeceğiz’ dedi
Türkiye’nin Kuzey ve Doğu Suriye’ye karşı başlattığı operasyon, önceki gün alınan ateşkes kararına rağmen halen devam ediyor. Bombardıman sırasında Kuzey ve Doğu Suriye cezaevlerinde bulunan IŞİD’liler kaçarken, hem Türkiye halkları hem de dünya çetelerin varlığından kaygılı. Tam da bu süreçte, yönetmenliğini Gül Büyükbeşe’nin, yapımcılığını da Sibel Tekin’in yaptığı “Ölüm Ne Yana Düşer Usta” adlı belgesel yapım dikkat çekiyor. Belgesel, 5 Haziran 2015 Diyarbakır Mitingi, 20 Temmuz Suruç Katliamı, 10 Ekim Ankara Gar Katliamı, 20 Ağustos 2016 Antep Düğün Katliamı’na ışık tutuyor. Yönetmen Büyükbeşe ve yapımcı Tekin, Jinnews’e konuştu.
‘Bir daha eskisi gibi olmadı’
Aynı zamanda Ankara Katliamı tanıklarından Büyükbeşe, kimsenin hayatlarını bir daha eskisi gibi yaşayamadığını belirterek, 30 yıllık belgeselci olarak öncelikle belgeselin altından kalkamayacakları hissine kapılırken, geleceğe belge bırakmanın bir belgeselcinin en temel görevi olduğu düşüncesiyle çalışmalara başladıklarını ifade etti. Katliamları işleyen hücrenin önde gelen ve 2016’lara kadar hayatta olan çetelerin 2012’den itibaren 85 kez teknik takibe alınarak sürekli izlendiklerini ama hiç operasyona dönüştürülmediğini söyleyen Büyükbeşe, “Bu insanların nerede yaşadıkları, hangi evi hücre olarak kullandıkları, hangi depolarda amonyum ve onlarca malzemeyi tutukları bilgi dahilinde olmuş bir şey ve bütün avukat arkadaşlarımın söylediği bir şey vardı; eğer Diyarbakır’da düzgün bir soruşturma yapılsaydı Suruç olmayacaktı, Suruç’ta düzgün bir soruşturma yapılsaydı ya da gizlilik kararı çıkmasaydı ve avukatlara inceleme imkânı verilseydi Ankara olmayacaktı. Çünkü biliyorsunuz Suruç ve Ankara katliamını gerçekleştiren iki canlı bomba kardeş. Bunlar aranan iki kardeş” dedi.
‘Anmalarda onlarlayız’
Video aktivisti, belgeselci ve bireysel kamera kullanan birçok kişinin görüntülerinden faydalandıklarını söyleyen filmin yapımcısı Sibel Tekin ise hala mahkemeleri takip ettiğini söyledi. Tekin, sözlerine şöyle devam etti: “Katliamın ertesi günü Ankara’ya gittim. Hala anmaları, mahkemeleri takip ediyorum. Öyle olunca aileleri, yaralıları daha çok biliyorum, yapımcılığım da çok insan tanımamdan kaynaklı. 10 Ekim çok yakından bildiğimiz bir şeydi, Suruç da öyle oldu. Anmalarda onların yanında olma ihtiyacı hissediyoruz. Birçok yerden görüntüler verildi. Daha önce Rojava belgeselini yapan arkadaş dedi. Fotoğraf ve video aktivisti arkadaşlar. İmece kameramanı İdris Dedeoğlu, Turgut abi kayıttan hiç çıkmadı zaten, polislerin saldırıları görülebiliyordu.”
‘Bakamadığımız görüntüler…’
Tekin, binlerce görüntüden seçim yapılırken, bakamadıkları görüntüyü kullanmama kararı aldıklarını dile getirerek, “Aramızda da bu işin sınırının ne olacağını da tartıştık. Bir yandan orada yaşayan kitleye ne yaşandığını anlatmak zorundaydık. En zorlandığımız da o olacak” diye konuştu.
‘Öfke diri tutuyor’
“Bunca şeyi bilmenin, öfkenin hep canlı kalmasını, öfkenin ise ayakta tuttuğunu” ifade eden Büyükbeşe, evlatlarını kaybetmiş annelerin, sevgililerin, eşlerini kaybetmiş insanların, annelerini, babalarını kaybetmiş evlatların duygularını oldukça yoğun yaşadığını aktardı. Belgesele ilişkin tanıklıklardan ve avukatların verdiği bilgilere dayanarak IŞİD’i anlatan bir kitapla teorik altyapıyı oluşturmak istediklerini dile getiren Büyükbeşe, “Türkiye’nin içinden geçtiği sürecin, emperyalizmin taşeronluğunun, Suriye’deki çılgınlığın da bir teorik altyapıya ihtiyacı var. Türkiye politikasının neden değiştiği ortaya çıksın. Bir sürü katliamda hedef kitlesinin neden onlar olduğu anlaşılsın. Birkaç röportaj daha yaparak bunu kitaba dönüştürme fikrimiz de var ama basacak yayınevi bulabilirsek. Enflasyon nedeniyle basılamayabilir ama en azından internete koyabiliriz” sözlerini kullandı. Büyükbeşe, ayrıca, “Barış isteyen insanların hikayelerini anlatmaya ve barış demeye devam edeceğiz” diye sözlerine ekledi.
İZMİR