• İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
2 Temmuz 2025 Çarşamba
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
ABONE OL!
GİRİŞ YAP
Yeni Yaşam Gazetesi
JIN
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Yeni Yaşam Gazetesi
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Ana Sayfa Yazarlar Mehmet Nuri Özdemir

Kapıdaki ne?

2 Temmuz 2025 Çarşamba - 00:00
Kategori: Mehmet Nuri Özdemir, Yazarlar
Barış ve kibirli memnuniyetsizlik

Yeni durumlar var. Savaşın ve siyasetin kalbi belki de uzun süre İran’da atacak. Suriye bir süreliğine durgunlaşabilir, ancak istikrarsızlık yıllarca sürecek. İsrail İbrahim anlaşmasıyla Araplarla dost, Farslarla düşmanlık mutabakatını hayata geçirerek yeni bir yüz yıl stratejisi planlıyor. Filistin’i, Filistinli yapıların inisiyatifinden koparıp dışardan hükümet atama yoluna baş vuruyor. Türkiye ise Ortadoğu’yu kasıp kavuran şiddet ve kaos dalgasını Kürt barışıyla atlatmanın hesaplarını yaparken, Kürtler bu kaotik denklemde bir taraftan Türklerle yeni bir ittifak ve barış yolunun taşlarını döşüyor, diğer taraftan bölge halklarıyla düşmanlaşmadan varlığını koruma hazırlıklarını yapıyor.

İran-İsrail gerilimine dönersek, henüz bitmeyen ve aslında yeni başlayan İran-İsrail savaşı ekonomik, politik, ideolojik boyutları olan bir hegemonya savaşı olduğunu hatırlatalım . Bu savaşı bölgesel ve küresel ölçekte politikayı domine eden ve bir şekilde toplumlardan rıza devşirerek taraf tutmaya zorlayan bir savaş olduğu için rahatlıkla “hegemonya savaşı” olarak adlandırabiliyoruz. Bu hegemonik savaş Arap-Yahudi geriliminden Fars-Yahudi gerilimine doğru uzayan ve uzun yılları alan bir hadiseye dönüşebilir. Aktörler değiştiğinde savaşın bağlamı, dinamikleri ve hedefleri de doğal olarak güncellenecektir. İran’ın kapasitesi uzun süreden beridir test ediliyor. Zaman zaman halkına karşı da bir balyoz olarak kullandığı “güvenlik silahı” elinden alınmak isteniliyor. Güvenlik politikası, özellikle rejimin ikbali açsından tek dayanak; yıllardır halkın boğazından kısılarak yapılan, iç ve dış politikayı konsolide eden temel yatırım. Bu yatırım yine aynı araçlarla zayıflatılacak gibi görünüyor.

İran-İsrail savaşının ilk raundunda “kapitalist devlet şebekesinin gerici bir formu” olan İran molla rejiminin “güvenlik” bariyerinde büyük bir gedik açıldığı söylenebilir. Sıcak savaşın başında daha çok güç gösterisine dönüşen taktiksel hamleleri izledik, gerçek savaş henüz başlamış değil. Emperyal-hegemon sistemin “önce yaralayıp sonra düşürme” tekniği bir kez daha devrede. Bu konuda herhangi bir aceleleri yok. Adım adım zayıflatıp sonra da son darbeyi indirecekler.

İran için dört aşamalı bir ajandanın işlediği söylenebilir. Birinci aşama rejimi her açıdan zayıflatma (ambargo, lider düzeyinde suikastler, itibarsızlaştıran saldırılar), etrafını boşaltma (Suriye’nin düşmesi, Rusya ve Hizbullah’ın zayıflatılması, Şii hilalinin çökme aşamasına gelmesi) kaynaklarını kurutma üzerine kurulu. İkinci aşama sıcak savaş yoluyla rejimin imajını zayıflatıp kapasiteyi sınama, rejimin içinde zaafiyet oluşturma aşamasıdır. Bu aşama henüz bitmiş değil. Üçüncü aşama muhtemelen ağır ambargo uygulanarak içerde yoksulluk, çaresizlik içinde kalan toplumu ayaklanmaya teşvik etme ve iç darbelere zemin hazırlama aşaması olabilir. Dördüncü aşama ise şayet içerisi kaynamaya başlarsa dışardan son darbeyi indirmek. Emperyalizmin bu klasik rejim indirme teorisi, yıkımı hızlandıran yapımı zamana yayan ve istikrarsızlığı bir rejime dönüştüren, aşina olduğumuz bir teori.

Hem klasik emperyal şiddet teorilerinden hem de İran ve diğer Ortadoğu ülkelerinden öğreneceğimiz çok şey var. Büyük olasılıkla İran rejimi diğer statükocu ülkeler gibi demokratik yollarla dönüşmeyecek. Demokratikleşmeyi, halklaşmayı, eşitlenmeyi büyük bir risk olarak kodlamayı sürdürecek. Ve muhtemelen Mısır, Tunus benzeri ülkelerde olduğu gibi alttan halk ayaklanmalarıyla değil, Irak ve Suriye’de yaşandığı üzere, yerle bir edilerek, yıllarca yaşamın, ölümün, yıkımın, göçün ve yoksulluğun derinleşeceği bir ülke haline gelerek dönüşecek. Bu senaryo asla istemediğimiz en kötü senaryo. Bu kanıya giderek esnekliğini kaybeden ve sertleşen İran rejiminin reaksiyonlarından ulaşabiliyoruz. İran rejimi hem halkın içerdeki değişim-dönüşüm taleplerine, hem dışarda ki saldırılara çok sert bir direnç gösteriyor. Değişime, dönüşüme kapalı olan bu “sert direnç” ölümcül olabilir. Ortadoğu’yu kan gölüne çevirebilir.

Kuşkusuz İran, siyasal sosyoloji bakımından Irak ve Suriye’den ve de diğer Ortadoğu ülkelerinden çok farklıydı. 79 devrimi başarılı olsaydı, İran belki de bugünkü Ortadoğu krizinin merkezi değil, devrimin merkezi olabilirdi. Ancak “anti-devrimci plan” hem İran rejiminin eliyle, hem emperyal müdahelelerle tıkır tıkır işledi, bugün hala işliyor. Katledilen, infaz edilen devrimci kültürün mirası ve yerli aklı olsa gerek ki, İran muhalif toplumu, dışardan saldırı olduğunda temkinli davranıyor. Rejimin yıkılmasını isteseler bile emperyal saldırılarla yakılıp yıkılan hiç bir coğrafyaya demokrasi gelmediğinin bilinciyle hareket ediliyor. İran toplumunda her şeye rağmen ortak yurt bilinci sönmüş değil. Bu bilinç fazlasıyla politik ve değerli.

Buradan hareketle Jîna ayaklanmasına benzer protestolar ileriki zamanlarda artsa bile sıcak savaş ikliminde kolay kolay etkili olmayacaktır. Silahlı muhalefet konusunda ise yeteri düzeyde hazırlık yok ve yine bu konuda kafalar karışık. Rejim bu durumun gayet farkında. Tam da bu nedenle İran molla rejimi bir süre daha ayakta kalabilir. Bununla bağlantılı olarak İran’a dost veya düşmanlık yapan farklı hegemonik unsurların İran’ın yıkılması sonrasında, nasıl bir Ortadoğu ve nasıl bir bölge siyasetiyle karşı karşıya kalınacağına henüz ön görememeleri de rejimin ömrünü uzatabilir. Özellikle yıkım sonrası Rojava benzeri hesapta olmayan küçük toz zerreciklerinin, büyük devrimci dalgalara dönüşme ihtimalleri bir süre daha molla rejimine nefes aldırabilir.

Savaşın derinleşmesi Ortadoğu toplumunu taraf olmaya zorlayacaktır; toplum taraf olmaya zorlanırsa iç savaş gelişebilir. İkili bir durum var: Ortadoğu için ikinci, dünya için üçüncü paylaşım savaşı kapıda olabilir. Bu kaotik iklimde devrimci bir durum da var. Statükocu rejimlerin zayıfladığı, emperyal güçlerin yıkıp yapamadığı bu konjonktürde, demokratik bir dalga biçiminde, yeni bir Arap baharı tarzında halkların ikinci baharı da mümkün. Burada kesinlikle üçüncü bir seçeneğe ihtiyacımız var; emperyalizmden merhamet diler hale gelen, gerici ve faşist rejimlerin ayakları altında asırlardır ezilen halklardan, sınıflardan, inançlardan, kadından, sosyalistlerden, demokratlardan, barış hareketlerinden, ekolojistlerden yükselen politik bir seçenek. Bu seçenek büyük bir dalgaya dönüşmeyi hak etmektedir; zira en meşru seçenektir.

PaylaşTweetGönderPaylaşGönder
Önceki Haber

Yeni Ortadoğu’da düşman kim?

Sonraki Haber

Şam Mutabakatı’nın ardındaki gerçek: Umut mu, belirsizlik mi?

Sonraki Haber
Şam Mutabakatı’nın ardındaki gerçek: Umut mu, belirsizlik mi?

Şam Mutabakatı’nın ardındaki gerçek: Umut mu, belirsizlik mi?

SON HABERLER

Şam Mutabakatı’nın ardındaki gerçek: Umut mu, belirsizlik mi?

Şam Mutabakatı’nın ardındaki gerçek: Umut mu, belirsizlik mi?

Yazar: Yeni Yaşam
2 Temmuz 2025

Barış ve kibirli memnuniyetsizlik

Kapıdaki ne?

Yazar: Yeni Yaşam
2 Temmuz 2025

Hasret’e bakıp Madımak’ı anlamak

Hasret’e bakıp Madımak’ı anlamak

Yazar: Yeni Yaşam
2 Temmuz 2025

Yeni Ortadoğu’da düşman kim?

Yeni Ortadoğu’da düşman kim?

Yazar: Yeni Yaşam
2 Temmuz 2025

Dar ve dönemsel çıkarlara takılmamak…

CHP’nin devletle savaşı

Yazar: Yeni Yaşam
2 Temmuz 2025

Resme bütünlüklü bakmak -2-

Öz savunma demokratik toplumun güvencesidir

Yazar: Yeni Yaşam
2 Temmuz 2025

Yüzleşmek için bir adım

Yüzleşmek için bir adım

Yazar: Yeni Yaşam
2 Temmuz 2025

  • İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
yeniyasamgazetesi@gmail.com

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır

Welcome Back!

Login to your account below

Forgotten Password?

Retrieve your password

Please enter your username or email address to reset your password.

Log In

Add New Playlist

E-gazete aboneliği için tıklayınız.

Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
  • Tümü
  • Güncel
  • Yaşam
  • Söyleşi
  • Forum
  • Politika
  • Kadın
  • Dünya
  • Ortadoğu
  • Kültür
  • Emek-Ekonomi
  • Ekoloji
  • Emek-Ekonomi
  • Yazarlar
  • Editörün Seçtikleri
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Karikatür
  • Günün Manşeti

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır