PKK Lideri Abdullah Öcalan’a yönelik 15 Şubat komplosunun 27. yılı, özgürlüğün ayak sesleri ile karşılanıyor
Mahsum Sağlam
Kürtlerin ‘Kara gün’ olarak nitelendirdiği PKK Lideri Abdullah Öcalan’a karşı 9 Ekim 1998’de başlayan ve 15 Şubat 1999 yılında gerçekleştirilen uluslararası komplonun 26. yıldönümü, diğer deyişle 27. yılına giriliyor. Kürt sorununu dünyanın gündemine koymak ve çözüm çabalarını geliştirmek için Şam’dan ayrılan Abdullah Öcalan, İmralı ada hapishanesinde 26 yıldır ağır ve sistematik bir tecrit altında tutulmaya devam ediliyor. Diğer yandan 10 Ekim 2023 tarihinde Kürtler ve dostları tarafından 74 merkezde eş zamanlı startı verilen “Abdullah Öcalan’a özgürlük, Kürt sorununa çözüm” kampanyası kapsamında eylem ve etkinlikler de sürüyor. 1 Ekim’de MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin çağrısı ve DEM Parti milletvekillerinin Abdullah Öcalan’la görüşmeye başlayan tartışmalar neticesinde Abdullah Öcalan’ın yakın zamanda görüntülü açıklama yapması bekleniyor. Abdullah Öcalan’ın fiziki özgürlüğü için geri sayım sürerken, özgürlük kampanyaları giderek ivme kazanıyor. Bu dosyamızda açığa çıkarılmış komplonun 26 yıllık direnişle nasıl boşa çıkarıldığını ve esaretten özgürlüğe bir halkın direniş öyküsünü özetleyeceğiz.
1 Ekim: Demirel’den Bahçeli’ye
Türkiye’de 90’lı yıllarda Gladio yapılanması, Abdullah Öcalan’a karşı suikastlerle imha temelli komployu esasta başlatsa da bu girişimler başarısız olmuş, boşa çıkarılmıştı. Komplonun başarıya ulaşması için uluslararası bir organizasyon ve bunu için büyük ülkelerin ve tüm devletlerin devreye girmesi gerekiyordu. Komplonun startı, dönemin Türk Kara Kuvvetleri Komutanı Atilla Ateş’in Suriye sınırında yaptığı açıklamayla verilirken, iki hafta sonra 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel de 1 Ekim 1998’de meclis açılış konuşmasında Abdullah Öcalan’ın Suriye’den çıkarılmasını isteyerek komployu bir adım ileri taşıdı. Demirel’in Suriye’yi sert bir dille uyarması ve ultimatomvari konuşması, gerek Arap basınında gerekse de dünya basınında ciddiye alınır. Mısır Devlet Başkanı Hüsnü Mübarek hem Hafız Esad’la hem Demirel’le paralel görüşmeler gerçekleşir. 26 yıl sonra tarih 1 Ekim 2024’ü gösterdiğinde ise MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli aynı Meclis’te Abdullah Öcalan’a dair şartlar öne sürerek ‘Umut Hakkı’nı dile getirecekti.
3. Dünya Savaşı’nın başlangıcı
Abdullah Öcalan, 9 Ekim 1998’de Suriye’den çıkışını ve uluslararası komployu NATO tarihinin en önemli operasyonu olarak değerlendirdi. Koordinatörlüğünü ABD’nin yaptığı uluslararası komplo, hem Büyük Ortadoğu Projesi’nin (BOP) uygulamaya konulması hem de 3. Dünya Savaşı’nın başlangıcı oldu. 1985’te NATO Gladiosu içinde Almanya’nın Kürtlere yönelik savaşta sorumlu kılınmasını, 1990’larda İngiltere, 1996’dan itibaren İsrail ve Yunanistan’ın dahil olması izledi. Bununla da sınırlı kalmadı, 1998’lerde Suudi Arabistan, Mısır, İran, Suriye, Avrupa Parlamentosu, Avrupa Konseyi, Fransa, İtalya, Hollanda, Rusya ve son olarak 1999’da İsviçre ve Kenya ortak oldu. Komplo, asırlık “düşmanları” bir araya getirmişti.
Persona non grata
Avrupa ülkeleri gerek yasalarıyla gerekse tutumlarıyla bu komploda aktif rol oynadılar. Abdullah Öcalan’ın deyimiyle ‘Buz gibi çıkarlar’ uğruna bir halkın özgürlük hayalleri darbelenmeye çalışıldı. Abdullah Öcalan 9 Ekim 1998’de Yunanistan’a gitti ve iltica başvurusunda bulundu. İltica başvurusu parlamento ikinci başkanı Ziguridis tarafından yırtılıp atıldı. İkinci kez, 29 Ocak 1999’da Yunanistan’a geldiğinde de benzer bir yaklaşımla karşılaşacaktı. Abdullah Öcalan Rusya’ya geçtiğinde Duma, Rusya’da kalmasını 298 oyla kabul etmiş, bir oy çekimser çıkmıştı. Ancak Boris Yeltsin kararı onaylamadı. 12 Kasım 1998’de Abdullah Öcalan uçakla Roma’ya geldi. Roma İstinaf Mahkemesi Abdullah Öcalan hakkında gözetim altı kararı aldı. Alman devleti bu karara dayanarak Abdullah Öcalan hakkında yakalama ve tutuklama kararı aldı ve 1990 yılının Haziran ayında bu kararı İnterpol Genel Sekreterliği’ne iletti, İnterpol de tüm ülkelere iletmişti. 7 Aralık 1998 günü Fransız Savcı Jean François Richard sınır ötesi bir operasyon gerçekleştirerek Roma’da Abdullah Öcalan’ın kaldığı evi bastı. Evde arama yaparak, Öcalan’ın ifadesini almak istedi. Öcalan savcıya ifade vermeyi reddetti. Aynı tarihte, yani 7 Aralık 1998 günü İtalya Başbakanı D’Alema’nın İngiliz Danışmanı Philip Robins, Londra’ya giderek Başbakan Tony Blair ile görüştü. Robins, Blair ve diğer İngiliz yetkililerinin kendisine, “Avrupa’nın Abdullah Öcalan’ı kabul etmeyeceğini” kesin bir dille belirttiklerini söyledi. Özcesi Avrupa devletleri hep birlikte, Abdullah Öcalan’a “Avrupa’da sana yer yok” mesajı vermişlerdi.
Kürtlerin Roma’ya akını
Almanya’nın çıkardığı karardan dolayı Abdullah Öcalan’ın tutuklanması gerekiyordu. Abdullah Öcalan Roma’ya ikinci inişinde kendisine ait pasaportunu uzatır ve “Ben PKK Genel Başkanı Abdullah Öcalan, İtalya’dan siyasi sığınma talep ediyorum” der. Orada bekleyen bir grup polis tutuklama yapar. İlk tutuklanma işleminin yapıldığı polis merkezinden Roma dışında bir hastaneye götürülür. Oradan büyük bir koruma ile havaalanından merkeze gidilir. Yol boyunca yoğun güvenlik göze çarpar. Abdullah Öcalan “Mükemmel bir organize yapmışlar” der.
Hastanenin bir bölümü Öcalan’a ayrılır. Sabah olduğunda ise kıyamet kopar. Bütün dünya basını, “Öcalan Roma’da”, “Kürtler akın akın Roma’ya hareket başlatıyor” manşetlerine taşırlar. Bütün dünya basını Abdullah Öcalan’ı konuşur. Kürtlerin akını karşısında İtalyanlar da hükümet de şaşkına düşerler. Roma sokaklarında her tarafta arabalarla, trenlerle, uçakla Kürtler Roma’ya akın ediyor. Nereye gideceklerini bilmeden Roma sokaklarında dolaşırlar. Gümrük kapılarında, otobüslerde, yüzlerce araçlarla İtalya’nın girişine gelirler. Avusturya girişi, Fransa girişi, İsviçre girişi. Bütün sınır ülkelerinin gümrükleri Kürtlerle dolar. Durdurma kararı alırlar ve bir yığılma oluşur. 100 binlerce insan hastane meydanı önünde soğuk havaya rağmen Abdullah Öcalan’a kalkan olmaya çalışır.
‘Güneşimizi karartamazsınız’
Abdullah Öcalan’a yönelik suikast ve tasfiye girişimlerine karşı bugüne dek birçok eylem gerçekleştirildi. Abdullah Öcalan için kullanılan ‘Güneş’ metaforu ilk olarak Sema Yüce’nin, 21 Mart 1998 Newroz’u akşamı bedenini ateşe vermeden önce yazdığı mektupta “Aynı gökyüzünde iki güneş olamaz” sözüyle başlamış, daha sonra uluslararası komploya karşı Maraş Cezaevi’nde “Güneşimizi karartamazsınız” şiarıyla bedenlerini ateşe veren Halit Oral ve Aynur Artan’la Abdullah Öcalan etrafında ateşten bir çember oluşturulmuştu.
DUMA önünde eylem
Yine 17 Kasım 1998 gecesi ise Remzi Akkuş ile Ahmet Yıldırım, Rusya’nın başkenti Moskova’da bulunan parlamento binası önünde, dondurucu soğuğun altında bedenlerini ateşe verdi. Alev topuna dönüşen her iki gencin eylemi dünya çapında televizyon kanallarında saniye saniye yayınlandı. Bu “Güneşimizi karartamazsınız” eylemleri için bir dönüm noktası oldu ve bir anda dünya kamuoyu, Abdullah Öcalan’a sahip çıkmak için Kürtlerin neler yapabileceğini de görür oldu.
15 Şubat ‘Kara Çarşamba’
15 Şubat 1999 yılında Çarşamba günü Abdullah Öcalan’ın Kenya havalimanından Türkiye’ye teslim edilmesi zafer gibi lanse edilse de Kürtler açısından lanetlenen kara bir gün olarak tarihe geçti. 15 Şubat’ta birçok Kürt gencinin yanı sıra Yunanlı Elefteria Fortulaki gibi Kürt dostları da bedenini ateşe vererek bugünü protesto etti. Hem cezaevlerinde hem Avrupa’da hem de Kürdistan’ın dört parçasında Kürtler birçok yerde alanlara çıkarak protesto gösterileri düzenlediler. 26 yıldır Kürt halkı 15 Şubat gününü yas ilan edip o günü siyahlar giyerek, oruç tutarak protesto eder.
Komplo boşa çıkarıldı
10 Şubat 2010’da gerçekleştirilen avukat görüşmesinde ise Abdullah Öcalan, “Ben buradan halkımıza artık müjdeyi verebilirim. Komplonun 12. yılına girilirken, komplo boşa çıkarılmıştır. Bu kesin olarak anlaşılmıştır. Bu benim buradaki sabırlı duruşum ve halkımızın ortak çabasıyla gerçekleşmiştir. O yüzden tekrar halkımıza şükranlarımı iletiyorum. Komployla amaçlanan benim imhamdı. Bunun gerçekleşmesi durumunda bir kaos ortamı ve kanlı bir süreç olacaktı. Ben burada zor bela komployu boşa çıkarmak için yaşamaya çalıştım. İmralı’daki koşullara karşı duruşumun esası budur. Bunu artık halkımıza açıkça ifade edebiliriz; komployu boşa çıkarmayı başardık. Nasıl bunun için direndiysem, aynı şekilde direnmeye devam edeceğim” dedi.
Özgürlük kampanyası
Uluslararası komplonun nihai yenilgi için 10 Ekim 2023’te dünyanın 74 merkezinde Kürtler ve dostları tarafından startı verilen “Abdullah Öcalan’a özgürlük, Kürt sorununa çözüm” kampanyası çeşitli eylem ve etkinliklerle devam ediyor. Abdullah Öcalan’ın fiziki özgürlüğünün gerçekleşmesi için kampanyaya birçok kesim katılarak destek verdi. Kampanya sürerken Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi (AKBK) Türkiye’nin Umut Hakkı’nın gereğini yerine getirmesi bakımından bu yıl içinde adım atmasını, adım atmaması halinde de Sekretaryaya bir ara karar taslağı hazırlamasını söyledi. Yine bu kararda, özellikle AİHM’in 2014 tarihli Abdullah Öcalan 2 kararında belirttiği, sözleşmenin 3. maddesine aykırılığın da altı çizildi.
Özgürlük kampanyası ve Ortadoğu’daki yeni gelişmeler, 1 Ekim’de Bahçeli’nin “umut hakkı” için yasal düzenleme çağrısının ardından DEM Parti milletvekillerinin İmralı’ya gitmeleri neticesinde Abdullah Öcalan’ın gönderdiği mesajlar tartışılmaya devam ediliyor. İmralı’da 27 yıla giren esaret koşulları ilk kez özgürlük koşulları ile yer değiştirmeye bu kadar yakın. Kürtler ve dostları bu yıl 15 Şubat’ı karşılarken Abdullah Öcalan’dan gelecek mesaj, görüntü ve ses Kürdistan, Türkiye ve Ortadoğu’da yeni bir sürecin kapısını aralayacak.