• İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
5 Ağustos 2025 Salı
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
ABONE OL!
GİRİŞ YAP
Yeni Yaşam Gazetesi
JIN
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Yeni Yaşam Gazetesi
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Ana Sayfa Yazarlar İlham Bakır

Karanlığı savunanların aydın olma vehmi

5 Ağustos 2025 Salı - 00:00
Kategori: İlham Bakır, Yazarlar
Siyaset, ilke, tutarlılık, ahlak, vicdan

Bugün Türk aydınlarına, entelektüellerine, yazan çizen, kıraat eden kesimlerine, muhaliflerine Türkiye’nin en büyük sorunu nedir derseniz, yüzde doksanının ilk elden, hiç düşünmeden vereceği cevap “AKP iktidarı” olacaktır.  Bu cevabın doğru olup olmadığını hemen ölçelim. Yarın bu iktidar giderse emekçilerin, emeklilerin, yoksulların, çiftçilerin, işsizlerin, kadınların, Kürtlerin, Alevilerin, Müslüman olmayanların, LGBTİ+’ların ve daha pek çok ötekinin hayatında gerçek anlamda ne değişecek?  Yüz yıllık cumhuriyet tarihini son yirmi beş yıllık AKP iktidarından önceki iktidarları döneminde yukarıda sözü edilen kesimlerin hayatı şimdikinden ne kadar iyiydi diye de soralım soruyu. Biraz aydın entelektüel namusu ve objektifliğiyle bu soruya cevap verilse “bazı konularda biraz daha iyiydi”den öteye bir cevap verilebilir mi? Peki o zaman Türkiye entelektüeli, aydını neden durumu AKP iktidarına sıkıştıran bir yerden muhalefet etmekte, neden bir bütün olarak devleti, sistemi hedef alan, sorgulayan bir yerden meseleyi ele almamaktadır? Neden 1924 anayasasından başlayarak ilk düğmenin yanlış iliklendiğini görmezden gelmekte, pekâlâ demokratik laik çoğulcu bir sistem inşası mümkünken betondan inşa edilmiş tekçiliğin ülkenin bugünkü despotik iktidarının baş müsebbibi olduğunu görmek, konuşmak, tartışmak istememektedir.

Aydın, entelektüel tanımlamasını eğer çok genel bir tanımlama olmaktan çıkarır ve bilgi ve birikim sahibi olma, olay ve olgular arasında ilişki kurabilme, analiz edebilme yeterliliğine sahip olmanın yanı sıra sahip olduğu bilgi ve birikimi mazlumlardan, ezilenlerden, halklardan, doğrudan, iyiden yana kullanan kişi olarak da tanımlarsak Türkiye’de bu tanıma uygun kaç tane insan göstermek mümkün olabilir.  Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı gereğince TBMM’de kurulan komisyona İYİP dışındaki tüm partilerin özellikle CHP’nin üye vereceğinin netleşmesi üzerine kendisine “Cumhuriyetçi Aydınlar” diyen onlarca kişi “Ülkemizin uçurumdan yuvarlanmasına izin vermeyeceğiz. Barış ve kardeşlik istiyoruz” diye bir bildiri yayımladılar. Tam da bir ülkenin aydınlarına düşen bir tavırdır, barış ve kardeşliği istemek, ülkesinin uçurumdan yuvarlanmasına izin vermemek. Gel gör ki bu aydınlar ülkenin zaten uçurumdan yuvarlanmış olduğunu ve ağır yaralı bir halde kan kaybetmekte olduğunu görmeyecek kadar ideolojik bir körlük içerisindeler. “Biz aşağıda imzası olanlar,  Türkiye’nin cumhuriyetçi birikimini bu iddianın arkasında durmaya çağırıyoruz” derken bu sözünü ettikleri cumhuriyetçi birikimin ne menem bir şey olduğunu bilmiyorlar mı? Bütün halkların, inançların, farklılıkların Sünni Türk kimliği içinde devletin bütün zor ve şiddet aygıtları kullanılarak öğütüldüğü bir cumhuriyet birikiminden barış ve kardeşlik çıkar mı? Gerçekten barış ve kardeşlik isteniyorsa başta Kürtler olmak üzere bütün halkların, inançların, farklı grupların haklarının tanındığı bir demokratik cumhuriyet istemeksizin ve bunun için mücadele etmeksizin bir yere varmak, uçurum dibindeki bu ağır yaralıyı ayağa kaldırmak mümkün müdür? Bütün mücadeleyi AKP iktidarı öncesine dönmek üzere kurgulamak hangi derde deva olacak?  Bir insanın kendi anadilini yaşamının temeline koymasını, bir insanın inandığı gibi yaşamasını haram kılan bu ırkçı dinci tekçi iklim dağıtılmadan hangi barış, hangi kardeşlik, hangi cumhuriyetçi birikim? Yüz yıl önceki ilk yanlış iliklenen düğmenin faili olan Lozan neden sorgulanmaz acaba? Bu ülkede nüfusu otuz milyona vuran bir halk bu anlaşmanın ağır mağdurudur? Bu anlaşma neden tartışılamaz? Bir aydın nasıl bir halkın yok sayılmasına ve yüz yıldır zulüm içinde yaşamasına neden olan bir anlaşmayı nasıl tartışılamaz bulur? Neden bunun yerine hakkaniyetli birlikte ve eşit yaşamı örebilecek yeni bir sözleşmeyi hazırlamayı önüne koymaz, bunu çağrıcısı, imzacısı olmaz?

Pek çok sol, sosyalist, sendikacı, feminist, yazar, sanatçı ismi, emekli askerlerle, ülkeyi bugünkü karanlığa adım adım biriktiren faşist, kafatasçı güruhla aynı metin altında imzaya götüren motivasyon ne ola ki? Sınırların değişmesine izin vermeyeceğiz diyen bu aydınlar neden Irak’ta, Suriye’de sınırları geçmiş olan Türk ordusunun kendi ülke sınırları içerisine geri dönmesi için böyle bir imza metni imzalamazlar. Çünkü o sınırların ötesinde Kürtler yaşıyor ve sınır ötesine geçiş Kürtler anasını görmesin diyedir. Lozan tartışılmaz, sınırlar tartışılmaz, çünkü Kürtlerin anasını görme ihtimali doğar. Türk aydın ve entelektüelin aydın ve entelektüellik sınırı, Kürt’ün kapısına kadardır. Artık bu tür başını kuma gömen devekuşu aksiyonlarıyla bu karanlıktan çıkışın olmadığı görülmelidir. Şimdi meydanlarda ne anlama geldiğini pek de bilmeden attıkları “ya hep beraber ya hiç birimiz” sloganını bir kere daha önlerine koyup gerçekten ne anlama gediğini bu imzacı aydınlardan başlayarak herkesin düşünmesi gerekiyor.

PaylaşTweetGönderPaylaşGönder
Önceki Haber

Kadınların öncülüğü belirleyicidir

Sonraki Haber

Mazlum Abdi: Ademimerkeziyetçi Suriye olmalı

Sonraki Haber
Mazlum Abdi: Ademimerkeziyetçi Suriye olmalı

Mazlum Abdi: Ademimerkeziyetçi Suriye olmalı

SON HABERLER

Riha’nın ilçelerinde halk toplantıları

Riha’nın ilçelerinde halk toplantıları

Yazar: Yeni Yaşam
5 Ağustos 2025

‘Musa Anter, Kürt sanatında öncü bir isimdir’

‘Musa Anter, Kürt sanatında öncü bir isimdir’

Yazar: Yeni Yaşam
5 Ağustos 2025

Varlığını ‘terörle mücadele’ retoriğine borçlu bir rejim!

Sendikalara dair söylem ve gerçek!

Yazar: Yeni Yaşam
5 Ağustos 2025

Mazlum Abdi: Ademimerkeziyetçi Suriye olmalı

Mazlum Abdi: Ademimerkeziyetçi Suriye olmalı

Yazar: Yeni Yaşam
5 Ağustos 2025

‘Ama emperyalizm’ diyorsak…

Kadın düşmanlığının bayağılığı!

Yazar: Yeni Yaşam
5 Ağustos 2025

Siyaset, ilke, tutarlılık, ahlak, vicdan

Karanlığı savunanların aydın olma vehmi

Yazar: Yeni Yaşam
5 Ağustos 2025

Kadınların öncülüğü belirleyicidir

Kadınların öncülüğü belirleyicidir

Yazar: Yeni Yaşam
5 Ağustos 2025

  • İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
yeniyasamgazetesi@gmail.com

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır

Welcome Back!

Login to your account below

Forgotten Password?

Retrieve your password

Please enter your username or email address to reset your password.

Log In

Add New Playlist

E-gazete aboneliği için tıklayınız.

Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
  • Tümü
  • Güncel
  • Yaşam
  • Söyleşi
  • Forum
  • Politika
  • Kadın
  • Dünya
  • Ortadoğu
  • Kültür
  • Emek-Ekonomi
  • Ekoloji
  • Emek-Ekonomi
  • Yazarlar
  • Editörün Seçtikleri
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Karikatür
  • Günün Manşeti

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır