PKK Yürütme Komitesi üyesi Murat Karayılan, ‘Hareketimiz ve yapımız, Önder Apo’ya sonuna kadar bağlıdır ve kendisine sonsuz güven duymaktadır. Bu konuda herhangi bir sorun söz konusu değildir’ dedi
İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Cezaevi’nde ağır bir tecrit altında tutulan PKK Lideri Abdullah Öcalan, 28 Aralık’ta Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) heyetiyle yaptığı görüşmede önemli mesajlar verdi. Abdullah Öcalan’ın kamuoyuna yansıyan mesajlarında, tüm siyasi aktörlere “dar ve dönemsel hesaplara takılmadan inisiyatif alın” çağrısı yer aldı. En önemli çözüm zemininin Meclis olduğuna vurgu yapılırken, Türk-Kürt kardeşliğini yeniden güçlendirilmesi gerektiğinin altı çizildi.
PKK Yürütme Komitesi üyesi Murat Karayılan, Fırat Haber Ajansı’na (ANF) verdiği demeçte, son süreçte yaşanan gelişmeleri değerlendirdi.
İmralı’da yapılan görüşmeleri dikkatle izlediklerini ifade eden Murat Karayılan, Abdullah Öcalan’ın Kürt sorununun demokratik çözümü amacıyla bir çıkış gerçekleştirmek ve önemli bir çaba sergilediğini ifade etti. Murat Karayılan, “Şu an DEM Parti heyetinin Türkiye’deki çeşitli partilerle görüşme turları gündemdedir. Bu çok kıymetli ve değerli bir çalışmadır. Hareket olarak Önder Apo’nun geliştireceği sürecin arkasında olacağımızı resmen açıkladık. Hareketimiz ve yapımız, Önder Apo’ya sonuna kadar bağlıdır ve kendisine sonsuz güven duymaktadır. Bu konuda herhangi bir sorun söz konusu değildir” dedi.
Sorun tek taraflı çözülmez
Kürt sorununun tek taraflı yaklaşımlarla çözülemeyeceğini vurgulayan Murat Karayılan, “Bu konuda şu ana kadar devlet ve iktidar katında yeni bir sürecin sinyalleri gözükmemektedir. Tersine her gün tehdit ve imha etmekten, şiddetten bahsediyorlar. Bu, bir çelişkidir. Yaşanan bu gelişmelerden İmralı’da devlet yetkililerinin Önder Apo ile bazı görüşmeleri yaptığını anlıyoruz ama resmen iktidarın buna sahip çıkma durumu henüz açığa çıkmış değildir. Bilinmeli ki, tarihin bu önemli aşamasında Önder Apo’nun Türk-Kürt kardeşliği ekseninde geliştirdiği çabalar sıradan değil, tarihidir. Bu, tüm Türkiye toplumunun çıkarı ve geleceği açısından büyük önem taşımaktadır. Bu önemli çabaların karşılık bulması lazım. Şimdiye kadar resmi ağızlarda herhangi bir karşılık görülmüyor. Olumlu karşılık vermek bir yana, ciddi kaygılara yol açan davranış ve sözler vardır” ifadelerini kullandı.
Özgür Basın’a yönelik saldırılar
Abdullah Öcalan’a yönelik basında yer alan değerlendirmeleri “özel savaş dili” olarak nitelendiren Murat Karayılan, “Özgür basından bazı yazarlar, Türk basının kullandığı üslup için, ‘zehirli dil’ kavramını kullandı. Mevcut basının dili, özellikle de AKP ekseninde yayın yapan basın organlarının dili sadece zehirli bir dil değil, aynı zamanda provokatif bir dildir. Adeta çözüm çabalarını anlamsızlaştıran, hiçleştiren, çözümü değil savaşı isteyen bir eğilim ve tutum gibi yansıyor. Bu çokça sözü edildiği gibi, Kürt kardeşliği ve iç barışı değil, düşmanlığı tahrik eden şiddet dolu bir dildir. Hala Önderliğimiz için kullandıkları ‘terörist başı, bebek katili’ gibi kavramlar sadece bir tahrik dili değildir; aslında halkımızın iradesine karşı bir saygısızlık sergileniyor. Kürt halkının kendine önder olarak kabul ettiği ve inandığı bir şahsiyete bu tür yakıştırmalarda bulunmak, Kürt halkının iradesini hiçe saymak, hakaret etmektir” şeklinde konuştu.
Üslup değişmeli
Murat Karayılan, bazı medya organları ile hükümet yetkilileri tarafından dillendirilen “PKK zayıfladı” ve “PKK zor bir dönemde” değerlendirmeleri de değerlendirdi. Karayılan, “Eğer onların belirttiği gibi Kürdistan Özgürlük Hareketi zor bir dönemde yaşıyor olsaydı veya çokça belirtikleri gibi etkisiz kılmış olsalardı zaten böyle bir şeye (İmralı görüşmesi) gerek duymazlardı. O durumda Önder Apo’nun kapısını çalmaya hiçbir biçimde yönelmezlerdi. Açık ki mücadelemizin gücü ile iradesi vardır ve Türkiye’nin geleceğini belirleyecek bir sorunda temel aktör olma durumu söz konusudur. Bunun için bazı gelişmelerin önü açılmak istenmektedir, ancak kullanılan üslup, dil ve gösterilen yaklaşım bunun tersidir. Bu dil ve bu yaklaşımla herhangi bir sürecin gelişmesi söz konusu olamaz. Dolayısıyla bu üslubu değiştirmeleri gerekiyor. Eğer bu konuda Kürt halkına yaklaşımda bir samimiyet varsa belirttikleri iç barış ve kardeşlik söylemleri bir safsata değilse öncelikle savaş dilini ve tutumunu değiştirmeleri gerekir. Savaşla ve tehditle barışın sağlandığı nerede görülmüş ki?” diye kaydetti.
Pratik adım atılmalı
Kürtlerin Türkiye’ye karşı bir “güven sorunu” olduğunu söyleyen Karayılan, “Önce güven arttırıcı tedbirlere ihtiyaç vardır. Devletin hem davranış ve dilde bu güveni vermesi gerekiyor hem de pratik adımlar atması lazım. Hala Önder Apo üzerinde tecrit kaldırılmış değil, askeri alanda saldırılar devam ediyor, hava saldırıları günlük olarak sürdürülmektedir, halkımıza karşı baskı, tutuklama devam etmektedir. En son basına yansıdı 65 kişi gözaltına alınmış ve faşizan baskı politikası devam etmektedir. Rojava’da tam bir savaş hali var ve tutum ısrarla sürdürülüyor. Yani şiddetle yok etme ve imha politikasında en ufak bir değişim söz konusu değildir. Örneğin MHP Genel Başkan Yardımcısı’nın birkaç kezdir cezaevlerinde ölümün eşiğine gelmiş hasta tutukluların, yine yaşı çok ileride olmasına rağmen tutsak edilen kişilerin bırakılmasını gündeme koyma durumu oldu. Bu insani ve normal her ülkede olabilen bir şeydir ama AKP cephesinde bir ses yok, buna kapalı duruyorlar. Bu iyi niyet ve çözüm yaklaşımı olabilir mi? Açık ki, AKP cephesinde böyle bir şey yoktur” dedi.
Murat Karayılan, “MHP’nin çözüm iradesi AKP’den daha mı güçlü?” sorusunu şöyle yanıtladı: “Şu an itibarıyla sağdan soldan Türkiye siyasetinin ekseriyeti aslında Kürt sorununun Önder Apo’nun belirttiği eksende çözümünden yanadır. Gözlemlediğimiz kadarıyla ürkek yaklaşma ve yetersiz tutumlarla da olsa süreci destekleme beyanları oldu. Buna karşı açıkça tutumunu belli etmeyen, savaş ve şiddet dilini terk etmeyen, savaşın pratik uygulamasını sürdüren Tayyip Erdoğan ve AKP’dir. Mevcut durum böyle görülüyor. Hala gerçekleri değil, özel savaş taktikleri, psikolojik savaşın algı üslubu kullanılıyor. Eğer bir çözüm durumu gelişecekse gerçeğe dönmek gerekiyor. Bu özel savaş dilini, davranış ve uygulama biçimini terk etmeleri şarttır.”
‘Bu nasıl çözüm?’
“Doğru olmayan, gerçekçi olmayan söylemlerle süreci yönlendirme çabaları var” diyen Murat Karayılan, “Mesela, ‘Türkiye’nin iç Kürt sorunu kalmamıştır ama Türkiye’yi parçalamayı hedefleyen dış Kürt sorununu çözmek gerekiyor’ demekteler. Bu, toplumda kendi politikaları doğrultusunda algı yaratma amaçlı bir üsluptur. ‘Kürt sorunu vardı, biz çözdük’ diyorlar. Neresini çözdünüz? Şimdi 10 bine yakın Kürt siyasetçi cezaevlerinde. Her gün bombardıman var, her gün uçaklar çalışıyor, her gün savaş var. Bu nasıl çözümdür? Katliamla, şiddetle, öldürmeyle bir toplumsal sorun çözülebilir mi? Çözülemeyeceği açıktır” diye kaydetti.
Erdoğan’a cevap
AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın “Ya bir an önce silahlarını gömecekler ya da silahlarıyla birlikte toprağa gömüleceklerdir” sözlerine değinen Murat Karayılan, “Peki ‘madem ki silahlarıyla birlikte gömebilme gücün varsa neden şimdiye kadar yapmadın’ diye sormazlar mı? Evvela Recep Tayyip Erdoğan kendisine iletilen abartılı raporlara güvenmemeli ve şunu bilmeli ki, bizler inandığımız dava uğruna gözünü kırpmadan her türlü fedakarlığı yapabilecek şerefli ve onurlu insanlar topluluğuyuz. Biz Apocular olarak asla ve asla hiçbir tehdit karşısında boyun eğmedik ve eğmeyeceğiz ama Başkan Apo’nun tarihi değerdeki çabalarının karşılık bulması halinde, sürecin ruhuna uygun hareket etmeye de hazır olacağız” ifadelerini kullandı.
Abdullah Öcalan’ın projesi
Ortadoğu’daki yeni dizayn sürecinde Kürtlerin de yer alacağını vurgulayan Karayılan, “Esas gelişme bu noktada yaşanıyor. Nasıl ki bölgede bilinen temel halklar varsa, bölgenin en kadim halklarından biri olan Kürt halkının da son yıllarda sağladığı gelişme, ulusal ve uluslararası düzeyde yarattığı ve yakaladığı düzey temelinde bölgenin yeniden dizaynında yer alacağı kesin gibi görülüyor. Türk devleti bundan büyük bir endişe duyuyor. Esas korku nedeni budur ama bu konuda Önder Apo’nun, üzerinde süreci geliştirmek istediği bir eksen de vardır. Önderlik, Kürt ve Türk halklarının kardeşliği ve birliği ekseninde bir çözüm sürecini geliştirmek istiyor. Bu, Türkiye’deki her kesimin korkularını ve endişelerini giderecek bir projedir. Buna karşılık verileceğine kalkıp tehditlere, sabote edici yöntemlere başvurmanın ne anlama geldiğini kendileri düşünmelidir” diye konuştu.
“Türkiye ya bu çözüme gelecek ya da kendisi dışında yaşanan ve yaşanacak gelişmeleri kerhen de olsa kabul etmek zorunda kalacaktır” vurgusu yapan Murat Karayılan, “Dolayısıyla üstün akıl safsatalarını bir tarafa bırakıp, hep şiddetle bir yerlere varacağını düşünen, ‘elimizde imkanımız var, her yeri vururuz, kırarız’ biçimindeki tehditlerle sonuç alınamayacağını görmeleri gerekiyor” dedi.
‘PKK sorun durumunda değildir’
Kuzey ve Doğu Suriye’deki gelişmelere dikkati çeken Murat Karayılan, “Kürt sorununda Rojava daha farklı bir penceredir. Uluslararası kamuoyuna daha fazla mal olmuş bir düzeyi bulunan devrimsel bir durum orada vardır. Sürekli PKK-PYD-YPG diyorlar ama bu da bir yakıştırmadır, bir özel savaş dilidir. Orada PKK öyle belirttikleri gibi bir sorun durumunda değildir. Orada “PKK’yi sorun yapma sorunu” vardır. Yoksa PKK oraya gitmiş, katkı sunmuş, savaşmış, 2 bine yakın şehit vermiş, aynı sayıda yaralı vermiş, sonra oradan çekilmiş. Mevcut durumda bazı yaralı, gazi ve kimi insanları orada bulunuyor ise bu, PKK’nin orada olduğu anlamına gelmiyor. Hiç kuşku yok ki bu tür söylemler, Türk devletinin orayı hedeflemek için yaptığı yakıştırmalardır. Orada Kürtler var, Araplar var, Asuri-Süryaniler var, Ermeniler var. Onların ortak oluşturduğu orduları var; ortak yönetimleri var; demokratik bir sistem var. Kadın özgürlüğüne dayalı, ekolojik anlayışa sahip bir sistemin orada inşa süreci vardır. Türk devleti bundan çok rahatsızdır ve yok etmek istiyor. Zaten yok edeceğini açıkça ilan da ediyor” diye kaydetti.
‘Türkiye’nin planı Tışrîn’de tıkandı’
Murat Karayılan şunları söyledi: “Esasen 27 Kasım’da geliştirilen planlamaya göre HTŞ güçleri Halep’i alacak ve Hama’ya doğru gidecek; bu Türk devletinin örgütlediği SMO güçleri de Til Rifet, Minbic ve ardından Kobanê, Tebqa, Reqa, Dêrazor, Qamişlo, yani Kuzey ve Doğu Suriye’de bulunan Demokratik Özerk Yönetim alanlarını tasfiye etmeye yönelecekti. HTŞ gitti Şam’a kadar ulaştı ama bu SMO denilen güç de geldi Qereqozax ve Tişrîn’de takıldı.
Bakın, uluslararası güçler resmi Türk ordusunun saldırısına onay vermedi ama örgütlenen paravan ordu gücüyle savaş yürütülüp oradaki Özerk Yönetim alanları tasfiye edilmek istendi. Bu konuda Türk devletinin planı, aslında Qereqozax ve Tişrîn’de tıkandı ama HTŞ’ninki Şam’ın alınmasıyla başarıya ulaştı. Şimdi bunu da bir şekilde kamuoyundan gizliyorlar. Kısacası Türk devletinin projesi orada tutmadı. Kuzey ve Doğu Suriye güçleri kendini korudu.”
Kobanê’ye olası saldırı
Karayılan, Kobanê’ye dönük tehditlere ve saldırılara da işaret ederek, “Evet, Minbic ve Til Rifet’ten karar alarak çıktılar ama başka yerden çıkacaklarını hiç sanmam. Bir kez daha şunu söyleyelim: Bu SMO çeteleri, QSD’nin klası değil; onlar bir şey yapamaz. Diyelim ki Türk ordusu kendisi müdahil olabilir ama Türk ordusunun Kobanê’ye yapacağı bir saldırı savaşı en az 3 yıl sürer. Bakınız Zap’ta 300 metrelik tünellerde 3 yıl boyunca savaş sürüyor.
Şunun bilinmesi lazım: Kürtler artık savaş tarzını geliştirdiler. Bir yer altı savaşı bir de hava savunma savaşını geliştirme kapasitesine ulaştılar. Dolayısıyla öyle, ‘demir yumruğu vururuz, alırız’ demenin bir anlamı da yoktur. Senin demir yumruğun orada parçalanır. Geçti o kervan; artık sadece siz teknikten anlamıyorsunuz, başkaları da anlıyor. Kürtler de anlıyor ve geliştiriyorlar. Kürtler artık siyasetten de anlıyor, diplomasiden de anlıyor; askerlik sanatından da anlayanlar var. Bunun bilinmesi lazım. Dolayısıyla öyle ‘her yeri vurup kırar geçeriz’ söylemlerinin dönemi geçmiştir” ifadelerini kullandı.
‘Savaşta ısrar ederseniz kaybedersiniz’
PKK Lideri Öcalan’ın gösterdiği çabalar ve ortaya koyduğu çözüm çerçevesinin büyük bir önem taşıdığını belirten Murat Karayılan, şöyle devam etti: “Bu, hem Türkiye halklarının hem bölge halklarının yararına olacak olan en doğru çözüm tarzıdır. Buna böyle yaklaşılması gerekir. Lakin mevcut AKP iktidarı buna doğru yaklaşmazsa her şeyden önce kendisi kaybeder. Bu kadar gerçeklik karşısında ters bir yaklaşımın onlara da kaybettireceğini söylemek yanlış olmayacaktır. Bu süreçte bir tek Kürt halkının değil, Türk devletinin ve Türkiye halklarının da çözüme ihtiyacı vardır. Her şeye rağmen savaşta tercih kılarsanız bu farklı bir şey olur. Kürt halkının tercihini Önder Apo ortaya koydu ama siz bunu kaale almayıp, bunu küçümseyip, bunu sıradan ele alıp aldatma, yanıltma özel savaş taktikleriyle savaşta ısrar ederseniz siz kaybedersiniz. Bizim bu konudaki iddiamız kesin ve nettir. Bölgenin yeniden dizayn arifesinde Önderliğimizin koyduğu çözüm süreci de herkese büyük bir seçenek sunuyor. Bunun değerlendirilmesi büyük önem taşıyor. Aksi durumda bölgede savaş yoğunlaşarak devam eder ve öyle Türk devletinin bu savaşı kazanması da söz konusu değildir. Dengeler değişmiştir. Kürt halkının ve bölgedeki devrim güçlerinin kazanma şansı ve imkanı her zamankinden daha fazla artmıştır.”
HABER MERKEZİ