Yeni Zelanda katliamı, yeni günlerin son sembolik işareti dünyayı anlatan. Kapitalizmin yeni model faşist biçimi, adım adım dünyaya yerleşiyor. Yeni Zelanda’da her katledilen kişinin arkasında bunu itinayla hazırlayan bir iktidar, devlet işte bütünüyle, hükümet başkanları, başbakanlar, kullanılış biçimine göre en sağdaki raftan seçilmiş bakanlar, müdürler yukardan aşağı birbirlerinin üstüne konulmuş emirler silsilesi ya da her ne derseniz artık, yavaş ve az pişmiş gündelik ırkçılık, göçmenlerin dünyanın her yerinde her gün yaşadığı, sokakta bir Kürt genci dışlanmışlığı yani her polis çevirmesinde mutlaka şüpheli, alışılmış çaresizlik içinde her yerde, insanların bırakın örgütlenmesini, yan yana durmasının, hatta ibadet etmesinin bile imkansızlaştığı, bir bilimkurguya dönüyor hayatımız.
Bu katliamı devletlerin hazırladığını söylemem doğrudan bir komplonun, hani casus filmlerinde janti kıyafetleriyle ve mutlaka gözlerini saklayan güneş gözlükleriyle, kameranın peşini takip ettiği aktörlerle hazırlandığı manasına gelmiyor. Post neoliberal dönemin yeni faşizmi, daha kötü ki büyük bir ırkçı ‘kimlik’ inşasıyla gelişiyor. Bu katliamda, silahları hazırlayanlar, görünen beyaz faşizmin küçük karakter boylarıyla, araklanmış aptal manifestolarıyla tetikçileri değil, mesela Meksika-ABD arasına duvar örmeye çalışan Trump’tır aslında. Bu duvar, hem Senato-Kongre bütçe oylamalarıyla durmuş, yapılıyor dedikleri yenilenmiş bazı beton bariyerler olarak var olsa da, esas etkisi bu değil, göçmenlere karşı beyaz faşizmin yükselen fikirlerini geliştirmesi inşa etmesi. Bu durum sadece ekstrem bir örnek olan Trump için de geçerli değil, demokrasinin kaynağı Avrupa! -bunu faşizmin kaynağı olarak da söyleyebilirsiniz- Ortadoğu göçmenlerini Türkiye bahçesinde tutmak için yaptıkları anlaşmada mesela, katliamın asli faili tüfeklerin mermilerinden başka bir şey değil. Yani bu katliamlar devletlerin dışlanmış ve ötekileştirilmiş üzerine kurulu yeni faşist ideolojinin, sivri uçları sadece.
Dünyada artık her şey ‘mekan, kimlik ve ekoloji’ üzerinden oluyor dediğimizin üstünden 10 yıldan daha fazla geçti. Yeni Zelanda katliamı bunun son faşist ucuyken aynı şekilde mesela 10 Ekim katliamı ya da Antep’te Kürt düğününe konmuş İslamcı faşist bombası arasında da hiçbir fark yok.
Bu yüzden, dünyanın bir tarafında, yeni faşizm katliamlarla, kendisi için hazır ideolojinin üstünde seke seke gelirken, öte yandan benzer bir faşizme karşı var olma savaşını kazananların, farklı kimlikleri doğrudan özne olarak dahil ettikleri karşı pratik, daha da çarpıcı geliyor insana ve yeni faşizmin her katliamı, daha da haklı çıkarıyor bu pratiği…