Kavalın sessiz bilgesi Qale Mere, hafızaya konuk oluyor
Sessizliğiyle tanınan, kavalıyla bir halkın acılarını ve umutlarını dile getiren Qale Mere, yani Kadir Abdulzade, vefatının yıl dönümünde bir kez daha hafızalara konuk oluyor. Yoksulluk ve yalnızlıkla örülü bir ömür süren Qale Mere, Kürt müziğinin en özgün isimlerden biri olarak hatırlanmaya devam ediyor.
Rojhilatlı sessiz bilge
Kürt müziğinin efsane isimlerinden Qale Mere, yalnızca bir kaval ustası değil, aynı zamanda halkının acılarını, doğasını ve özgürlük özlemini notalara döken bir sanatçıydı. Gerçek adı Kadir Abdulzade olan Qale Mere, 1925 yılında Doğu Kürdistan’ın Bokan kentinin Kulice köyünde dünyaya geldi. Sessiz, içine kapanık mizacı nedeniyle dönemin tanınmış alimlerinden Şêx Mihemedê Şêx Burhanê Mukriyani tarafından “Qale Mere” yani “sessiz bilge” anlamına gelen lakapla anılmaya başlandı.
Çobanken öğrendi
Henüz doğmadan babasını, altı yaşındayken de annesini kaybeden Qale Mere, yetim ve yoksul bir çocukluk geçirdi. Hayatının ilk yıllarını çobanlık yaparak geçiren Qale Mere, bu dönemde kaval çalmaya başladı. Herhangi bir müzik eğitimi almadan, kendi çabasıyla öğrendiği bu enstrüman zamanla onun yaşamının ayrılmaz bir parçası oldu. Günün büyük bir kısmını doğada, hayvanların ve rüzgarın eşliğinde geçiren Qale Mere, kavalına doğanın sesini, dağların yalnızlığını ve halkının çilesini taşıdı.
Doğanın ve halkın kavalcısı
Kürt müziğinde doğaçlama geleneğinin güçlü temsilcilerinden biri olan Qale Mere, kavalı saatlerce hiç ara vermeden çalabilmesiyle tanınıyordu. Müziğinde söz yoktu ama dinleyen herkes o notalarda bir hikaye, bir acı ya da bir umut bulabiliyordu. Kimi zaman bir ağıt, kimi zaman sevinçli bir düğün havasıydı onun melodileri. Müziği hem geleneksel hem de kendine özgüydü. Doğayla kurduğu bağ, onun eserlerine yansıyor; dağların, kuşların, rüzgârın sesi kavalında hayat buluyordu.
Qale Mere yalnızca bir müzisyen değil, aynı zamanda halkının kültürel mirasını taşıyan bir köprüydü. Yaşamı boyunca birçok tanınmış Kürt aydını ve sanatçısıyla dostluk kurdu. Hesen Zirek, Hêmin Mukriyani ve Hejar gibi büyük isimlerle yakın ilişkiler geliştirdi. Bu dostluklar yalnızca bireysel değil, sanatsal olarak da derinleşti; ortak konserler, düğünler ve kültürel etkinliklerde bir araya geldiler.
Mahabad yıkılınca…
Mahabad Cumhuriyeti’nin yıkılmasından sonra Qale Mere, Güney Kürdistan’a geçmek zorunda kaldı. Bir süre Serkepkan’da Abbas Ağa’nın, Koyê’de ise Ahmed Ağa’nın evinde misafir edildi. Daha sonra tekrar doğduğu topraklara döndü. İran, Doğu Kürdistan ve Güney Kürdistan’da düzenlenen birçok müzik festivaline katıldı, ödüller aldı. Onun kavalı Tahran, Sine, Mahabad, Urmiye gibi kentlerin radyolarında çalındı, televizyon programlarında yer aldı. Kimi zaman Kürtçe, kimi zaman Farsça ezgilerle sahne aldı ama her seferinde yüreğinden geçen notalar aynı kaldı: Doğaya ve Kürt halkına olan sevgi.
Yaşamı boyunca hiçbir zaman ekonomik anlamda zenginleşmedi. Gösterişli sahneler, büyük salonlar ya da şöhret peşinde olmadı. Sokaklarda, köy meydanlarında, küçük düğünlerde çaldı. Onu dinleyenler, müziğinde geçmişin izini, halkının yaralarını ve geleceğe dair umudu buldu.
Kavalın dengbêji
21 Mayıs 2009’da 84 yaşında Bokan’da hayatını kaybeden Qale Mere, vasiyeti üzerine, yakın dostu ve Kürt müziğinin bir başka büyük ismi Hesen Zirek’in yanına defnedildi. Cenazesine Kürdistan’ın dört parçasından insanlar katıldı çünkü onun kavalı sadece bir bölgeye değil, tüm Kürtlere aitti. Qale Mere’nin sesi bugün hala yaşıyor. Onun kavalı, yalnızca bir enstrüman değil; bir halkın tarihini, mücadelesini, doğayla olan bağını anlatan bir anlatıcıydı. Her nefeste başka bir hikaye anlatan bu bilge insan, Kürt müziğinde sessiz ama çok derin bir iz bıraktı.
Kaynak: ROJNEWS