Tekirdağ’da kaya gazı sondajı yaptığı bilinen Thrace Basin şirketi için ‘ÇED gerekli değil’ kararı verildi
Türkiye’de Trakya ve Diyarbakır coğrafyasında her geçen gün yoğunlaşan ‘kaya gazı’ sondajları yaşamı zehirlemeye başladı. Sondajlar sırasında yeraltının 5 bin metre derinliğine kadar inilip yatay sondajlarla devam eden süreçte binlerce ton suya katılan zehirli kimyasallar katılarak yüksek basıçla yeraltına basılmaktadır. Bu basınç sırasında yeraltında kayaçlar patlatılırken yine yeraltına hapsolmuş olan ağırmetaller aküferlere sızmaktadır. Dünyanın birçok ülkesinde yasaklanan kaya gazı-petrolü üretimlerine Türkiye’de ise hız verildiği görülüyor. Ne sondaj sırasında ne de üretim sürecinde ÇED gerekli değil kararları dikkat çekiyor. 9 Aralık 2019 günü Tekirdağ Valiliği, Hayrabolu’da 35 bin 788 hektar tarım arazisinde gerçekleştirilecek olan kaya gazı üretim ve arama sondajları için ‘ÇED Gerekli Değildir’ kararı aldı.
2018 yılında izin verildi
Tekirdağ’ın Hayrabolu ilçesi Örey (16 kuyu), Buzağcı (17 kuyu) ve Ataköy (18 kuyu) mahallelerini kapsayan 35 bin 788 hektar alanda arama faaliyetlerine izin verilirken, 12 bin 813,9 metrekaresinde ise üretim işletmesi kurulması için ÇED gereksiz görüldü. Oysa bu üretimlerin ekolojik bir yıkım yaratarak suları, insanı ve doğayı zehirlediği bilinmektedir. Kanadalı Valeura Energy’nin bağlı ortaklığı olan Thrace Basin Natural Gas (Türkiye) Co. Türkiye Ankara Şubesi, 2018 yılı içinde aldığı izinle toplam 150 gün sürmesi planlanan sondaj çalışmalarında 5 bin metre derinliğe kadar inileceği belirtilmişti.
ÇED gerekli değil!
Şirketin e-ÇED dosyasında, “Proje konusu Faaliyet; 25.11.2014 tarih ve 29186 sayılı ÇED Yönetmeliği; Ek-II Listesi: 49- Madencilik Projeleri; ç) Karbondioksit, kaya gazı ve diğer gazların çıkartıldığı, depolandığı veya işlendiği tesisler” bağlamında başvuru yaptığı ve valilik de “ÇED Yönetmeliği’nin 17. maddesi gereğince Doğalgaz Arama ve Çıkarma Faaliyeti projesi’ne Valiliğimizce Çevresel Etki Değerlendirmesi Gerekli Değildir” kararı verilmiştir. Valiliğin böyle bir karar vermesi ise tepkilere yol açtı.
Sondaj sıvısı!
e-ÇED dosyasında yapılacak sondajlarda ‘Sondaj Sıvısı’ için su kullanımı yapacağı ve sondaj işlemi sırasında (bir basışta) ‘1.800 m3 sondaj sıvısı’ kullanımı gerçekleşeceği ve bu sondaj sıvısının yüzde 95’inin su olacağı belirtilirken yüzde 5 kısmında kullanacağı zehirli kimyasalların bilgisini paylaşmadığı görüldü. Gerçekleşen sondajlarda ‘sıvı’ basımı sonrası birkaç gün beklenip sonrasında yeraltından kaya gazı ya da metan gazı yukarı alınırken aynı anda yeraltına basılan sıvının çatlattığı bölgede yeraltına sıkışmış olan ağırmetaller ile birlikte bir kısmı yeryüzüne çıkarken büyük çoğunluğu akiferlere yani yeraltı sularına karışmaktadır.
Kaya gazı ve petrolü
Bir kaya gazı veya kaya petrolü sondajında birçok kimyasal ve kum eklenen su, yerin bin ila 5 bin metre altına ortalama 15-20 kez basılır. Bir basımda ortalama 18 bin metreküp su kullanılmaktadır. Bir kuyu için ortalama 300 bin metreküp su kirletilerek yerin altına basılır ve bu yolla yeraltı suları yani akiferler tamamen kirlenirken sondaj çevresindeki yaşam da yok olur. Yeraltına basılan, zehir halini almış su ile karbon kayaçlar yatay sondajlarla patlatılır ve açığa çıkan gaz veya petrol yukarıya alınır. ABD’de kaya gazı şirketleri ile çiftçiler arasında ‘su savaşları’na neden olan bu süreçlerde birçok bölgede yeraltı suları kullanılamaz hale geldiği bilinmekte ve bu bağlamda ABD’li belgeselci Jose Fox’un hazırladığı ‘Gasland’ belgeseli tüm bu süreçleri çıplak gözle görünür hale sokmuştur. Yerin altına basılan zehirlenmiş su yeraltında bulunan ağır metallerle birleşip akiferlere sızar ve suları geri kazanılamaz biçimde zehirler.
Tam bir ekolojik yıkım
Ekosistemin yok edilmesi pahasına yürütülen bu süreçte, kaya gazı ve petrolü üretimi temiz su kaynaklarını hem tüketip hem de son damlasına kadar kirletecek. Kaya gazı üretimi tarım topraklarını en ileri düzeyde tehdit edip, bulunduğu bölgede tarım üretimini yapılamaz hale getirecek. Yeraltından beslenen sularımızdan su yerine gaz ve kimyasala bulanmış akışkan akmaya başlayacak. AKP iktidarının, tarımsal üretim bölgesi olan Trakya ve Diyarbakır’ın bu özelliğinden vazgeçildiği hem tarım politikalarından hem de enerji politikalarından anlaşılabilmektedir. Bu bölgeler yaşanmaz hale gelince tek çare göç etmek olacak ve bu alanlar bir avuç şirketin ekolojik yıkım üzerinden ceplerini doldurduğu alanlar halini alacak. İnsan dışında kalan canlı yaşamda bundan en ağır biçimde etkilenecek.
EKOLOJİ SERVİSİ