Gözaltında kaybettirilen yakınların akıbetini soran kayıp yakınları, Abdullah Öcalan’ın çağrısına dikkat çekerek, devletin adım atması talebinde bulundu
İnsan Hakları Derneği (İHD) ve kayıp yakınları, Amed, Êlih, Colemêrg ve İzmir’de haftalık eylemlerini gerçekleştirdi. Kayıp yakınları, gözaltında kaybedilen ve katledilenler için “adalet” çağrısı yaptı.
Colemêrg
İHD Colemêrg (Hakkari) Şubesi ve kayıp yakınları, eylemlerinin 166’ncı haftasında Gever (Yüksekova) ilçesinde bulunan Sanat Sokağı’nda bir araya geldi. Sivil toplum örgütlerinden çok sayıda kişi katıldı. Kayıpların fotoğraflarının taşındığı eylemde, 1993 yılının Şubat ayında evinden çıktıktan sonra katledilen Nurettin Turgut’un akıbeti soruldu.
Eren Baskın, Turgut’un Gever’de ikamet taksicilik yaptığını ve evinden çıktıktan sonra kendisinden haber alınamadığına işaret ederek, “Aile ilk başlarda işi dolayısıyla şehir dışına çıktığını düşündüğü Nurettin Turgut’dan 2 hafta haber alamayınca ilgili tüm mercilere başvuru yaptı. Bedlîs’in Tetwan ilçesinden aileyi arayan güvenlik güçleri, Nurettin Turgut’un yanındaki bir şahıs ile birlikte araçta silah bulundurmaktan gözaltına alındığını söyledi. Amcası Cemil Turgut, Tatvan’a giderek savcı ile görüştü. Savcılık, herhangi bir gözaltı işleminin olmadığını söyledi. Amcası Cemil Turgut’un kendi imkanları ile yaptığı araştırma sonucu Tatvan yolunda işkence edilmiş bir ceset bulundu ve belediye ekiplerince kimsesizler mezarlığına gömüldüğü” diye kaydetti.
Baskın, sonrasında yaşananları şöyle anlattı: “İlgili başvurular sürdüğü sırada cenaze Wan’da bulunan kimsesizler mezarlığına gömüldü. Her ne kadar otopsi yapılması istense de bu talepler ret edildi. Aile, Nurettin Turgut’un defnedilmiş bedenini alarak Gever’e getirdi. Nurettin Turgut’un failleri bulunmadı. Gözaltında insan kaybetme suçu 90’lı yıllarda Türkiye’de devlet politikasıydı. Bu politikaya karşı annelerimiz ve destekçilerimiz 30 yıldır failsiz bırakılmak istenenlere karşı güçlü bir şekilde sesini yükseltiyor. Gözaltında insan kaybetmek insanlığa karşı işlenmiş bir suçtur. Faillerin yargılanması ve kaybedilenlerin akıbetinin ortaya çıkarılması bu hükümetin sorumluluğundadır. Nurettin Turgut’un failleri yargılansın” ifadelerini kullandı.
Amed
İHD Amed şubesi ve kayıp yakınları, “Kayıplar bulunsun failler yargılansın” eyleminin 840’ıncı haftasında 1997 yılında gözaltında kaybettirilen Fikri Özgen’in akıbeti soruldu. Rezan (Bağlar) ilçesinde bulunan Koşuyolu Parkı Yaşam Hakkı Anıtı önünde gerçekleştirilen eyleme Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Amed Milletvekili Adalet Kaya, CHP Diyarbakır Milletvekili Sezgin Tanrıkulu da katıldı. Eylemde gözaltında kaybedilenlerin ve faili meçhul cinayetlerde katledilenlerin fotoğrafları taşındı.
Fikri Özgen kaçırıldığında Amed Baro Başkanı olan CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu’da o dönem Özgen’in dosyasını takip ettiğini belirtti. Tanrıkulu, “Özgen kaçırıldıktan birkaç saat sonra kızı yanıma gelerek, olayı anlattı. Ben hemen saray kapıda bulunan savcılığa gittim, savcı Mehmet Tiftikçi’ydi onun odası ile JİTEM’in merkezi arasındaki mesafe 5-10 metreyi geçmezdi. Her gün sorduk gözaltından çıkanlara yaşlı bir şahsın gözaltında bulunduğunu ifade etti. Ama maalesef kendisine ulaşamadık” dedi.
‘Onarıcı adalet sağlanmalı’
DEM Parti Amed Milletvekili Adalet Kaya, Barış Annesi Sakine Arat’ı andı. Barış Anneleri ve Cumartesi Annelerinin insanlık onuru için mücadele ettiğini kaydeden Adalet Kaya, “90’larda hepimiz tanıklık ettik, devletin suç pratiklerinden biriydi gözaltında kaybedilmeler. Bunu gizli saklı yapmadı, göstere göstere gerçekleştirdi. Ne yazık ki bugün faillerin yargılandığı dosyalar birer birer zaman aşımıyla beraatlarla sonuçlandı. Annelerin mücadelesi sadece bir mezar taşı mücadelesi değil. Bu bir adalet ve hafıza mücadelesidir. Bu gün eğer gözaltında insanlar kaybedilmiyorsa bu Cumartesi Annelerinin verdiği mücadelenin sonunda gerçekleşmiştir. Devletin 90’lı yıllarda işlediği suçlarla yüzleşme zamanı, faillerin yargılama ve gözaltında kaybettirilenlerin ailesine onarıcı bir adaletin sağlanmasının zamanıdır” dedi.
‘Eller çift taraflı tetikten çekilmeli’
Fikri Özgen’in oğlu Nevzat Özgen, babasının hikayesine benzer binlerce hikaye olduğunun altını çizerek, önemli olan benzer acıların bir daha yaşanmaması olduğunu belirtti. “Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı”nın önemine dikkat çeken Özgen, “Ama bu adımların atılmış olması öncelikle ellerin tetikten çekilmesini gerektirir. Bu tek taraflı olmamalı. Eller çift taraflı tetiklerden çekilmeli. Kayıplar bu coğrafyanın en derin acılarıdır. Bir kaybın yükünü sırtında taşımak bunun yarattığı derinliği tarif etmek imkansız. Onun için bunların yaşanmaması için bunların hakikat komisyonu Meclis’te kurulmalı. Bu güne dek yaşanmış veya yapılmış tüm faillerin adaletin önüne çıkarılması gerekir. Geçmiş cezalar yargılanmadığı sürece suç ve suçlular devam edecek. Bunların yaşanmaması için adım atmak gerekir. 40 yıldır bir coğrafyada kan ve gözyaşının birlikte aktığı bir hakikat var. Toplumun karşılıklı olarak nefes almaya ihtiyacı var” ifadelerini kullandı.
Gözaltında kaybettirilen Fikri Özgen’in hikâyesini İHD Amed Şubesi Kayıp Komisyonu üyesi Fırat Akdeniz okudu.
‘1997’den beri haber alınamadı’
Fikri Özgen’in hikayesi şöyle:
“Amed’in Pasur (Kulp) ilçesine bağlı Dêlît köyü muhtarıdır. Oğullarının politik faaliyetleri nedeniyle yoğun baskı altındaydı. Sık sık gözaltına alınarak, sorgulanıyordu. Üç defa evi yakılan Fikri Özgen evinin bombalanması üzerine 1992 yılında, 28 yıl boyunca muhtarlığını yaptığı köyden ayrılarak Amed’e taşındı. Fikri Özgen’in üzerindeki asker ve polis baskısı Amed’te devam etti. Eşiyle kaldıkları ev güvenlik güçleri tarafından sık sık basılıyor, evde arama yapılıyor ve Fikri Özgen sorgulanıyordu. Recep Ön isimli polis amiri yapılan ev baskınlarının hepsinde bulunuyordu. 73 yaşındaki Fikri Özgen kronik astım hastasıydı. İlaç, desteği olmadan nefes almakta ciddi zorluk yaşıyordu. 27 Şubat 1997 tarihinde saat 10.00 gibi Koşuyolu’ndaki evinden ilaç almak için ayrıldı. Evinden birkaç yüz metre uzaklaşmıştı ki sivil giyimli dört kişi tarafından durduruldu. Ellerinde telsiz bulunan bu kişiler önce Fikri Özgen’in kimliğini kontrol etti. Sonra onu beyaz Toros’a bindirerek götürdü. Eşi Dilşah Özgen savcılığa müracaat ederek, gözaltına alınan eşi ile ilgili bilgi istedi. Savcılık başvuruya cevaben 5 Mart 1997 tarihinde Fikri Özgen’in gözaltı kayıtlarında olmadığına dair bilgi verdi. Dilşah Özgen 6 Mart 1997 tarihinde tekrar şikâyet dilekçesi verdi ve Fikri Özgen’i kaçıranların devlet güçleri ile bağlantılı olduğunu belirterek soruşturma açılmasını talep etti.
Aile olaydan bir süre sonra devletle bağlantısı olan kişilerden gayrı-resmi olarak Fikri Özgen’in JİTEM merkezine götürülerek sorgulandığını öğrendi. Ayrıca aynı tarihlerde JİTEM’de sorgulanan kişiler aileye ve avukatlarına sorguda nefes almakta zorlanan bir kişinin sesini duyduklarını söylediler. Ancak Diyarbakır Savcılığı’nın 13 Mart 1997 tarih ve 1997/1737 sayılı soruşturmasında Jandarma ve Emniyet Müdürlüğü kayıtlarında Fikri Özgen’e ilişkin hiçbir şey çıkmadı. Ailenin, avukatlarının, İnsan Hakları Derneği’nin ve Af Örgütü’nün bütün girişimleri sonuçsuz kaldı, Fikri Özgen’den bir daha haber alınamadı.”
Açıklama oturma eylemi ile son buldu.
Êlih
Êlih’te (Batman) de İHD ve kayıp yakınları, eylemlerinin 676’ıncı haftasında Gülistan Caddesi’ndeki İnsan Hakları Anıtı önünde bir araya geldi. “Kayıplar bulunsun failler yargılansın” pankartının açıldığı eylemde, kayıpların fotoğrafları taşındı. Eyleme kayıp yakınları, insan hakları savunucuları, Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) Êlih Şubesi üyeleri, Medeniyetler Beşiğinde Yakınlarını Kaybeden Ailelerle Yardımlaşma, Dayanışma, Birlik ve Kültür Derneği (MEBYA-DER) şubesi yöneticileri katıldı. Bu haftaki eylemde Saddam Hüseyin’in 16 Mart 1988’de düzenlediği ve insanlık tarihine kara bir leke olarak geçen Halepçe Katliamı anıldı. Açıklama İHD Êlih Şube Yöneticisi Hüseyin Elçi tarafından okundu.
Açıklama oturma eylemi ile son buldu.
İzmir
İHD İzmir Şubesi, iki haftada bir gerçekleştirdiği kayıp eylemini Konak Eski Sümerbank önünde sürdürdü. Yapılan eylemde “Kayıplar vicdandır, sahip çık” ve “Failler belli kayıplar nerede” pankartları açıldı. Eyleme, siyasi parti temsilcisi ve çok sayıda sivil toplum örgütü katıldı. Bu haftaki eylemde, 21 Mart 1995’te gözaltına alınıp kaybedilen Hasan Ocak’ın hikayesi paylaşıldı.
Açıklamayı okuyan İHD İzmir Şube Yöneticisi İslam Arpat, Hasan Ocak’ın katledilme hikayesini anlattı. Dönemin İnsan Haklarından Sorumlu Devlet Bakanı Algan Hacaloğlu’nun yaptığı açıklamalara değinen Arpat, “Bakan yaptığı araştırmalara dayanarak ‘Ocak’ı konuşturmak için gözaltına aldılar ve orada uyguladıkları işkence ve darptan sonra öldürülmüş halde Beykoz’a attılar’ diyerek Ocak ailesinden özür diledi. Ocak Ailesi’nin, insan hakları derneğinin hukuki girişimleri devam etti ama sonuçsuz kaldı” ifadelerini kullandı.
Arpat bütün kayıpların akıbetinin açıklanmasını istedi ve bunun için mücadeleye devam edeceklerini belirtti.
Açıklama, oturma eyleminin ardından alkışlarla sona erdi.
Kaynak: MA