Kayıp yakınları ve insan hakları savunucuları beş kentte yaptıkları eylemlerle faillerin yargılanmasını talep etti
Kayıp yakınları ve İnsan Hakları Derneği (İHD) kayıpların akıbetini sormak ve faillerin yargılanmasını talep etmek amacıyla Amed, Êlih (Batman), Riha (Urfa), Colemêrg (Hakkari) ve İzmir’de bir araya geldi.
Amed
İHD Amed Şubesi ve kayıp yakınları, eylemlerinin 879’uncu haftasında Rezan (Bağlar) ilçesinde bulunan Koşuyolu Parkı’ndaki Yaşam Hakkı Anıtı önünde bir araya geldi. Kayıp yakınlarının fotoğraflarının taşındığı eylemde Atilla Korkmaz’ın akıbeti soruldu. Bu haftaki eyleme 10-17 Aralık İnsan Hakları Haftası dolayısıyla kentteki kurum ve kuruluş temsilcileri de katıldı.
Burada konuşan İHD üyesi Fırat Akdeniz ve Amed Tabip Odası yöneticisi Muhammed Can kayıpların bulunmasını isteyerek, barış için geçmişle yüzleşilmesi çağrısında bulundu.
Ardından Atilla Korkmaz’ın hikayesini İHD Amed Şubesi Kayıp Komisyon üyesi Av. Berfin Elçi okudu. Okunan hikaye şöyle:
“Amed’de ikamet eden ve evli olan 27 yaşındaki Atilla Korkmaz, Rezan’da bulunan Batıkent semtinde kendisine ait market dükkânını işleterek geçimini sağlıyordu. 9 Aralık 1996 tarihinde çalıştığı sırada markete gelen sivil giyimli 3 polis tarafından ‘ifaden var’ denildikten sonra 21 SV 545 plakalı Reno Stejin marka bir araca bindirilerek götürülür. Bu tarihten itibaren Atilla Korkmaz’dan bir daha haber alınamaz. Olay günü borçlarını ödemek için bankaya para çekmeye giden Atilla Korkmaz, görgü tanıklarının beyanlarına göre geri döndüğü sırada birkaç kişi tarafından takip ediliyormuş. Markete girdikten hemen sonrada gözaltına alınmış.
Atilla Korkmaz’ın eşi Rasime Korkmaz Cumhuriyet Başsavcılığı’na, babası Necmettin Korkmaz ise emniyet müdürlüğüne başvuruda bulunur. Aile fertleri bu girişimlerinden bir sonuç alamaz. 2 Ocak 1997 tarihinde Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü tarafından aranan aileye, Adıyaman ilinde iki cenaze bulunduğu ve kimsesizler mezarlığına defin edildiği haber verilir. Atilla Korkmaz’ın cenazesi, amcası Azmi Korkmaz tarafından kendisine gösterilen fotoğraflardan teşhis edilir.
Atilla Korkmaz ile birlikte infaz edilen diğer kişinin, Amed’in Licê ilçesinde sivil giyimli polisler tarafından gözaltına alındıktan sonra bir daha kendisinden haber alınmayan Mahmut Önerarı olduğu tespit edilir. Atilla Korkmaz ve Mahmut Önerarı gözaltına alındıktan sonra kurşunlanarak infaz edildiği tespit edilir.”
Kayıpların bulunması ve faillerin yargılanması talebiyle yaptıkları eylemleri sürdüreceklerini söyleyen Berfin Elçi, 29 yıldır dosyasında hiçbir ilerleme sağlanamayan Atilla Korkmaz için adalet istemekten asla vazgeçmeyeceklerini ifade etti.
Êlih
İHD Elih Şubesi ve kayıp yakınları eylemlerinin 715’inci haftasında da Gülistan Caddesi’nde bulunan İnsan Hakları Anıtı önünde bir araya geldi. Bu haftaki eylemde, 14 Aralık 2015 tarihinde Şirnex’in Silopi ilçesinde ilan edilen sokağa çıkma yasağının 5’inci gününde katledilen ve cenazesi 7 gün boyunca sokakta bekletilen Taybet İnan’ın failleri soruldu.
Taybet İnan’ın hikayesini oğlu Mehmet İnan’ın anlatımıyla İHD Şube Yöneticisi Hüseyin Elçi okudu. Hikaye şöyle:
“Annem ilk vurulduğunda, haber verdiler koştuk, biz varmadan amcam gitmek istemiş onu da vurmuşlar. Gittiğimde amcamı taşıyordu komşular. ‘Annem’ dedim, ‘sokakta kaldı’ dediler. Ben gitmek istedim, tuttular. Ağladım, ağladım, ağladım. ‘Annem sokağın ortasında kaldı öylece, önce belli belirsiz kıpırdıyordu, sonra saatler geçtikçe hareketleri azaldı. Kimi aramadık ki; vekilleri, kaymakamı, valiyi… Dedik çeksinler şu kargaları öldü ölmesine de cenazemizi alalım. Annem ne hissetti acaba, canı çok yandı, yanmıştı. Biz sevgi nedir hiç dile getirmezdik, ama bir sarılması vardı dünyaya değerdi, binlerce söz gelse anlatamazdı o sevgiyi. Annem tamı tamına 7 gün sokakta kaldı. Hiçbirimiz uyuyamadık, köpekler gelir, kuşlar konar diye, o orada yattı biz 150 metre ilerisinde öldük… 7 koca gün, 7 bitmez gece kara kış soğuğunda kaldı, en acısı kaç saat yaralı kaldı bilememek, keşke diyorum hemen ölmüş olsa. Siz benim annemi öldürdünüz”
Hikayenin ardından Hüseyin Elçi, “Soruyoruz, sizin annenizin cenazesi kara kışın ortasında 7 gün, tam 7 gün sokak ortasında kalsaydı ne yapardınız?” diye sordu.
Riha
İHD Riha Şubesi, “Kayıplar bulunsun failler yargılansın” şiarıyla düzenledikleri eylemlerinin 63’üncü haftasında, Novada Park AVM’nin önünde basın açıklaması gerçekleştirdi. İHD Yöneticilerinden Enes Milli’nin okuduğu açıklamada, bu hafta 7 Aralık 1993’te Sewereg’te çalıştığı fırından zorla kaçırılan Ahmet Kalper’e dikkat çekildi.
Ahmet Kalper’in çalıştığı fırında 3 korucu tarafında herkesin gözü önünde zorla kaçırıldığını belirten Enes Milli, “Ancak bu tanıklık, devletin hiçbir kurumu tarafından kayıt altına alınmadı. Ailenin anlatımına göre; ertesi gün savcılığa başvuruldu. Ahmet’in ağabeyi Mustafa Kalper tanık olduğunu söyledi ama savcı ‘benim yapacak bir şeyim yok’ diyerek dilekçeyi almadı. Emniyet dilekçeyi almadı, abisi ‘kardeşim kayıp’ diyerek kapı kapı dolaşırken, özel timler tarafından ‘böyle biri yok’ denilerek engellendi, tehdit edildi; nezarete atıldı, 24 saat boyunca haksız yere gözaltında tutuldu” dedi.
Birçok kuruma Ahmet Kalper’in abisi Mustafa Kalper tarafından dilekçe yazıldığını, ancak hiç bir cevap alınmadığını kaydeden Enes Milli, “Bir hafta sonra, teşhis için bir köprünün altında bulunan cesedi gösterdiler. Tabi, tespit çok zordu, beden tanınmaz haldeydi ve Ahmet değildi. Ahmet’in akıbeti hala karanlık, hala saklanıyor. O dönemlerde Siverek’te, Hilvan’da, Viranşehir’de, Ceylanpınar’da insanlar sistematik olarak kaçırılıyor, katlediliyor; failler korunuyordu. Ahmet de bu politikanın kurbanı oldu” diye ifade etti.
Colemêrg
İHD Colemêrg Şubesi ve kayıp yakınları, eylemlerinin 205’inci haftasında Colemêrg’in Gever (Yüksekova) ilçesindeki Sanat Sokağı’nda bir araya geldi. Kayıp yakınları bu hafta 6 Aralık 2013 tarihinde katledilen Mehmet Reşit ve Veysel İşbilir’in failleri soruldu.
Açıklamayı okuyan İHD Colemêrg Eşbaşkanı Ozan Akbaş, “Yüksekova’da ikamet eden Veysel ve Mehmet Reşit İşbilir her zaman ki gibi işleri olan demir doğrama ve araç tamir işlerine gittiler. İlçe merkezinde ki mezarlıkların kolluk kuvveti tarafından tahrip edildiği haberleri ilçe sakinlerini huzursuz ettiğinden dolayı bir basın açıklaması yapılması planlamıştı.
Saat 15.00 sularında işten ayrılan amca ve yeğeni yapılacak olan basın açıklamasına katılmak için yola çıktı. Büyük bir kalabalığın toplandığı 6 Aralık 2013 tarihinde basın açıklaması sırasında herhangi bir uyarı yapılmaksızın kalabalık üzerine gaz bombası ve plastik mermilerle müdahale başladı. Kaçışan insanlar ile kolluk kuvveti arasında gerginlik yaşandı. Hemen akabinde kalabalığın olduğu bölgeye polis özel harekat ekipleri tarafından uzun namlulu silahlarla hedef gözetilerek ateş açıldı” dedi.
Açılan ateş Sonucu Veysel ve Mehmet Reşit İşbilir’in ağır bir biçimde yaralandığını hatırlatan Ozan Akbaş, “Yaralı halde Yüksekova devlet hastanesine kaldırılan Veysel ve Mehmet Reşit İşbilir sedye üstündeyken işkenceye uğradı. Hastanenin camları, müdahale odası kapıları kırıldı ve hastaneye gidenlere işkence yapıldı. Akabinde amca ve yeğen ateşli silah yaralanması sonucunda vefat ettiler. Cenazeler Otopsi için Van Dursun Odabaşı üniversite hastanesine gönderildi. Ön otopsi raporunda Mehmet Reşit İşbilir’e 6, Veysel İşbilir’e ise 2 kurşun isabet etmesi sebebi ile hayatlarını kaybettiği belirlendi. Başlatılan soruşturmada ancak 6 ay sonra ilgili 6 polisin ifadesine başvurulabildi. Soruşturmada herhangi bir ilerleme kaydedilemedi. Katledilen Veysel ve Mehmet Reşit İşbilir’in akıbeti faili meçhul bırakıldı, sorumlular açığa çıkarılmadı” diye konuştu.
İzmir
İHD İzmir Şubesi, gözaltında kaybedilenlerin akıbetini sormak için iki haftada bir düzen eylemi Konak Eski Sümerbank önünde devam ettirdi. Basın metnini İHD İzmir Şubesi Yöneticisi Hatice Erdoğan okudu.
Hatice Erdoğan, bu hafta düzenlenen eylemde 26 Aralık 1997’de Amed’de silahlı kişiler tarafından arabaya bindirildikten sonra kaybettirilen Mehmet Özdemir’in akıbetini sordu.
Mehmet Özdemir’n eşi Enzile Özdemir, Diyarbakır Devlet Güvenlik Mahkemesi’ne (DGM) eşinin akıbetini sormak dilekçe sunduğunu aktaran Hatice Özdemir, “Savcılık, dilekçesine ‘Emniyet Müdürlüğü tarafından gözaltına alınmıştır’ ibaresi taşıyan bir damga vurdu. Gözaltı süresi bittiği halde Mehmet Özdemir mahkemeye çıkarılmayınca eşi, İHD Diyarbakır Şube Başkanı ile birlikte savcılığa gitti. Savcı bu kez Özdemir’in gözaltına alınmadığını, gözaltına alındığına dair belgenin yanlışlık sonucu verildiğini söyledi. Ailesi ve İnsan Hakları Derneği onu her yerde aradı, tüm kurumlara başvurdu ama Mehmet Özdemir’den bir daha haber alınamadı. 19 Aralık 2003 tarihinde, olayın tanıklarını bile dinlemeyen Cumhuriyet Savcısı, Mehmet Özdemir’in kaybedilmesiyle ilgili herhangi bir takibat başlatmamaya karar verdi. Aile bu karara itiraz edince 1 Eylül 2004 tarihinde, Siverek Ağır Ceza Mahkemesi, Mehmet Özdemir’in kaybolmasından birilerinin sorumlu olduğuna dair herhangi bir kanıt bulunmadığı gerekçesiyle ailenin itirazını reddetti” dedi.
Mehmet Özdemir’in akıbetini öğrenmek için yapılan tüm başvuruların sonuçsuz kalması sonrası ailenin AHİM’e başvurduğunu belirten Hatice Özdemir, “AKP Hükümeti, devlet makamlarının Mehmet Özdemir’in kaybolmasında doğrudan veya dolaylı olarak sorumluluğunun bulunmadığını ileri sürerek, AİHM’den başvurunun Kabul edilemez nitelikte olduğu yönünde karar vermesini talep etti. AKP Hükümeti’nin AİHM’e sunduğu soruşturma dosyasını inceleyen yargıçlar; Mehmet Özdemir’in kaybolmasıyla ilgili olarak Cumhuriyet Savcısı’nın yapmış olduğu soruşturmada, çarpıcı ihmaller olduğunu saptadı. Olayın gerçekleştiği kahvenin sahibinin, garsonların, orada bulunan müşterilerin ve civardaki esnafın tanıklık etmesini sağlamak için, Cumhuriyet Savcısı’nın hiçbir girişimde bulunmamasını şaşkınlık verici buldu ve etkin soruşturma yapılmadığına hükmetti. AİHM, 08 Ocak 2008 tarihinde oybirliği ile ‘Türk devletinin, Mehmet Özdemir’in kaybolması ve ihtimal dahilinde olan ölümünden sorumlu olduğu’ kararına vardı ve Türkiye mahkum oldu” diye konuştu
Kaynak: MA









