İHD ve kayıp yakınları tarafından düzenlenen eylemlerde sürece dair iktidarın adım atması istenerek, ‘umut hakkı’ kararının uygulanması için Meclis’e çağrı yapıldı
İnsan Hakları Derneği (İHD) ve kayıp yakınlarının Amed, Êlih (Batman) ve Colemêrg’teki (Hakkari) eylemleri bu hafta da devam etti.
İHD Amed şubesi ve kayıp yakınları, “Kayıplar bulunsun failler yargılansın” eyleminin 841’inci haftasında Koşuyolu Parkı Yaşam Hakkı Anıtı önünde bir araya geldi. Kayıp yakınları, gözaltında zorla kaybedilenlerin ve faili meçhul saldırı sonucu katledilenlerin fotoğraflarını taşıdı. Bu hafta, 21 Mart 2017’de Amed Newrozu’nda katledilen Kemal Kemal Kurkut’un hikayesi okundu.
İHD Eş Genel Başkanı Hüseyin Küçükbalaban, 27 Şubat’ta Kürt halkı Önderi Abdullah Öcalan’ın yaptığı çağrıyı hatırlatarak, “Sürecin yönetmesi konusunda devletin gerekli adımları atması gerekir. Bunun için atılması gereken adımlar var. Hasta tutsaklar derhal serbest bırakılmalı, tahliyesi ertelenenler tahliye edilmeli ve ‘umut hakkı’nın derhal Meclis’e getirilmesi, bununla ilgili yasal düzenlemelerin yapılmasıdır” şeklinde konuştu.
Kemal Kurkut
Ardından İHD Kayıp Komisyon Üyesi Berfin Elçi tarafından 21 Mart 2017’de Amed Newrozu’nda katledilen Kemal Kutkut’un hikayesi okundu. Okunan hikaye şöyle: “21 Mart 2017’de Amed’de düzenlenen Newroz kutlamalarına katılmak üzere şehre gelen Kemal Kemal Kurkut, kutlama alanına girişte kontrol noktasındaki barikatları aştıktan sonra polisin açtığı ateş sonucu yaşamını yitirdi. Diyarbakır Valiliği aynı gün yaptığı açıklamada, Kemal Kurkut’un elinde bıçak olduğunu ve ‘intihar saldırganı olabileceği şüphesi bulunduğunu’ ve olayla ilgili inceleme başlatılacağını duyurdu.
Olay anında gazeteci Abdurrahman Gök tarafından çekilen fotoğraflardan anlaşıldığı kadarıyla elinde bıçak olan ve vücudunun üst bölümü çıplak olan Kemal Kurkut, kontrol noktasında polislerle tartışmış, polislerden bazıları havaya uyarı ateşleri atmış, bir polis memurunun ise hayati organlarına gelecek şekilde nişan alması sonucu hayatını kaybetmişti.
2 Ekim 2017 tarihinde hazırlanan iddianamede polis memuru Onur Mete hakkında ‘olası kastla öldürme’ suçundan kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilirken, şüpheli Yakup Şenocak hakkında ise ‘olası kastla öldürmekten’ müebbet hapis istemiyle dava açıldı. Tutuksuz yargılanan şüpheli 3 ay uzaklaştırıldıktan sonra görevine iade edildi.
Diyarbakır 7’nci Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen dosyada ATK raporu; Kemal Kurkut’un yerden seken mermiyle yaşamını yitirdiği ve mermi çekirdeğinin gömlek nüvesinin balistik incelemeye uygun olmadığının belirtti. Katılan avukatları bu rapora itiraz ederek bağımsız kurumlardan ikinci bir rapor alınmasını talep etti. Mahkeme Ulusal Kriminal Büro’dan (UKB) rapor istenmesine karar verdi. UKB Raporunda ATK’nın aksine Kemal Kurkut’un sanık Yakup Şenocak tarafından hedef alınarak doğrudan atışla vurulduğu tespiti yer aldı. Mahkeme tarafından UKB raporunda eksik görüş beyan edildiği gerekçesiyle ek rapor düzenlenmesi yönünde karar verildi. UKB’nin hazırladığı ikinci rapor mahkemeye ulaştı. Buna göre Kemal Kurkut’un sanık Şenocak tarafından doğrudan değil yerden seken mermi ile vurulduğu iddia ediliyordu.
ATK hazırladığı raporda, Kemal Kurkut’un ‘yerden seken mermiyle’ öldürüldüğü yönündeki görüşünü tekrarladı. Katılan vekilleri, ATK’den gelen raporda Kemal Kurkut’un ‘seken mermiyle’ öldürüldüğü yönündeki görüşte ısrar edilmesini şüpheli bulduklarını ifade etti.
Mahkeme heyeti, ‘olası kastla öldürme’ suçundan yargılanan sanık polis memuru Yakup Şenocak hakkında ‘delil yetersizliği’ gerekçesiyle beraat kararı verdi.Karar Diyarbakır Bölge Adliye Mahkemesi tarafından bozuldu. Bozma sonrası sanık hakkında kanun hükmünü yerine getirdiği gerekçesiyle ‘ceza verilmesine yer olmadığı’ kararı verildi.”
Açıklama oturma eyleminin ardından son buldu.
Êlih
Êlih’te kayıp yakınları ve İHD Şubesi üyeleri, eylemlerinin 677’nci haftasında Gülistan Caddesi’ndeki İnsan Hakları Anıtı önünde toplandı. “Kayıplar bulunsun, failler yargılansın” yazılı pankart ile kayıpların fotoğrafının açıldığı eyleme, TJA, Barış Anneleri Meclisi, Emek ve Demokrasi Platformu, DEM Parti, DBP, ÖHD, Êlih Barosu yöneticileri ile kayıp yakınları katıldı.
23 Mart 1993 tarihinde katledilen babası Abdurrahman Acar’ın failleri soruldu. İHD Şube Yöneticisi Rezan Baytar, yaptığı konuşmada bir kez daha kayıpların akıbetini sormak için alanlarda olduklarını belirtti. “Bizler ölülerimizin yasını tutabilmek, onları insan onuruna yakışır bir şekilde ve usulünce defnedebilmek için adalet istiyoruz” diyen Rezan Baytar, “Faili meçhul cinayetlerin faillerinin yargı önüne çıkarılarak cezalandırılmasını ve kayıplarımızın akıbetinin açıklanmasını istiyoruz. Kayıplarımızın failleri bulunsun ve yargılansın” diye konuştu.
Sonrasında 1993 yılında Eski Midyat Garajı olarak adlandırılan yerde katledilen Abdurrahman Acar’ın öyküsünü aktaran Rezan Baytar, öldürüldüğünde henüz 31 yaşında olan Acar’ın evli ve 4 çocuk sahibi olduğunu hatırlattı.
Kentte esnaflık yapan Acar’ın ailece işlettikleri kıraathanenin o dönem Halkın Emek Partisi (HEP) lokali olarak kullanıldığını söyleyen Rezan Baytar, “Bu nedenle hedef haline getirilmiş ve kıraathanenin kapatılması için zorlanmıştı. Partili olarak bilinen aile fertleri defalarca tehdit edilmiş, Abdurrahman Acar da öldürülmeden önce yaklaşık bir yıl boyunca tehditlere maruz kalmıştı” diye belirtti.
1993 yılının Êlih’te faili meçhullerin en yoğun olduğu yıl olduğunu hatırlatan Rezan Baytar, “Abdurrahman Acar, bayram arifesinde yine esnaflık yapan ağabeyine iftar için yemek götürürken, iftara 5 dakika kala Eski Midyat Garajı’nda, içerisinde yüzlerce kişinin arasında kontra güçler tarafından başının arkasından aldığı kurşunla katledildi. Yüzlerce insanın olduğu çarşının içerisinde hiçbir görgü tanığı bulunamadı, bulunmadı. Üzerinden 31 yıl geçti ama hala failleri bulunamadı” dedi.
Açıklama oturma eylemi ile son buldu.
Colemêrg
İHD Colemêrg Şubesi ve kayıp yakınları, eylemlerinin 167’inci haftasında Gever (Yüksekova) ilçesinde bulunan Sanat Sokağı’nda bir araya geldi. Kayıpların fotoğraflarının taşındığı eylemde, 2008 yılında Newroz kutlamaları sırasında göğsünden vurularak katledilip akıbeti faili meçhul bırakılan İkbal İkbal Yaşar’ın failleri soruldu.
İHD Colemêrg Şube Yöneticisi Eren Baskın, İkbal İkbal Yaşar’ın 2008 yılında Gever çarşı merkezinde bulunan eski cezaevi kavşağında Newroz kutlamalarında yer aldığı, polisler tarafından açılan ateş sonucu ağır yaralandığını hatırlattı. İkbal Yaşar’a müdahale edilmesinin polis tarafından engellediğini söyleyen Baskın, “Hastaneye götürülmek istenen İkbal Yaşar’ın bedeni tüm yolların kapatılması sebebi ile yoğun kan kaybına rağmen bekletildi. Yaralı halde ki İkbal İkbal Yaşar’ı taşıyan taksi hastane güzergahı üzerinde durduruldu. Yaralı olduğunu görmelerine rağmen İkbal İkbal Yaşar ve yanında ki refakatçileri darp edildi. Olay yerinden geçen ambulans İkbal İkbal Yaşar’a müdahale etmek istemesine rağmen sağlık personellerinin İkbal İkbal Yaşar’ı tedavi etmesi engellendi. Durumun kötüleştiğini fark eden polis özel harekat ekipleri uzun bir bekleyişin ardından sağlıkçılara izin vermelerine rağmen sağlık ekibi İkbal İkbal Yaşar’ın hayatını kaybettiğini bildirdi. Cansız bedeni Yüksekova Devlet Hastanesine Kaldırılan İkbal İkbal Yaşar’ın ailesini arayan polis ekipleri endişelenecek bir durumun olmadığını İkbal’in ayağından vurulduğunu söyledi” dedi.
‘Dosyada ilerleme kaydedilmedi’
Hastaneye giden aile bireylerinin İkbal Yaşar’ın katledildiğini öğrendiği ve cenazenin gösterilmediğini söyleyen Baskın, “İkbal İkbal Yaşar’ın amcasını arayan dönemin kaymakamı, İkbal İkbal Yaşar’ın hayatını kaybettiğini cenazeyi herhangi bir taşkınlık çıkmaması için kendilerinin defnedeceğini söyledi. Aile bu duruma tepki gösterdi ve herhangi bir evraka imza atmayacaklarını bildirdi. Akabinde kan bağı olamayan bir kişinin imzası ile cenaze aileye haber verilmeden Bajêrge (Akalın) mezarlığında defnedildi. Aile Yüksekova Cumhuriyet başsavcılığına itirazda bulundu ve bu itirazları kabul edildi. ‘fethi-kabir’ yapılarak cenaze alındı ve dini vecibelere uygun bir biçimde orman mahallesindeki mezarlıkta defnedildi” diye konuştu.
Ailenin konuya dair yaptığı suç duyurusunda soruşturmanın uygun bir biçimde yürütülmediği talebiyle şikâyetlerde bulunduğunu belirten Baskın, mahkemenin failin tespit edilmesinin imkansız olduğu yönündeki raporu nedeniyle dosyanın kapatılmaya çalışıldığı ancak AİHM’in Türkiye’yi mahkum ettiğini ifade etti.
‘Sorumlular yargılansın’
İkbal İkbal Yaşar’ın akıbeti için yetkililere seslenen Baskın, “AHİM kararında da yer alan etkin soruşturma kararının bir an önce yerine getirilmesini ve İkbal Yaşar’ın yaşamına mal olan olayın sorumlularının bir an önce yargılanmalarını talep ediyoruz. İkbal için, adalet için sesimizi yükseltmeye devam edeceğiz” diye ifade etti.
Açıklama ardından, oturma eylemiyle, eylemi sonlandırdı.
Kaynak: MA