CHP’nin Urla Belediye Başkanı Burak Oğuz’un görevden alınması ve yerine ilçe kaymakamının atanması üzerine CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu kurmayları ile bir araya geldi. Çok önemli kararlar beklenirken yuvarlak sözlerden oluşan bir açıklama yapıldı. Toplantı sırasında, CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak bir basın toplantısı yaptı ve bu konu ile ilgili şunları söyledi: “Kimse bu karardan kendisine siyasi manevra alanı çıkarmaya heves etmesin. Buna fırsat vermeyiz. Başkanımızın yanındayız ve hukuki sürecin takipçisiyiz. Hukukçularımız gerekli çalışmaları yapıyorlar. Başkanımızın en kısa zamanda özgürlüğüne kavuşarak bu suçlamalardan aklanacağına inanıyoruz. Bizim görüşümüz seçimle gelen seçimle gitmelidir. Hakkında kesinleşmiş bir yargı kararı olmayan seçilmişlerin idari kararla görevden alınmasını doğru bulmuyoruz.”
Biz Diyarbakır, Mardin ve Van’da HDP’li belediyelere kayyum atanması üzerine eğer muhalefet demokratik kanalları kullanarak birlikte demokratik bir mücadele yürütmezse sıranın İstanbul’a, Ankara’ya, İzmir’e geleceğini söyledik. Urla Belediyesi’ne kayyum atamak bu yolda atılmış bir adımdır. Eğer CHP’nin yukarıda aktardığımız tutumu devam ederse sıra üç büyük ile gelecektir. Bu illerin ilki de İstanbul olabilir.
Bu taktik AKP iktidarının bilindik taktiğidir. Önce küçük bir yoklama yapıyor. Nasıl bir tepki geleceğini gözlüyor. Eğer küçük tepkiler gelirse, muhalefet laf üretmekle yetinirse, sonra asıl adımı atıyor. Ama yoğun tepkiler karşısında geri adım attığını Ziraat Bankası’nın Simit Sarayı’nın alması ve termik santrallere filtre takılmasını erteleyen yasayı veto etmesinde gördük. İki konuda muhalefette değil, ama halkta yoğun tepki gördüğü için Erdoğan geri adım atmak zorunda kaldı.
Belediyesiz iktidar olmaz
31 Mart 2019 yerel seçimlerinde önce yazdığım bir yazıda (27 Şubat 2019 Yeni Yaşam) AKP iktidarı için belediyelerin ne anlam geldiği üzerinde durmuş ve AKP’nin belediyesiz iktidarını sürdüremeyeceğimi belirtmiştim. Özellikle İstanbul, iktidar olmak için kilit konumda bir ildir. Ne demek istediğimi yürüyen Kanal İstanbul tartışmalarına bakarsanız anlarsınız. Erdoğan’ın İstanbul’a ihtiyacı var. Ve Urla adımı, İstanbul için atılmış bir adımdır. Erdoğan bu kadar zayıf iken böyle bir adımı atmaya cesaret etmesi, karşısında mücadele etmekten korkan bir CHP’nin olmasındandır. Gelişmeler CHP’nin kendi haklarını savunmakta aciz bir parti olduğunu gösteriyor.
HDP ve CHP
Hakkını yememek gerek CHP Genel Başkanı ve bazı CHP sözcüleri birkaç kez HDP belediyelerine kayyum atanmasına bir iki söz söylediler. Ama Türkiye böyle bir iklimde değil. Muhalefetin bütün güçlerini bir araya getirip demokratik bir mücadele yürütmesi gerekiyor. Bu mutlaka iktidarı devirmek için olmayabilir. Kendi demokratik haklarını korumak için, kendine oy vermiş, seçmeninin demokratik haklarını korumak için, bunu yapmak zorunda. Yerine kayyum atanan belediyenin hangi partide olduğu önemli değildir.
Önemli olan demokrasinin temeli olan seçme ve seçilme hakkının gasp edilmesidir. CHP’nin cesaretsizliği Urla’ya kayyum atanmasına yol açtı, bu tutumu sürdürürse yukarıda belirttiğim noktaya geliriz. Urla ile ilgili toplanan CHP’nin hiç olmazsa bu noktada kayyum meselesini toptan ele alması ve muhalefetin diğer partilerine bir mücadele programı önermesi gerekirdi. Demokrasiye her saldırıyı, yuvarlak laflarla geçiştirmek demokrasi için felaket olacaktır.
Birkaç partiye bölünen AKP’nin hala pervasızca antidemokratik adımlar atabilmesinden kendi hakları ve seçmenin hakları için mücadele etmeyen partiler sorumludur. Son sözüm bu olsun.