Size de garip geliyor değil mi? Bu kadar da olur mu diyorsunuz. Sadece kızgınlık değil yani bir gariplik çöküyor üzerinize; neden helada bu gösteriş merakı?
Yani hadi makam arabasının son model olmasını anlıyorum. Çok yaygın bir iktidar nümayişi bu. Sadece kayyumlara, irili ufaklı başkanlara, müdürlere ve muavinlerine, genel müdürlerine, yani her ön ve art ek almış müdür silsilesine, tabii ki patronlara has yani üstüne iktidar bulaşmış herkesin, kahverengi karakteri değil sadece bu. En kenarından, elitlerin varoş dedikleri, gecekondu mahallesinde bile, çok eski model olsa da janjanlıdır otomobiller. Eh bunda tabii ki erkek, yani mobil iktidar olmanın payı var ama helada gösteriş nedir yahu?
Cep telefonlarını da anlıyorum özellikle ülkemde, cebinden çıkarıp masanın üstüne şak diye koyuyorsun neyi satın alabildiğinin gücünü, masa da masaymış ha oluyor ama dedim ya demin, neden hela?
İşine az çalışmış muhabir edasıyla bir kez daha sorarsak: Peki sayın kayyum neden hela?
Şimdi size ikinci kez garip gelecek ama bu sorunun cevabını biliyorum aslında. Biraz zaman geçti, üzerine biraz düşündüm ama anladım nihayetinde. Bu yüzden üzerinden bu kadar zaman geçtikten sonra bu konuyu yazmam. Bu arada kayyumun da bunu bildiğini sanmıyorum. O bir içgüdüsel iktidar, kayyum refleksi ile yaptırmış bu helaları. Makam koltuğunun derinlik sarhoşluğu bu, -vurgun yedi- denirdi eskiden.
Bize ilk bakışta, çok manasız gelen bu ‘hela işinde’ aynı makam arabasında ya da cep telefonunda olduğu gibi bir ‘iktidar nümayişi’ var ama tam aksine mahcup bir nümayiş bu. İçinden coşkun bir sel gibi akan, ‘ben neler de olmuşum’ hissiyatının elle tutulur bir hale, maddeye dönüşmesi ama aynı zamanda, bunu çok kişi de görmesin çünkü eğreti bir iktidar vekilliğinin, teyellenmesi olduğundan her şey, çok da göze çarpmasın ama işte böyle de yaptırırım istersem, yani yelkenleri atlastan bir ırkın Afganıyım ben durumu.
Ancak bunla da kalmıyor, tam bizim şaşırdığımız nokta, ‘yani neden’ noktası bize çok şey anlatıyor aslında. Bu ‘bunu bile yapabilirim, bu kadar güçlüyüm’ ve ‘bu kadar hiç kimseye hesap vermem’ in anlatımı bize. Orada durdukça, bir kayyum müzesi olarak halka açılıp sergilense de, hatta bir şekilde yıkılsa bile etrafa kayyum kokusu salıyor. Çok etkili bir iktidar oyuncağı bu. Seçilmiş başkanı her an kayyum atanabilir endişesi ile hareket ettiren bir şey. Yeni helalarla, belalarla uğraşmamak için seçilmiş başkan, yaptıklarını aman kayyum atanmasın haklı endişesi ile yapmaya başladığında istedikleri oluyor aslında. İki tarafı helalı değnek.
Bir daha tekrar etmeliyim ki latife yapmıyorum, en etkili hareketsiz kılma aracı, bu kadar manasız görkemli hela inşası; yapısal olarak kendi halkından korunmak için yapılmış şato hendeklerinden bile daha koruyucu bu, bir klozet, lavabo ve muslukları…
Ve bir Şener Şen filminde vardı; ‘Ağanın poku üstüne pok yapılır mı’ diye…