Çanakkale’de miting‘milli bütünlük’ gerekçesiyle iptal edildi. ‘Su ve Vicdan Komisyonu’ Kaz Dağları’nda 200 bin ağacın katledilmesine karşı ortaya çıkan yüz binlerin birliğini savaş politikalarına kurban ediyor
Kaz Dağları’nda yaşanan doğa katliamına karşı 12 Ekim Cumartesi günü gerçekleştirilmesi gereken miting iptal edildi. Komisyon planlanan mitingin iptal edildiğini açıklarken, kararın tüm bileşenlerin ortak aklına dayanılarak alındığını belirtmesi ise gerçeği yansıtmıyor. İptal gerekçesi olarak ise Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyinde başlatmış olduğu operasyon esnasında ‘milli birlik ve bütünlük’ oluşturmak gerekliliği vurgusunun yapılması ise manidar bulundu.
Milli hassasiyet!
Yapılan açıklamada, “Ülkemizin Suriye topraklarında askeri bir harekat başlatması nedeniyle milli birlik ve bütünlük oluşturmak gerekliliği ve içinde bulunulan hassasiyet göz önüne alındı. Marmara Belediyeler Birliği ve Çanakkale Belediye Başkanı’nın görüşmesi sonucunda iptal edilmesinin uygun olacağı değerlendirildi ve iptali yönünde karar alındı” açıklamasına Ekoloji Birliği’nden tepki geldi.
Ricacı oldular!
Açıklamanın devamında “İnsani ve vicdani olarak almış olduğumuz miting erteleme kararı, ruhsatın yenilenmesi ve madencilik faaliyetlerinin devam etmesi için bir gerekçe oluşturmamalıdır. Kirazlı Balaban’da sürdürülen madencilik faaliyetlerine derhal son verilmeli, maden ruhsatı yenilenmemelidir” ifadeleri bir ‘ricacı’ uslubuyla belirtilmesi dikkat çekerken, miting iptalinin vicdanla açıklanabilecek birşey olmadığı karara tepki gösterenlerce dillendirildi.
‘Miting iptal edilmemeliydi’
Çanakkale’de 12 Ekim günü yapılmasıiçin hazırlıklar devam ederken ‘Su ve Vicdan Komisyonu’ tarafından mitingin iptal edilmesine Ekoloji Birliği tepki gösterdi. Ekoloji Birliği tarafından yapılan açıklamada iptal kararı ‘Su ve Vicdan Mitingi Tertip Komitesi’ imzası ile duyurulmasına yönelik, “Miting için oluşturulan Tertip Komitesi için Ekoloji Birliği’nden de temsilci istenildi ve komiteye temsilcimiz de katıldı. Mitinge hazırlıklar hızla sürerken Suriye topraklarına yapılan operasyon gerekçe gösterilerek, Tertip Komitesi Toplantısı yapılmadan (Ekoloji Birliği temsilcisi karar alma sürecinin dışında tutulmuştur) mitingin iptal kararı açıklanmıştır. Bu durum birlikte mücadele ve örgütlenme anlayışıyla uyuşmamaktadır ve kabul edilebilir bir tarafı yoktur” sözleri yer aldı.
26 Ekim’de Ankara’dayız!
Ekoloji Birliği açıklamanın devamında, “Ülkenin her tarafında ekolojik yıkım, talan aksamadan devam ediyor. Ancak mücadele de devam ediyor ve edecek. Suriye’ye operasyon nedeniyle şirketler talana ve yıkıma ara vermediklerine göre bizler de mücadelemize ara vermemeliyiz. 26 Ekim Cumartesi günü Ankara’da yapacağımız ‘İklim Krizine ve Ekolojik Yıkıma DUR diyoruz’ mitingini örgütleme çalışmamız devam ediyor. Tüm bileşenlerimizi, ekoloji mücadelesi veren dernek ve platformları, tüm emek ve demokrasi güçlerini Ankara mitingine katılım çalışmalarını aksatmadan sürdürmeye çağırıyoruz” ifadelerine yer verildi.
Savaşlar insanı ve doğayı katleder
Bugün yaşanan ekolojik sorunların yüzde 34’ü savaş ve silah harcamalarından kaynaklanmakta olduğu öncelikle bilinmesi gerekir. Savaşlar sadece bölgedeki ülkelere, savaşın yaşandığı alana etki etmez. Çünkü doğa bir döngü içindedir. Bu döngünün herhangi bir evresine verilecek zarar diğer evreleri de etkilediği bilinmektedir. 1991 Körfez Savaşında Kuveyt’te petrol kuyularında yakılan 600 milyon ton petrolü tüketerek havada is, gazlar ve tehlikeli kimyasallardan oluşan bir battaniye oluşturmuştur. Çıkan dumanlar bölgede güneşten gelen ışınları engellemiş ve ısı 10 derece azalmıştır. Petrol dumanları daha sonra asit yağmurları olarak yeryüzüne dönmüştür. Dünyada 2 milyara yakın insan temiz içme ve kullanma suyuna erişememektedir. Körfez Savaşı’nda koylar petrolle tıkandı. Mezopotamya’da 15 bin kilometrekarelik sulak alan yok oldu, onbinlerce kuş öldü.
Yaşam alt üst edilecek
Suriye’de ise yüzbinlerce insan yaşamını yitirirken milyonlarcası yaşam alanını terk etmek zorunda kaldı. Suriye’de katliam yapan IŞİD ve benzerleri aynı zamanda arkeolojik alanları yok ederken toprakları geri dönülmez biçimde kirletti. Kadınları köle olarak pazarlarda satışa çıkardı. Tarihi eserleri yağmalayarak sattı. Etkin olduğu alanlarda insanların tamamını kölelik düzenine taşıdı. Kuzey Suriye’de yeniden yaşamı inşa edenler ise toprakları işlemeye çalışıp çocuklarını okula gönderdiği bugün yeni bir savaş tehdidi ve operasyonlarla yaşamları alt üst edilmekte.
EKOLOJİ SERVİSİ