Geçen hafta Flash Tv’de bir programda söylediklerim sağcı medyada çokça konu edildi. Mesela Aydınlık gazetesi (paçavrası mı demek lazım) şöyle başlık attı. “Siyasi uzantısından PKK tarifi: HDP, PKK ile arasına mesafe koymayacak”. Tabii böyle bir şey söylemediğimi anlatmama gerek yoktur sanırım. Bu manşeti atanların kuş kadar beyinleri olmadığı ortada. Bu paçavra devam ediyor: “HDP milletvekili Katırcıoğlu Flash TV’de katıldığı bir programda CHP, İyi Parti, DEVA Partisi ve Gelecek Partisi’nin “HDP terör örgütü PKK ile arasına mesafe koymalı” taleplerine yanıt verdi.” Tabii yine hiç böyle bir şey olmadı. Programda bir tek ben vardım.
Katırcıoğlu demiş ki: “PKK uzaydan gelen insanlar tarafından oluşturulmuş bir yapı değil. Buralı insanlar. Çoğu bizim seçmenlerimizin çocukları. ‘Aranıza mesafe koyun’ diyorlar, ya neyin arasına mesafe koyacağız. Bir annenin, bir babanın çocuğuyla arasına mesafeyi nasıl koyarız biz”.
Eh Allah için doğru söylememiş miyim? Sahi hiç düşündünüz mü PKK’nin lideri de kurucuları da yönetimindekiler de nereden gelmiş insanlardır diye? Cevabı yeterince açık değil mi, bu insanlar buralı yani Türkiyeli insanlar. Demişim ki “çoğu bizim seçmenlerimizin çocukları”. El hak bu tam doğru değil. Değil çünkü AKP’li birçok seçmenin ve vekillerin çocukları da PKK’li.
Bunları söyledikten sonra eklemişim: “PKK değil, Devlet hata yaptı”. Bak! Bak! Bak! Vatan haini yine devlete suç atıyor. Peki ne demeliydim? “Kürt yoktur, karda yürürken ‘kart, kurt’ sesleri çıkardıkları için kendilerine Kürt denilen Oğuz boyları vardır” diyen devletin saçmalığını mı tekrarlamalıydım. Dilleri ve kültürleri hiçbir zaman yasaklanmamıştır, bu ülkede yaşayan herkes eşittir diye yalan söyleyen bir anlayışa doğrudur mu demeliydim. Bizim oralarda kediye kedi denir. Bunu böyle bilin! PKK’nin varlığı devletin geçmişte Kürtlere karşı yaptığı yanlışların bir sonucudur.
Bu saçma sapan tartışmaya bir de Sabah gazetesinden Salih Tuna duhletmiş.
“Dürüstlük dedim de aklıma geldi: HDP İstanbul Milletvekili Prof. Erol Katırcıoğlu tanıdığım kadarıyla bilgili, birikimli, nazik, saygılı, en önemlisi de dürüst bir kişiliktir” diyerek peşreve girmiş. Eh bu sıfatlar için Salih’e bir teşekkür borçluyum doğrusu. Sonra şöyle devam etmiş “Lakin, Gezi zekâlıların (Gezi Direnişini kastediyor) kalkışması döneminde “dürüstlük” konusunda beni felaket yanıltmıştı. Telefonla yaptığımız sohbetlerin birinde, söz konusu kalkışmayla oluşturulmaya çalışılan ortamı 60 ihtilali öncesine benzetmiş, çok kaygılı olduğunu dile getirmişti. “Hocam bunları canlı yayında da söyler misin?” diye sorduğumda da “Seve seve…” karşılığını vermişti. Bunun üzerine televizyon programına davet etmiştim fakat canlı yayında tam tersini söylemişti… Hayır, “Telefonda böyle konuşmuyordunuz!..” demedim. Utandırmak istemedim. Sadece “Mahalle baskısı koca profesörü ne hale getirmiş!” diye düşündüm.”
Sevgili Salih, nerden uydurdun bu telefon konuşmasını bilmiyorum ama benim o günlerde yanılmıyorsam T24’de 4 tane Gezi Direnişi’ni destekleyen ve analiz eden yazım çıkmıştı. Onun için böyle bir şey söylemiş olma ihtimalim sıfır.
Salih, Flash TV’deki sözlerimi hatırlatarak devam etmiş: “Dikkat isterim: Erol Bey milletvekili olduğu partinin (HDP) Anayasa Mahkemesi tarafından kapatma davası devam ederken bile “HDP’nin PKK’ya mesafe koyamayacağını” söylüyor.
Dürüstlük budur” demiş.
Sevgili Salih sen bırak benim ne denli dürüst olup olmadığım konusunu, sen ve senin gibi düşünenler “HDP, PKK’ye neden mesafe koyamıyor” sorusuyla oynaşmayıp bir zahmet “PKK, bu ülkede neden var?” sorusuna cevap verin.
Tabi sizin oralarda da kediye kedi diyebiliyorsanız.