Her yakış ve yok edişe anlam verebilen bir tebaa bu yüzyılda yetiştirildi. Özene bezene hem de; Kapitalist Modernist sitemin piyonları olarak… Elbette bu tebaayı anlatmamız uzun ve zorlu olacak; “onlar ümidin düşmanıdır sevgilim. Akar suyun, meyve çağında ağacın, serpilip gelişen hayatın düşmanı. Sana düşman bana düşman, düşünen insana düşman…” demiş Nazım Hikmet. Sistemce üretilen her şeye, herkese düşman olan bu anlayış bindiği dalı kesmekten herhangi bir beis görmemektedir.
Birlikte-barışık yaşama algısından yoksun olarak yetiştirildiler; sistem dışı her şeye, herkese düşman. Bu anlayış; sistemce kriminalize edilen su, toprak, hava hatta güneşe düşman olabilecek kadar ileri gidebiliyor. Hatta kuş, kurt, keçi ve metalaştırılabilen tüm canlılar. Ormanlar neden yakılır-kesilir-yok edilir ki sorusu çok güncel bir soru. Kim yakacak kadar toplumsal ahlak ve vicdandan yoksundur ki?
Ormanların kıyımına her daim bir kılıf bulmuş olan minare hırsızları; “bilinçsizlik ve güvenlik nedeniyle çıkmış” açıklamalarını ağızlarına plesenk edinmişlerdir. Oysa maden, turizm, inşaat ve güvenlik amaçlı yakma-kesme-yok etmede sınır tanımaz-sorun bulmazlar. Madımak’la binlerce yıllık geleneği canlandırmaya çalışan ve çözümü yakmakta bulmaya çalışmıştır. Geçen yüzyıllık süre; keserek, yakarak ya da yok ederek bir yere varılmayacağını öğretmiştir. Ormanlar-insanlar ve insan dışı tüm canlılarla barışık-birlikte bir yaşam kurulması üzerine politikalar hayata geçmelidir. Ahmet Arif’in dizesini uyarlarsak; Tekmil ufuklar kışladı, Dört yön, on altı rüzgâr ve yedi iklim beş kıta, yangınların altındadır.
Yıllardır anlatırız ve elbette devam edeceğiz bu anlatımlara. İzlanda’daki ağacın Türkiye’dekinden, Erciyes’teki ağacın Cudi’dekinden bir farkı yok; Dünyanın okyanuslardan sonra 2. büyük ekosistemine sahip olan ormanlar tüm yerküreye yaşam sağlar. Gabar’da ölen dağ keçisi Kazdağları’ndaki tavşanın yaşama sebebidir. Bunlar ve biz dahil hepimiz, herkes, her şey bir ekosistemin bütünleyen parçalarıyız. Orman yoksa ……eksiğiz ve biz yokuz, ileride acıtacak gerçeği bugünden görmemiz gerek!
Küresel ölçekte endüstriyalizm tüm dünyada aşırı kârı desteklemek adına yangınların çıkış sebebidir. Günlerce hatta aylarca süren bu yangınların sebebi aşırı kâr, endüstiriyalizm ve tekçi ulus devletin inşasının devam politikalarıdır. Yapılan kıyımların coğrafi konumları farklı olsa da nedeni kapitalist modernist sistemdir ve icracıları da merkezi ve yerel iktidarlardır. Bu nedenledir ki ormanları koruma mücadelesi anti-kapitalistir ve politiktir.
Sisteme entegre olmuş çevrecilerin sessizliği tam da bu yanlışı destekler niteliktedir. Ve o ağaç-orman koruyuculuğunun içini boşaltan anlayışlar, bu sessizliklerinden tarihin çöplüğünde çok faydalanacaktır.
Her ne sebeple olursa olsun ormanların kesilmesi, yakılması ve yok edilmesine karşı direnenlerin direniş alevleri, orman yangınlarının alevlerinden daha da yükselecektir. Ormanlar ve bu uğurda mücadele edenler kazanacaktır. Direniş ve dayanışma; birlikte-barışık bir yaşamın inşasında kazanacaktır.