bizim devletimiz grev yapmaya kalktığımızda yasaklar, bir şeyi protesto etmeye kalkıştığımızda coplar. 1970 yılının haziran ayında mesela, sendika yasasını değiştirip disk’i boğmaya çalışanlara karşı yürüyenlere ateş açtı, üç işçi öldü. iki yıl sonra, deniz gezmiş, hüseyin inan ve yusuf aslan’ı astı, yirmili yaşlarındaydılar. ulaş bardakçı’yı sokak ortasında, mahir çayan ve 9 arkadaşını kızıldere’de vurmuştu. devletimiz henüz sosyaldi, sümerbank’ın dahi satılmasına çeyrek asırdan fazla zaman vardı.
devletimiz 1980 darbesinden sonra 48 kişiyi astı, 171 kişi işkencede öldü. işkence o döneme mahsus bir uygulama sanmayın, osmanlı’dan aktardığımız bir geleneğimizdi, sadece siyasilere uygulandığını da düşünmeyin, çoğu zanlı bundan nasibini aldı. “burada allah yok, peygamber yok” denen odalarda, devletimiz vardı.
1990 yılında, zonguldak’ta maden işçileri greve çıkmaya karar verdiklerinde ve ankara’ya doğru yürümeye koyulduklarında karşılarında tabii ki devletimizi buldular. zamanın başbakanı turgut özal ocakları özelleştirmek istiyordu ama bu isteği tam istediği gibi gerçekleşmedi.
o arada kürt köyleri boşaltılıyor, faili meçhullerin ardı arkası kesilmiyordu. devletimiz vardı, özelleştirmeler yeni başlamıştı, parti kapatmaların eli kulağındaydı.
17 ağustos 1999’da gece yarısı gerçekleşen depremden birkaç saat sonra bölgede plakasız bir ambulans görüldüğünde de, çeşitli ambulanslara sağ ve hafif yaralı olarak binen insanların bir kısmından bir daha haber alınamazken de, devletimiz hep vardı ve depremzedelere el uzatanların önemli bir kısmı vatandaşların kurduğu sivil oluşumlardı.
bizim bir devletimiz hep oldu. sadece bizim değil, örneğin almanya’nın da bir devleti var, filistin’i desteklemek için gösteri yapanları yerlerde sürüklüyor. fransa’da da devlet var, 2018’de sarı yelekliler hareketi gaz ve gözaltıyla karşılaştı. eski sömürgelerden gelen arap kökenli fransız vatandaşları hep polis şiddetiyle karşı karşıya kaldı.
abd’de yaşayanların da devleti var, her yıl ortalama 1200 kişi polis memurları tarafından öldürülüyor ancak bu vakaların neredeyse hiçbirinde polisler ceza almıyor. ölenlerin çoğunluğu siyah, tabii.
türkiye’ye dönersek, devlet boşanmaya kalktığımızda kocamızın tarafını tutar. eskiden çalışmak için ondan izin almamızı şart koşmuştu devlet, 1990 yılına kadar bir seks işçisine tecavüz edilmesi durumunda cezada üçte iki indirim söz konusuydu, bu yasa maddesi büyük protestolar sayesinde iptal edildi.
hortum süleyman namıyla tanınan emniyet genel müdürü, 2000 yılında trans kadınları hortumla dövdüğü için almıştı bu lakabı.
bu ülkede, çoğu üç büyük şehirde yaşayan, kendisini devletin sahibi hissedenler var, ben de biliyorum. onlar arasında, haklı ve haksız sebeplerle akp iktidarından rahatsız olanlar var; haksız sebeplerle çünkü inançlı müslümanların kendileriyle eşit olmadığına inandıkları gibi arap ve kürt halklarını küçümsüyorlar. haklı sebepleri anlatmayacağım, devletin sahibi olmadığını bilenlerimizin çok daha uzun bir süredir yaşadığı şeyler.
bizim devletimiz hep oldu, sınırlı da olsa sosyal devletin ayakta olduğu yıllarda da. devlet dersinde öldürülen çocuklar, devlet eliyle canı yakılanlar, devlet eliyle hayatı karartılanlar, biz çok şey biliyoruz. bizlere daha fazla devlet layık görenler de var elbet, onu da biliyoruz.