Meclis’e sunulan 10’uncu Yargı Paketi’ni değerlendiren İHD Eş Genel Başkanı Eren Keskin, ‘Bu tasarının çözüme dair umutları yeşertecek hiçbir yanı yok. İnfazda eşitlik sağlanmalı ve TMK kaldırılmalı’ dedi
AKP, “Ceza Ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi”ni 29 Mayıs’ta Meclis’e sundu. 10. Yargı Paketi olarak da bilinen kanun teklifi, birçok kesimin tepkisini çekti. Özellikle Kovid-19 dönemine ilişkin infaz düzenlemesinin pakette yer almaması tepkilere neden oldu.
Yeni yargı paketini değerlendiren İnsan Hakları Derneği (İHD) Eş Genel Başkanı Eren Keskin, “Bu tasarının barış umutlarını yeşertecek hiçbir yanı yok” dedi. Eren Keskin, Türkiye’nin taraf olduğu sözleşmelere işaret ederek, “Türkiye bu sözleşmeleri kendi anayasasının üstünde kabul etmiş. İfade ve örgütlenme özgürlüğü, kişilik hakları garanti altına alınmıştır. Ama Türkiye bir hukuk devleti olmadığı için bu sözleşmeleri ihlal ediyor. Kendi attığı imzaya uygun davranmıyor. Anayasa Mahkemesi (AYM) kararlarını uygulamıyor. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarını uygulamıyor” dedi.
‘Toplumun beklentileri var’
Eren Keskin, Kürt sorunu ve demokratikleşmeye dair devam eden süreçte toplumun kimi beklentilerinin olduğunu söyledi. Cezaevlerinde halen bin 412 hasta tutsağın olduğuna dikkati çeken Eren Keskin, “230 mahpus kendi işini göremeyecek durumda. Bu nedenle hasta tutsakların serbest bırakılmasıyla ilgili bir düzenleme bekleniyordu. Bir de İnfaz Yasası’nda bir değişiklik bekleniyordu. Bunlar kısa vadede beklenenler. Bizler şunu hep dile getirdik; Türkiye’nin infaz sistemi son derece çifte standartlı ve ayrımcı. Örneğin hırsızlık ve dolandırıcılık gibi bir suç işlediyseniz aldığınız cezanın yarısını yatıp cezaevinden çıkıyorsunuz. Ama siyasi kimliğiniz nedeniyle cezaevindeyseniz dörtte üçünü yatıyorsunuz. Büyük bir infaz eşitsizliği var. Bunların giderilmesi gerekiyor” diye konuştu.
‘Paket ihtiyaçları karşılar nitelikte değil’
Eren Keskin, yeni yargı paketinin beklentileri karşılamadığı, aksine “geri ve şaşırtıcı” olduğunu söyledi. Eren Keskin, “Çünkü bir taraftan bir süreçten söz ediliyor, ‘silah bıraktım’ diyen bir taraf var ve buna karşı bir adım bekleniyor. Ancak böyle bir yasa taslağının çıkması şaşırttı. Hasta mahpuslar beklenti içeresindeydiler doğal olarak. Çünkü hastalar ve çıkmak istiyorlar. Paket bunları karşılar nitelikte değil. Şu anda hasta mahpusun cezaevine kalıp kalamayacağının Adli Tıp Kurumu raporuyla belgelenmesi isteniyor. Bu yeni tasarıda bu rapor yasal hale getiriliyor. Oysa Adli Tıp bir resmi bilirkişi kurumudur. AİHM’in kararları var. Hem işkence olaylarında hem hasta mahpusların durumlarının belgelenmesinde bağımsız hekim raporlarının önemine vurgu yapılıyor. Bize göre hastaneler, hekim kurumları, Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) gibi kurumların da delil olarak kabul edilmesi gerekiyor. Hasta mahpuslar için yasal düzenlemeye de gerek yok. Adli Tıp Kurumu üzerindeki siyasal baskı kalkar ve tıp etiğine uygun karar verirse birçok hasta mahpus zaten cezaevinden çıkar” diye konuştu.
‘Anayasanın eşitlik ilkesine aykırı’
ATK’nin yanı sıra İdare ve Gözlem Kurulları’nın “toplumsal açısından tehlike oluşturur” yönündeki raporlarının da tahliyeler önünde engel olduğunu kaydeden Eren Keskin, bu durumun “düşman hukuku” olduğunu söyledi. Eren Keskin, “Getirilen yasa tasarısında da bu yerini koruyor. Bunun dışında ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası alanlar bu değişikliklerden yararlanamayacaklar. Bu da anayasanın eşitlik ilkesine aykırı. Hangi nedenle yargılanırsanız yargılanın, aldığınız ceza ne olursa olsun eğer hastaysanız bir ayrım yapılamaz. Bu da tasarıdaki son derece ayrımcı bir yaklaşım” dedi.
Eren Keskin, şunları söyledi: “En önemlisi de bu yasa bu toplumu daha da korkutmaya yönelik olmuş. Diyelim ki siz bir basın açıklamasına katıldınız. ‘Toplantı ve gösteri yürüyüşleri kanununa muhalefet’ iddiasıyla yargılandınız ve 2 ila 3 ay arasında bir ceza aldınız. Normalde bu cezanın toplumda bilinen tabiriyle yatarı yok, cezaevine girmiyorsunuz. Ama bu tasarıya göre siz 1 ay ceza alsanız en az 5 gün cezaevine gireceksiniz. İnsanlara ‘sokağa çıkma, basın açıklamalarına katılma, hapse gireceksiniz’ deniliyor. Bu ifade ve örgütlenme özgürlüğü çok büyük bir engel olarak duruyor.”
‘Barış umutlarını yeşertmez’
“Bu yasanın çözüme ilişkin barış umutlarını yeşertecek hiçbir yanı yok” diyen Eren Keskin, şöyle devam etti: “Olması gereken; infazda eşitliğin sağlanması, Terörle Mücadele Yasası’nın kaldırılması, ifade ve örgütlenme özgürlüğü önündeki engellerin kaldırılması, özel yargılama usullerinin kaldırılması, özel yetkili mahkemelerin kaldırılmasıdır. Bunlar bizim her zamanki taleplerimizdir. Ama bu değişikliklerin bir anda olmayacağını biliyoruz. Ama en azından bu değişikliklere giden yolda umut veren bir değişiklik bekliyorduk. Böyle bir durum söz konusu olmadı.”
Haber: Ömer İbrahimoğlu / MA