• İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
5 Kasım 2025 Çarşamba
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
ABONE OL!
GİRİŞ YAP
Yeni Yaşam Gazetesi
JIN
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Yeni Yaşam Gazetesi
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Ana Sayfa Yazarlar Deniz Aras

Kimin Cumhuriyeti

5 Kasım 2025 Çarşamba - 00:00
Kategori: Deniz Aras, Yazarlar
Kimin Cumhuriyeti

Geride bıraktığımız 29 Ekim, Türkiye’de cumhuriyetin ilanının yüz ikinci yıldönümüydü. Bu yıldönümü geçmiş yıllara oranla “yurtta, dış temsilciliklerde ve ‘yavru vatan’da coşkuyla” kutlanmadı. Cumhuriyetin asıl sahibi olan komprador burjuvazi ise bir halkla ilişkiler faaliyeti olarak geleneksel reklam kampanyalarını bu yıl da sürdürdüler. Devlet ricali tarafından protokol gereği gerçekleştirilen rutin kutlamaların dışında pek fazla etkinlik gerçekleştirilmedi. Bunun birçok nedeni olabilir elbette. Halihazırda Türk hakim sınıflarının iki kampı arasında süregelen iktidar mücadelesinin şiddetlenmesi ve mahkeme salonlarına taşınmış olması da cumhuriyetin 102. yılı kutlamalarının sönük geçmesinde etkili olmuş görünmektedir.

Kendisini her fırsatta ‘cumhuriyeti kuran parti’ olarak propaganda eden ana muhalefet partisi CHP’ye yönelik iktidarın, özellikle de yargı eliyle yürüttüğü kuşatma ve baskı politikasının cumhuriyetin ilanı kutlamalarına katılımını sınırladığı anlaşılmaktadır. Kimi iktidar muhaliflerinin, -CHP’nin çağrısıyla sokağa çıkan kalabalık bir kitlenin dışında- cumhuriyetin yıldönümü kutlamalarının sönük geçmesini, ‘Saray Rejimi’nin ‘cumhuriyet düşmanlığı’yla açıklamaya çalışması ise sorunlu bir yaklaşımdır. ‘Türk hakim sınıflarının iki kampı arasındaki mücadele, başından beri esas olarak cumhuriyet temeli üzerinde kalmak üzere’ yürümektedir.

Günümüzde kendini ilerici, devrimci ve hatta ‘komünist’ olarak propaganda eden kimi çevrelerin, AKP’nin ‘İslamcı’ söylem ve pratiklerinden hareketle “karşı-devrim”den bahsetmeleri, “Cumhuriyet’in kazanımlarına sahip çıkma” vb. vb. söylemleri; ilan edilen cumhuriyetin ‘kimin cumhuriyeti’ olduğu, ‘hangi sınıfın cumhuriyeti olduğu’ gerçeğinin üzerini örtmektedir. Bu çevreler, Türk hâkim sınıf kliklerinin cumhuriyet temeli üzerinde anlaştıkları gerçeğini göz ardı etmekte ve resmi tarihin “yedi düvele karşı savaş” anlatısına, büyük bir huşuyla inanmaktadırlar. Elbette bunun nedeni, cumhuriyeti ilan eden kadroların sınıfsal niteliğini görmezden gelen ve daha sonradan Kemalizm olarak adlandırılacak ideolojinin gerçekte komprador büyük burjuvazi ve toprak ağalarının sınıfsal çıkarlarını temsil ettiğini kavramamaktır.

Dahası tarihsel ve siyasal koşulların dönemin Türk burjuvazisine cumhuriyeti ilan ettirdiği gerçeğini yok saymaktadırlar. “Dünyada gelişmeler öyle bir noktaya ulaşmıştır ki, yuvarlanan taçları kimse başına koymaya cesaret edememektedir. Taçlı bir yönetim artık hakim sınıfların ihtiyaçlarını karşılayamaz, egemenliklerini koruyamaz. Bunu, burjuvazi de bilmektedir. Artık karşı-devrim, ‘demokratik cumhuriyet’ maskeli faşist diktatörlük olabilir ve öyle de olmuştur.”

102 yıllık tarihsel ve toplumsal pratik bu gerçeği fazlasıyla kanıtlamıştır. Ermeni, Rum ve Süryani soykırımı üzerinden ilan edilen cumhuriyet, halkın değil patronların cumhuriyeti olmuştur. “Cumhuriyetin kimsesizlerin kimsesi” olduğu söyleminin içi boş bir propagandadan ibaret olduğu, coğrafyamızda işçi ve emekçilere yaşatılanlardan rahatlıkla anlaşılabilir. Başta Kürt ulusuna ve azınlık milliyetlerle tüm ülke halkına yaşatılanlar ortadadır. Başta Alevi inancı olmak üzere, azınlık inançlara yönelik uygulamalar bilinmektedir.

Cumhuriyet demek; coğrafyamızda Türk ve Kürt uluslarından azınlık milliyet ve inançlardan halkımıza yönelik daha fazla sömürü, kitle katliamları, asimilasyon ve baskı demektir. Köylüye jandarma dipçiği, işçiye patron sömürüsü ve zulmü, Alevi’ye “inancını tanımama”, gençliğe geleceksizlik, kadınlara ataerkil baskı demektir.

Kim yok sayabilir yüzyıllık cumhuriyet tarihinin Kürt ulusuna yönelik tedip, tenkil ve tehcir pratiklerini? Koçgiri’den, Zilan Deresi’ne, Dersim Tertelesi’nden Roboski’ye uzan kırım ve katliam tarihini. Kim unutabilir ki Alevilere yönelik Maraş, Çorum ve Sivas katliamlarını?

Cumhuriyet demek; “muasır medeniyet seviyesine ulaşmak” adı altında emperyalist sermayeye tam teslimiyet, coğrafyamızın yeraltı ve yer üstü kaynaklarının emperyalizme peşkeş çekilmesidir. Cumhuriyet; ‘Yurdun dört bir yanını demir ağlarla örerken’, bu demir ağların son duraklarının hep deniz aşırı limanlara çıkması ve hammadde kaynaklarının talan edilmesidir.

Cumhuriyet demek; bir avuç azınlığın servetlerine servet katması ve daha da zenginleşmesi, milyonlarca işçi ve emekçinin ise daha fazla sömürülmesi ve yoksullaşması demektir. Bir avuç azınlığın gününü gün etmesi, milyonlarca insanın geçim telaşıdır.

Yüzyıllık cumhuriyet bir avuç azınlığın, kompradorların cumhuriyeti olmuştur. Öyle olduğu içindir ki bu cumhuriyet hiçbir zaman demokratik olmamıştır. Cumhuriyet tarihi boyunca burjuva demokrasisinin kırıntılarının yaşandığı kimi kısa dönemler hariç, halk üzerinde jandarma dipçiği, polis copu eksik olmamıştır. Cumhuriyet tarihi boyunca burjuva demokrasisinin kırıntılarının yaşandığı dönemlerin nedeni ise kitlelerin mücadelesidir. Cumhuriyetin sahipleri, kitlelerin mücadelesi karşısında kimi kısmi adımlar atmak zorunda kalmışlar ve ilk fırsatta da burjuva demokrasisinin bu kırıntılarına tahammül edememişlerdir. Dolayısıyla ‘cumhuriyetin demokratikleşmesi’ söylemi gerçeklikle bağdaşmaz. Halkın demokratik cumhuriyetinin kurulmasının yolu, demokratik maskeli burjuva cumhuriyetin lağvedilmesinden geçer.

PaylaşTweetGönderPaylaşGönder
Önceki Haber

Öcalan’ın söyledikleri ve hakikatin dili

Sonraki Haber

Colani ve ‘ılımlı muhalif’ sorunu

Sonraki Haber
Provokasyonun gölgesinde: DEM Parti’nin sorumluluğu ve stratejisi

Colani ve ‘ılımlı muhalif’ sorunu

SON HABERLER

5G ile radyasyon ağının içinde yaşayacağız!

5G ile radyasyon ağının içinde yaşayacağız!

Yazar: Heval Elçi
5 Kasım 2025

Egemenin gölgesindeki akıl sahiplerine

Egemenin gölgesindeki akıl sahiplerine

Yazar: Heval Elçi
5 Kasım 2025

Adem-i merkeziyetçi bir yönetim modeli ne kadar mümkün?

Adem-i merkeziyetçi bir yönetim modeli ne kadar mümkün?

Yazar: Reyhan Hacıoğlu
5 Kasım 2025

Barışın özneleşmesi   

Barışın özneleşmesi  

Yazar: Bedri Adanır
5 Kasım 2025

Dünyayı sarsan oyun: Futbol

Dünyayı sarsan oyun: Futbol

Yazar: Nazlı Buket Yazıcı
5 Kasım 2025

Provokasyonun gölgesinde: DEM Parti’nin sorumluluğu ve stratejisi

Colani ve ‘ılımlı muhalif’ sorunu

Yazar: Nazlı Buket Yazıcı
5 Kasım 2025

Kimin Cumhuriyeti

Kimin Cumhuriyeti

Yazar: Reyhan Hacıoğlu
5 Kasım 2025

  • İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
yeniyasamgazetesi@gmail.com

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır

Welcome Back!

Login to your account below

Forgotten Password?

Retrieve your password

Please enter your username or email address to reset your password.

Log In

Add New Playlist

E-gazete aboneliği için tıklayınız.

Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
  • Tümü
  • Güncel
  • Yaşam
  • Söyleşi
  • Forum
  • Politika
  • Kadın
  • Dünya
  • Ortadoğu
  • Kültür
  • Emek-Ekonomi
  • Ekoloji
  • Emek-Ekonomi
  • Yazarlar
  • Editörün Seçtikleri
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Karikatür
  • Günün Manşeti

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır