Yazıya umudu yeşerten haberleri; özgürlüğün, güvencenin filizlenişinin ipuçlarını vererek başlamak istiyorsunuz. Her gün siyasi tutuklamalar ve örtbas edilmeye çalışılan siyasi katliamlarla başlıyor yaşam. Bu toprakların kaderi olamaz tüm bu yaşadıklarımız. Biliyoruz ki Bizler tüm bu süreci tersine çeviremedikçe sürecek niceleri. Böyle düşünmenin can yakıcılığı da eklenerek içimizin acısına yenileri ekleniyor.
Kartalkaya’da cayır cayır yananların, dumandan boğularak ölenlerin, ardından kavrularak kömürleşen insanların, çocukların, o otelde çalışmak zorunda olan işçilerin, (hemşire Dilara Ermanoğlu’nun, garson Şevval Şahin’nin, Aşçı Eslem Uyanık’ın, aşçı Esra Nazik’in ve bilemediğimizin…) emekçilerin acısı çöktü içimize. Otobüste yanı başınızda yanarak ölen bir yakınından söz ediyor, eve gittiğinizde bir yakınınız tanıdıkları, bir arkadaşlarının o otelde çalıştığını ve yanarak öldüğünü söylüyor. Çocuklar bizim okulumuzda da yangın çıkarsa ne yaparız diye soruyor seslerine düşen korkuyu gizlemeye çalışırken. Sokak boyu başka hiçbir konu konuşulmuyor genç, yaşlı, kadın, erkek, işçi esnaf çocuk, büyük tüm insanlardan size ulaşan kelimelerde. Korku egemen sözlere, bazen kabuslar sıkışıyor aralara. Canınız yanıyor, içiniz kanıyor.
Kartalkaya faciasını protestosunda basına yansıyan dövizde yazılan bir söz hepimizi uyarıyor; “öldürülenler hep başkaları mı olacak sanıyorsun?”
Yaşadıklarımızın siyasi sistemin sonuçları olduğunu biliyoruz. Ve bizler, bu katliamları üreten siyaseti tersine çevirememenin ıstırabını güçlü yaşayanlar, felaketi önleyememenin sorumluluğunu alırken, siyasi iktidar kendi sorumluluğunu almak şöyle dursun denetim eksikliğini yıktıkları birkaç kişi ile olayı üzerinden atmak derdinde, her olayda yapıldığı gibi.
Akademilerde temel eğitim bilgisidir riski öngörmek ve oluşmaması için bilgiyi kullanmak, oluşmadan önlemini almak. Yapı ve işletmenin sorumluluğu, riskin oluşmamasını sağlamayı kapsar, bu önceliktir. Bırakın Kartalkaya benzeri olayları önlemek için bu sorumluluğu almayı, yıllardır yaşadığımız Felaketlerin ortaya çıkardığı gerçekler de siyaseti yönetmeye kalkışan 22 yıllık katliamlar iktidarının deşifre olan kimliği siyaset sahnesinden silinemedi. Katliamı yaratan siyasi iktidarın ürettiği, toplumsallaştırdığı, yaygınlaştırdığı, meşrulaştırdığı hırsızlık siyaseti, bu siyaseti kanıksayanlar, razı olanların siyasi tutumu ve bu kepazeliği alaşağı edemeyen bizler…
Bu sorumluluğu kimlerden bekliyoruz? Bekleme içinde olan dostlara sormak istiyorum, ya da ‘’Oldu artık, bundan sonra tanrı bizi korusun.’’ diyenlere soruyorum. Bu siyasetten beslenen faşistlere, kapitalistlere sormuyorum. Onlar bu çamur siyasetinin paydaşları, katılımcıları. Yaşamın tüm politik hatlarını ticarileştirenler, önceliği yaşamı sermaye birikimine açmak olanlar. Onlar; risk öngörüsü ile inşa sorumluluğunu alsalar yeterince sermaye biriktiremeyecekler, sermayeye gözlerini kapasalar kendilerine biat eden, edecek olan onca şirket şürekasından edindikleri siyasi güçleri ellerinden gidecek.
Halklar katledilmiş, yanmış, emekçiler iş cinayetlerinde yaşamlarını yitirmiş, 22 yıldır ürettikleri vıcıklaşan sistem her şeyi yutup yok ediyormuş umurlarında değil. Öyle vıcıklaştılar ki hastanelerde öldürülen bebeklerin olayının perdesi kaldırıldığında ardından sağlığın ticari neferi bir bakan çıkabiliyor, 6 Şubat deprem felaketinin ardından tanımını kirletmeye çabaladıkları imar barışının uygulayıcısı siyasiler, müteahhitler hırsızlar çıkıyor, bu siyaseti başardığı için sürekli ödüllendirilen şehircilik bakanı çıkabiliyor. Öyle vıcıklaştılar ki faciaya davet çıkaran otelin yataklarının ihalesine kadar düştü bir bakanın adının, şirketinin olaya karışması.
Bu aymazlığın bedelini bunları yaşamak zorunda bırakılanlar ödedi, ödeyecek de. Bizler her seferinde zamanı yeniden başlatarak siyasetin vıcıklığını unutarak üstünü örtersek, bu facialar sürecek.
Tüm bu katliamlar gerçekleşirken siyasi iktidar sosyalistlere, gazetecilere operasyon düzenlemeyi, tutuklamayı elden bırakmıyor. Çünkü sosyalistler, emekçiler, kadınlar, işçiler, barışı ve özgürlüğü savunanlar siyasi iktidarın tüm örtbas ettiklerini, gerçekleri gün yüzüne çıkarıyor. Çünkü sorumluluğumuz ve hedefimiz büyük, çünkü bizler yaşamdan, halklardan, emekçilerden yana olan politik tutumla yaşamı, özgürlüğü savunuyoruz. Kirlenmiş, soysuzlaşmış, vıcıklaşmış siyasete karşı yaşamı koruyor, birlikte eşit, özgür ve güvenli yaşamı kurmanın sorumluluğunu alıyoruz.
Unutmadık, Aladağ yatılı yurdunda 2016’da yanarak ölen öğrencileri, 2024 nisanında Beşiktaş’ta bodrum kattaki gece kulübünde onarım yaparken yanarak ölen 29 işçinin iş cinayetine kurban gitmesini, unutmadık daha nicelerini. Ne Kartalkaya faciasını unutacağız ne 6 Şubat deprem faciasında yaşananları. Ne Çorlu Tren Faciasını unuttuk ne Ankara Garı’nda sisteme karşı barış için buluşanların katledilişini. Ne Suruç’ta siyasi iktidarın desteğinde gerçekleşen barış elçilerinin parçalanışını unuttuk ne Sivas’ta cayır cayır yakılan ozanları. Ne İliç madeninde atık çamurların altında yitirdiğimiz işçileri, ne Soma faciasında, ne Ermenek katliamında, ne Amasra’da, madenlerde yitirdiğimiz canları, ne 3 havalimanında, inşaat şantiyelerinde iş cinayetlerinde yitirdiğimiz canları. Ne Afşin Elbistan Termik santralinde göçük altında kalan işçileri unutacağız, ne iş cinayetine uğrayan işçilerin bedenlerinin pahalı olduğu için göçükten çıkarılmayarak üstünün atık depo sahası yapılmasını.
Unutmadık, unutmayacağız, razı olmayacağız bu sisteme. Öyle bulunduğumuz yerde kendi duyabileceğimiz ses düzeyde söylenerek değil. Politik olarak örgütlü ve birlikte yüksek sesle buluşacağız her yerde. Özgürleşeceğiz birlikte…