Şimdilerde esir takasıyla bazı Filistinli tutsaklar serbest bırakılırken Ömer El-Kasım’ı hatırlıyoruz. Siyonist rejim bir numaralı düşman ilan etmişti onu ve hiçbir esir takasında bırakmama kararı almıştı
Arif Mostarlı
İsrail hapishanelerinin efsanevi açlık grevcisi İsmail Abusalama’nın kızı, sanatçı ve direnişçi Dr. Şahd Abusalama aktarıyor: “Babam o günü anlatırken gözyaşlarını tutamıyordu. Odasının duvarına yapıştırılmış bir resme bakıyordu; hapishanede çizdiği, dikenli tellerin arasında açan çiçeklerin olduğu bir resim… ‘Hapishane liderinin serbest bırakılacak isimleri saymaya başladığı anı unutamıyorum’ dedi. ‘Tutuklular arasında Filistin Demokratik Halk Kurtuluş Cephesi’nin (FDKC) liderlerinden Ömer El-Kasım da vardı. Cezaevi yönetimi, El-Kasım’dan isim listesini yüksek sesle okumasını istedi. Başlangıçta belki özgürlüğüne kavuşacağı umuduyla çok heyecanlıydı. Her ismi söylediğinde, hapishanenin duvarları bir mutluluk çığlığıyla sarsılıyordu. Sonra yüz hatları değişmeye başladı. Listede isminin olmadığını fark etmişti. Listeyi ona okutturmak, hapishane müdürünün uyguladığı psikolojik işkencenin bir örneğiydi. Ama müdüre ona onunla dalga geçme şansı vermedi. Vakur bir şekilde geri çekildi ve direnişini sürdürmek için hücresine döndü.’ diye anlattı”
18 Ekim 2011 gününden söz ediyor Şahd Abusalama. Direniş güçleri tarafından esir alınan İsrailli asker Gilad Shalit’in teslimine karşın Siyonist hapishanelerde rehine tutulan çok sayıda Filistinli tutsağın salıverilme anlaşmasının yapıldığı gün.
17 yaşında bir genç
İsrail yönetiminin Ömer el-Kasım’a özel bir düşmanlık beslemesi için elbette ciddi sebepleri vardı. İki kere diz çökmesini, teslim olmasını istemişler ve ikisini de reddetmişti çünkü.
Bugünlerde FDKC’ye bağlı ‘Ulusal Direniş Tugayları’nın adını aldığı ‘Şehit Ömer El-Kasım Güçleri’nin eylemleri ve direniş içindeki rolü vesilesiyle yeniden hatırlanan Ömer El-Kasım, Filistin direnişinin önemli isimlerindendir. İsrail zindanlarındaki uzun geçmişi sebebiyle Filistin’in Mandela’sı adı verilen Ömer El-Kasım, 13 Kasım 1941’de Kudüs’ün Saadiye mahallesinde doğdu. 1958’den sonra bir süre Kudüs’te öğretmenlik yaptı. Daha sonra Şam Üniversitesi’ne girdi ve İngiliz Dili ve Edebiyatı bölümünden mezun oldu.
El-Kasım, George Habbaş ve Vadi Haddad tarafından kurulan Arap Milliyetçi Hareketi’ne katıldığında henüz 17 yaşındaydı. Gizli siyasi faaliyetleri sebebiyle İsrail rejimi tarafından en çok aranan Filistin liderlerinden biriydi. Ancak İsrail rejimi tüm çabasına rağmen onu ele geçirmeyi başaramadı. Arap Milliyetçi Hareketi’nin Marksist sürece girerek FHKC’ye dönüşmesinden sonra 1968’de örgütün askeri komutanlığına katıldı.
Aynı yıl FHKC’ya bağlı bir gerilla grubunun lideri olarak Ürdün Nehri’nden Ramallah’a geçtikten sonra Kefer Malik köyü yakınlarında İsrail ordusunun kurduğu pusuya düştü. Tüm cephanesi bitinceye kadar savaşan Ömer El-Kasım, ele geçirildiği İsrail tarafından müebbet hapse mahkûm edildi.
Zindan ve ‘teklifler’
Nayif Havatme liderliğinde bir grubun FHKC’den ayrılarak FDKC’yi kurması üzerine Ömer El-Kasım da Demokratik Cephe’ye geçti ve cezaevindeki Demokratik Cephe üyelerinin siyasi eğitimine liderlik etti. Ağır işkencelere rağmen İsrail hapishanelerinde direnişe öncülük etti. El-Kasım, ayrıca nesiller boyu Filistin solu üzerinde iz bırakan bir entelektüel ve bir teorisyen olarak da tanındı.
FHKC gerillaları 1974 yılında Maalot Operasyonu ile bir lisede 22 İsrail askerini esir alınca İsrail rejimi onları teslim olmaya ikna etmesi için Ömer El-Kasım’dan yardım istedi. Ömer El-Kasım bunu reddedince asıl ağır işkenceler başladı ve İsrail rejimi daha sonraki esir takaslarında da onun isminin asla serbest bırakılacaklar listesinde yer almamasına karar verdi.
Siyonist rejim, yıllar sonra bir kez daha Ömer El-Kasım’ın hücresinin kapısına dayandı. Rejim, 1987’deki intifada sırasında halkın öfkesini yatıştırmak için onu serbest bırakmayı planlıyordu. Dönemin İsrail Cumhurbaşkanı İzak Navon, cezaevinde bizzat görüştüğü Ömer El-Kasım’a herhangi bir siyasi faaliyete karışmaması ve Kudüs’te ikamet etmesi karşılığında serbest bırakmayı teklif etti. El-Kasım’ın yanıtı netti: “20 yıl tutuklu kaldım ve kişisel kaderim umurumda değil. Benim için önemli olan halkımın davasıdır, halkımın işgal kâbusunda kalmaya devam etmesi değildir. Mücadeleye devam edeceğim ve özgür olacağım gün gelecek.”
Hep hedefte oldu
Bunun bedeli ağır oldu. El-Kasım zaten direniş önderlerinden biri olarak rejimin hep hedefindeydi. 1980’lerin başında en korkunç hapishane olan Nafha’da örgütlediği 33 günlük büyük açlık grevinde de çok zorlamıştı İsrail’i. Açlık grevinin 1789’da Bastille Hapishanesi’nin basıldığı tarih olan 14 Temmuz’da başlaması da onun fikriydi ve zorla beslemeden kuyulara sarkıtmaya kadar her türlü baskıya rağmen zafer kazanmışlardı. Şüphesiz, bu olay da El-Kasım’ın üzerine bir çizik daha atılmasına neden olmuştu.
Sonunda, Ömer El-Kasım 22 yıllık tutsaklığın ardından, İsrail rejimi tarafından tedavilerinin engellenmesiyle yakalandığı hastalıklar sebebiyle 4 Haziran 1989’da hücresinde hayatını kaybetti. Cenazesi görkemli bir katılımla yapılan törenin ardından Kudüs’te defnedildi.
Bugün onun anısı Batı Şeria’dan Gazze’ye kadar bütün sokaklarda yaşıyor.