İsyan öncesinde bölgedeki Kürt liderler özerklik için Ankara’ya başvurmuşlardır. Ancak bu başvuru dikkate alınmamış ve Koçgiri’ye karşı hareket başlatılmıştır. Oysa Sivas Valisi ile yapılan müzakerede anlaşmaya varılmış ve ilgili talep de Meclis’e ve hükümete ulaştırılmıştı
Hüseyin Kalkan
Ekim 1920’de başlayıp Haziran 1921’e kadar devam eden Koçgiri İsyanı geniş bir alana yayılmış, bazı Kürt illeri Kürtlerin eline geçmiştir. Bu illerdeki devlet dairelerine Kürt bayrakları asılarak bir anlamda bağımsızlıklarını ilan etmiştir. Ankara Hükümeti’nin görevlendirdiği Nurettin Paşa komutasındaki Merkez Ordusu ve Topal Osman çetesi kanlı ve vahşi biçimde bu isyanı bastırmıştır. Bu isyan yeni kurulmakta olan devleti kökünden sarsmış, Kürtlerin desteğinin önemini bir kere daha hatırlatmıştır.
İsyan öncesinde bölgedeki Kürt liderler özerklik için Ankara’ya başvurmuşlardır. Ancak bu başvuru dikkate alınmamış ve Koçgiri’ye karşı hareket başlatılmıştır. Oysa Ümraniye Nahiye Müdürü ve Koçgiri Aşiret Reisi Haydar’la, Sivas Valisi Nasihat Heyeti arasındaki müzakerede anlaşmaya varılmış ve ilgili talep de Meclis’e ve hükümete ulaştırılmıştı. Birçok kaynakta yer alan bu telgraf, Nuri Dersimi’nin Kürdistan Tarihinde Dersim kitabının 152. sayfasında şöyle yer almaktadır:
“Türkiye Büyük Millet Meclisi riyasetine
Nefisi Zara hariç olmak üzere ekseriyet azimesi Kürdlerle meskûn olan Koçgiri Kazası ile Divriği, Refahiye, Kuruçay, Kemah kazalarının mümtaz bir vilayet haline ifrağ ve teşkili ile yerli Kürdlerden bir valinin tayininin, memuru adliye ve mülkiyenin yine vazifeleri başında kalmalarını arz ederiz.
11 Mart 1921
Koçgiri Aşiret Reisi ve Muhammet ve Taki ve Sadattan (Seyitlerden) Alişer, Dersim Aşireti Reislerinden Mustafa, Seyidhan, Muhammet, Munzur”
Meclis komisyonu
Ankara bu özerklik talebini dikkate almadı. Tam aksine bölgeye asker sevkiyatına ağırlık verildi. Yukarıda andığımız Nurettin Paşa komutasındaki Merkezi Ordu ve Topal Osman çetesi bir tarafta köyleri yakarken bir tarafta da halkın malını talan etmeye başladı. Koçgiri köylülerine ait onbinlerce küçük baş hayvan Topal Osman çetesi tarafından talan edildi ve başka bölgelere götürüldü.
Hareketin sona ermesinden sonra bu durum o zaman karma bir yapıya sahip olan Meclis’te tartışmalara yol açtı. Koçgiri’de katliam yapıldığı, halkın malına ve canına kast edildiği dile getirildi. Tartışmalar sonucu bir heyetin bölgede incelemeler yapmasına karar verildi. Oluşturulan heyet “Koçgiri Hadisesine Dair Heyet-i Tahkikiye Raporu” adıyla bir rapor hazırladı. Son döneme kadar saklanan bu raporu araştırmacı ve sosyolog Dilek Kızıldağ Soileau, ‘Koçgiri İsyanı, Sosyo-Tarihsel Bir Analiz’ isimli kitabı ile gün yüzüne çıkardı. Heyetin hazırladığı rapor, 50 sayfa olup Sinop Mebusu Hami Hakkı, Bolu Mebusu Yusuf İzzet, Amasya Mebusu Ragıp, Afyonkarahisar Mebusu Hulisi imzalarını taşımaktadır. Raporda Koçgiri halkının uğradığı zulüm bütün ayrıntıları ile anlatılmakta ve yapılan yağmanın kalem kalem dökümüne yer verilmektedir. Bunun yanı sıra heyet isyanın muhtevasını raporda şöyle aktarmaktadır:
“Hadisenin 36 senesinde ve bir mahiyet-i siyasiyede başlamış ve öylece sene 37 senesinde devam etmiş olduğu elde edilen birçok vesaik ile ve ayrıca heyetimizce mahallinde yapılan tahkikatla tezahür etmiş ve işbu vesaik raporumuzun (1) numeralı melfufatında cem olunmuştur. Rapordaki bu açıklamadan anlaşılacağı üzere heyet Koçgiri Hadisesi’nin tamamen siyasi mahiyette başlamış olduğunu beyan etmiştir. Buna göre, İstanbul hükümeti tarafından onaylanmış olan Sevr Antlaşması’nda, Kürdistan’a bir muhtar (özerk) idare vadedilmiş olması ve ayrıca milli bütünlük ve İslâmiyet’e kast edenlerin telkin, teşvik ve tahriki, Koçgiri bölgesinde meskûn bazı Kürt unsurunu, bu özerk idare elde etme gayesiyle siyasi faaliyet ve hareketlere yöneltmiş, bunun sonucunda da Koçgiri Hadisesi meydana gelmiştir. Bununla birlikte hadisenin başlangıcının 1921’de olmadığını, 1920 yılında siyasi mahiyette başlayarak devam etmiş olduğunun yapılan incelemeler sonucunda anlaşıldığı kaydedilmiştir.” (A.g. e s. 286-287)
Raporda ayrıca Merkez Ordu ve Merkez Ordu’ya yardım için bölgeye gönderilen Topal Osman çetesinin bölgede yaptığı zulüm ve tahribat ayrıntılı olarak anlatılmıştır. Bunun üzerine Sakalı Nurettin Paşa’nın rütbeleri sökülmüş ve görevden alınmıştır. Daha sonra Nurettin Paşa’nın itibari Mustafa Kemal tarafından iade edilmiştir.
İsyandan sonra
İsyanın kanlı bir şekilde bastırılması içerde ve dışarda tepkilere neden oldu. Özellikle Koçgiri Kürtleri ile akraba olan Dersim bölgesinde büyük huzursuzluk meydana geldi. Dersim aşiretlerinin bu durumu görüşmek için bir toplantı düzenlediği biliniyor. Kürtleri, Ermenilerin başına getirilenin kendi başlarına da geleceği korkusu sardı. Bütün Kürt bölgesinde yeni rejime karşı bir güvensizlik dalgası yayıldı. 1921 Anayasası bu atmosferde yapıldı. Öyle anlaşılıyor ki Robert W. Olson’un kitabında özetini verdiği Özerklik Yasası da bu atmosferin bir ürünü olarak ortaya çıkmıştır. Bu Özerklik Tasarısı Meclis’te 64 hayır oyuna karşı 373 evet oyu ile kabul edilir. Kürtlerle ilgili diğer belgeler gibi, bu tasarı da uzun süre saklanır. Ancak İngiliz tarihçi Robert W. Olson, Kürt sorunu ile ilgili yazdığı kitap için İngiliz arşivlerinde yaptığı çalışma sonucu bu tasarının metnine ulaşır ve metni yayınlar. Bu tasarı hem daha önceki belgelerle uyumludur hem de 1921 Anayasası’na uygundur. Meclis, adeta anayasanın emrini yerine getirmiştir.
‘Kürdün hakkı’
Özerklik Tasarısı Kürtlerle ilgili diğer belgeler gibi, uzun süre gizlendi. Bu tasarıyı Abdullah Öcalan, Kürt Reformu olarak niteler ve bu reformun uygulanmasını ister. PKK Lideri hem 1921 Anayasası’nın hem bir yıl sonra kabul edilen Özerklik Tasarısı’nı Kürdün hakkı olarak niteler. Çünkü Cumhuriyetin kuruluşu için Türk-Kürt birlikte savaşmıştır. Ülkeyi birlikte kurmuştur. Kuruluştan önce yapılan kongrelerde Kürdün hakkı açıklıkla kabul edilmiş, kurtuluş ve kuruluş gerçekleşince de bu hak anayasaya ve yasalara girmiştir. Bu da Kürt sorununun çözümü demektir.
İşte Özerklik Tasarısı
Robert W. Olson’un İngiliz arşivlerinde bulduğu ve ‘Kürt Milliyetçiliğinin Kaynakları ve Şeyh Said İsyanı’ isimli kitabında yer verdiği Özerklik Tasarısı, 18 maddeden oluşmaktadır. Yazar, bunun söz konusu yasanın bir özeti olduğunu belirtmektedir. 10 Şubat 1922 tarihinde kabul edilen tasarı, Kürt illeri için anadilde eğitim öngörmekte, idari özerklik olarak yorumlanabilecek bazı maddeleri de kapsamaktadır. Sınırlı bir özerkliği öngören bu tasarı bugünkü uygulamalardan çok ilerdedir. Böyle olmasına rağmen, bu Özerklik Tasarısı’nın hiçbir maddesi uygulanmamış, böyle bir tasarının varlığı bile açıklanmamıştır. Olson’un kitabının yayınlanmasından sonra tasarı hakkında çeşitli spekülasyonlar yapılmıştır. Bu tasarının maddeleri şöyledir:
1. Türkiye Büyük Millet Meclisi, medeniyetin icapları gereğince Türk milletinin ilerlemesini sağlama hedefi doğrultusunda, Kürt milleti için kendi milli ananeler ile ahenk içinde bir muhtar idare kurma mesuliyetini üzerine almaktadır.
2. Ekseriyetini Kürtler’in oluşturduğu havali için, Büyük Millet Meclisi’nin karar vereceği şekilde Türk veya Kürt olabilecek bir Genel Vali Vekili ve bir müfettişle birlikte bir Genel Vali, (Kürt) milletinin ileri gelenleri tarafından seçilebilecektir.
3. Büyük Millet meclisi de Genel Vali seçecektir. Bu kişi, tecrübeli bir idareci olmalı, şerefli bir isim ve Kürt milletinin hürmetini kazanmış bir şahıs olmalı.
4. Genel Vali üç senelik bir müddet için tayin edilecek; vazife müddetinin bitiminde (Kürt) Millet Meclisi tarafından Kürt milletinin ekseriyeti, eski Genel vazifede olmadıkça yeni Genel Vali tayin edilecektir.
5. Genel Vali’nin Kürt veya Türk olması, Büyük Millet Meclisi tarafından karara bağlanabilirse, seçim doğrudan doğruya Kürt Millet Meclisi tarafından yapılacaktır. Fakat, Genel Vali, Genel Vali Vekili ve Müfetiş tayini hususu Ankara Hükümeti’nin tasdikine sunulmalıdır.
6. Kürt Millet Meclisi, Doğu vilayetlerinde genel seçim yoluyla kurulacak, Meclis’in görev süresi dört ay olacaktır. Ancak, Meclis bu müddet zarfında gündemindeki işleri tamamlayacak olursa, üye sayısının salt çoğunluğunun isteği üzerine ve Genel Vali’nin tasdikiyle bu süre uzatılabilir.
7. Genel Meclis, Doğu vilayetleri idaresinde gelir gider bütçesini tetkik etme ile sivil ve idari memurların karışmış olduğu haksızları soruşturma hakkına sahip olacaktır. Meclis, ülkenin ilerlemişini ve refahını ilgilendiren kesin kararlar alabilecek ve bu kararların tamamı, Büyük Millet Meclisi’nin bilgisi için Ankara Hükümeti’ne iletilecektir.
8. Büyük Millet Meclisi, Genel Vali ve Kürt Meclisi arasındaki tüm anlaşmazlıklarda karar mercii olacak ve her iki taraf da kararlarına uymakla mesul olacaktır.
9. Karma bir komisyon tarafından hudutların tespitine bağlı olmak üzere, Kürdistan idari bölgesi, Van, Bitlis, Diyarbakır vilayetleri ile Dersim sancağı ve mahdut kaza ve nahiyelerden mürekkep olacaktır.
10. Kürdistan’ın iradesine ilişkin olarak, adli teşkilat, özel bölgeler için mahalli kullanımları ahenkli bir şekilde kurulacaktır. Bu teşkilat şimdilik, ehliyetli memurlardan oluşacak ve yarısı Türk ve yarısı Kürt olacaktır. Türk memurların emekliliği halinde, yerlerine Kürt memurlar geçebilir.
11. Bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren, savaşa katkı şeklinde veya başka hiçbir şekilde vergi istenmeyecektir. Şimdiye kadar mecburi olan bütün mali katkılar, mahalli idarenin yetkisi dahilinde kaldırılacak, vergiler yılda bir kez ödenecektir. Vergiye tabi olacak net gelirlerin nispeti, Ankara Büyük Millet Meclisi mebuslarından mürekkep karma bir komisyon tarafından tespit edilecektir.
12. Doğu vilayetlerinde nizamı tesis edilecektir. Kürt Meclisi bu teşkilatı idare edecek kanun hazırlamakla yükümlüdür. Fakat, jandarma kuvvetlerinin genel kumandanlığı, barış tesis edilip isteyen herkes kendi ülkesine dönünceye kadar kıdemli Türk subaylarının idaresi altında olacaktır.
13. Türk ordusunda bulunan Kürt subayları ve askeri, barış tesis edilip isteyen herkes kendi ülkesine dönünceye kadar hali hazırdaki vazifelerini terketmeyeceklerdir.
14. Barışın tesis edilmesinden itibaren, Harb-i Umumi’den evvel ve sonra el koyulmuş bulunan tüm hayvan ve malzemenin kıymetinin takdiri ilk iş olacak ve en geç on iki ay içinde bedelleri ödenecektir.
15. Türk lisanı, yalnızca Kürt Millet Meclisi, valilik hizmetleri ve Hükümet idaresinde kullanılacaktır. Ancak, okullarda Kürt lisanı ile öğrenim yapabilir ve Vali de kullanımını teşvik edebilir. Fakat, bu gelecekte Kürt lisanının hükümetini resmi lisanı olması yönünde bir talebe teşkil etmemelidir.
16. Kürt Millet Meclisi’nin birinci vazifesi, hukuk ve tıbbıye fakülteleri olan bir üniversite kurulması olmalıdır.
17. Genel Vali’nin tasdiki olmaksızın ve Büyük Millet Meclisi ve Ankara Hükümeti’nin bilgisi haricinde Kürt Millet Meclisi tarafından hiçbir vergi yükümlülüğü getirilemez.
18. Ankara’da bulunan Büyük Millet Meclisi ile istişarede bulunmaksızın ve rızasını almaksızın hiçbir şekilde imtiyaz verilemez.
*
Yarın: Avrupa Konseyi Yerel Yönetim Şartı ve Kürtler