Dilan Dirayet Taşdemir
Kadınların tarihi; direnişin, mücadelenin tarihidir aynı zamanda. Çünkü kadınlar erkek egemenliğinin, erkek zihniyetinin hâkim olmasından bu yana mücadele ediyor, direniyorlar. Erkek egemenliği dediğimiz şey sadece erkeklerin hâkim olması değil, bu zihniyetin sömürü, baskı ve tahakküm ile eklemlenmesi, bunlarla birlikte ortaklaşması, bunları da var etmesi demektir. Yüz yılları bulan bu mücadele bugün çok daha görünür, erkek egemen kapitalist sisteme karşı en güçlü mücadele hareketlerinden biridir. Çünkü bu sistem en çok kadın emeğinin, bedeninin ve iradesinin sömürüsünden besleniyor. Bu sisteme karşı en güçlü, en örgütlü ve direngen mücadele hatlarından birini kadınların oluşturması da bir yerde kaçınılmazdır.
Kadınlar yeniden inşa ediyor
Ortadoğu, Türkiye ve Kürdistan özelinde de kadın mücadelesi hem tüm dünyadaki kadın mücadelesiyle ortaklıkları olan hem de coğrafyanın koşullarından kaynaklı kendi içinde özgünlükleri de barındıran politik bir mücadele hattıdır. Bu mücadele hattı elbette yıllar içerisinde hem kadın özgürlük mücadelesi noktasında hem de toplumsal muhalefette öncülük noktasında önemli bir mesafe katetti. Yürüttüğümüz kadın özgürlük mücadelesi ve kazanımları hem tüm dünya kadınlarının kazanımıdır hem de dünyadaki kadın mücadelelerine ilham vermektedir.
Örneğin Rojava’da inşa edilen kadın devrimi, bugün kadın özgürlükçü bir yaşamın, kadınların öncülük ettiği, kadınların inşa ettiği bir yaşamın mümkün olabileceğini en somut haliyle görünür kılan, bu yönlü inancı pekiştiren tüm dünya kadınlarının, hepimizin önemli bir kazanımıdır. Ve buradaki mücadele hepimize ilham veren bir mücadele olmaya devam ediyor.
Yine siyasette kadın kotası dünya genelinde cılız bir şekilde de olsa uygulanıyordu. Biz de bu kota sistemini aldık fakat çok ileri bir noktaya taşıdık. Kadın kotasından fermuar sistemine oradan da mutlak eşitliğe en yakın sistem olan ve tüm yönetim mekanizmalarında uygulanan eşbaşkanlık sistemini temel aldık. Eşbaşkanlık sistemi mutlak eşitliğe en yakın, kadın temsilinin yanında yaşamın her alanında kadın iradesini açığa çıkaran, güçlendiren, kadınların siyaset yapmasının yanı sıra kadın siyasetini ören çok önemli bir kadın kazanımıdır. Yine meclis tarzı örgütlenme, yönetim mekanizmalarında hem sayısal hem de iradi eşitliği temel alma, parlamentoda kadın temsiliyetini ve kadın siyasetini güçlendirme, kadına yönelik her türlü şiddete karşı ortak tutum alma, kadın karşıtı yasa ve politikalara net bir şekilde itiraz yükseltmek, kadın mücadelesini kurumsallaştırmak ve kadınların her alandaki sorunlarına karşı dayanışmayla cevap olmaya çalışmak, hem yerel hem de enternasyonal kadın dayanışmasını örmek kadın siyaseti, kadın mücadelesi açısından son derece önemli kazanımlardır.
Siyasi mücadele alanı
Kadın siyaseti dediğimiz aslında bir yönüyle de kadınların iradesiyle şekillenen demokratik siyasettir. Bu anlamda demokratik siyaset, kadın siyaseti biz kadınlar için bir özgürleşme alanıdır. Tüm toplumsal kodlarla mücadele eden, siyasette somutlaşsa da tüm yaşamı kadınların öncülüğünde, kadın siyasetiyle değiştirip dönüştüren bir mücadele alanıdır. Bu mücadele sadece temsili siyaset veya yönetim mekanizmalarında değil, toplumsallaşan, kadınların evde, iş yerinde ve bir bütün olarak yaşamın her alanında iradelerini açığa çıkaran, kadınları güçlendiren, erkek egemen siyasetin ve erkek egemen yaşamın kabuklarını kıran, toplumsal dönüşümün önünü açan bir mücadeledir.
Öncülük ettik
Siyaset yapan, toplumsal yaşamda kadın mücadelesini örgütleyen, kendi iradesine sahip çıkan, eril, baskıcı ve antidemokratik sisteme karşı çıkan, bunun karşısında mücadele yürüten biz kadınlara dönük erkek ve devlet şiddetinin, baskısının asıl nedenlerinden biri de budur. Toplumda alışagelen siyasetçi profilini, siyasetçi ezberini hem sınıfsal hem de cinsiyet bağlamında köklü dönüşüme uğrattık. Uzun yıllar alan mücadelemiz sonucu, siyaseti belli bir zümreyi temsil eden erkeklerin ve erkek egemenliğinin tekelinden çıkararak gerçekten olması gerekene yani kendimize ait kıldık. Siyaseti; toplumu, insanları, kadınları nesneleştiren klasik devletçi kodlardan, algılardan arındırıp kadınların, yoksulların, ötekileştirilmişlerin, sesi kısılmışların özne olduğu, kendi sözünü söylediği ve kendi yaşamına, kendi geleceğine karar verdiği köklü bir değişime öncülük ettik.
Kendi kaderimizi çiziyoruz
Tıpkı Sayın Öcalan’ın dediği gibi; “En güzel yaşam, insanın kendi kaderini kendi elleriyle çizmesidir. Bir kadın için, kendi eliyle yaşamı örgütlemesi kadar güzel bir şey olamaz. Her türlü iradenin esiri olmaktansa, kendi iradesiyle yaşamı şekillendirmek her şeyden daha değerlidir. Bu da güçlü bir direnişle mümkündür.”
Biz de Kürt kadınları başta olmak üzere, feminist hareket, sosyalist kadın hareketleri ve bir bütün olarak kadın mücadelesi olarak güçlü bir direnişle hem kendi yaşamımızı hem de eşit ve demokratik bir yaşamı örgütlemek için bizi yok sayan eril siyasete müdahalede bulunduk, dönüştürdük.
Haklıyız, kararlıyız
Bu mücadelemiz bugün hem yaşadığımız ülkede hem coğrafyamızda hem de tüm dünyada örnek alınan, ilham olan bir mücadeledir. Fakat nasıl ki arkasında yüz yılları barındıran bir mücadelenin birikimi ise bundan sonra da belki yüzyılları alacak bir mücadele olacaktır. Biz kadınlar hem mücadelemizde hem kazanımlarımızda ısrarcıyız. Büyük bedeller ödeyerek, dişimizle, tırnağımızla, dayanışmamızla kazandığımız haklarımızın, irademizin, yaşamlarımızın, yaşam alanlarımızın eril sistem tarafından gasp edilmesine izin vermemekte kararlıyız.
Her yıl 8 Mart, bu kararlığımızı bir kez daha yüksek sesle dile getirdiğimiz, dayanışmamızı, itirazımızı, isyanımızı büyüttüğümüz, kadın mücadelesinin simge günü olmaya devam edecek.