• İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
22 Mayıs 2025 Perşembe
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
ABONE OL!
GİRİŞ YAP
Yeni Yaşam Gazetesi
JIN
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Yeni Yaşam Gazetesi
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Ana Sayfa Kadın

Köle bir kadın köle bir toplum isteniyor

3 Eylül 2022 Cumartesi - 10:21
Kategori: Kadın, Manşet
Köle bir kadın köle bir toplum isteniyor

Egemenler teslim alamadıkları toplumları kadın bedeni üzerinden yürüttükleri politikalarla teslim almaya çalışmıştır. En temel araç ise tecavüz. Tarihten bu yana egemen kolonyalist, sömürmek ve köleleştirmek istedikleri toplumlara karşı, tecavüzü bir ‘soykırım silahı’ olarak kullanmıştır.

Heval Arslan*

1 Eylül Dünya Barış Günü’nde maalesef barışı değil savaşı konuşuyoruz. AKP-MHP iktidarı 2015’te çözüm masasından vazgeçerek ülkeyi sürüklediği savaş her gün biraz daha yakıcı oluyor. Can kayıpları artarken, savaşın siyasete, hukuka, ekonomiye ve doğaya yansıması ise giderek daha faşizan bir hal alan bir yönetim, rafa kaldırılan bir hukuk istemi, açlık ile yüz yüze kalmış bir toplum ve her gün biraz daha talan edilen bir doğa şeklini alıyor. Kürdistan’da savaşın yakıcılığına bir de özel savaş politikaları eşlik ediyor. Fuhuş, tecavüz, kadın katliamları, uyuşturucu… Türk devleti, Kürt kadınlarına savaş açmış bulunuyor. Özellikle Ekim 2014’te Kobanê eylemlerinin ardından yapılan Milli Güvenlik Kurulu toplantısıyla devreye konulan çöktürme planı her ne kadar deşifre olmuşsa da hala devrede, hatta kültürel, ekonomik ve ahlaki başta olmak üzere çok yönlü özel savaş politikaları olarak sürdürülüyor.

Egemenler teslim alamadıkları toplumları kadın bedeni üzerinden yürüttükleri politikalarla teslim almaya çalışmıştır. En temel araç ise tecavüz. Tarihten bu yana egemen kolonyalist, sömürmek ve köleleştirmek istedikleri toplumlara karşı, tecavüzü bir “soykırım silahı” olarak kullanmıştır. Belki de en bilinen örnekleri 1994’teki Ruanda Soykırımı’dır. Ruanda’da tecavüzün Tutsilerin topyekûn imha edilmesinde nasıl silah olarak kullanıldığını gösteriyor. Verilere göre 3 ay içinde yüz binlerce kadın ve çocuğa tecavüz edildi, katledildi. Bu tecavüzler sonucu 2 bin ila 10 bin arası çocuk dünyaya geldi. Bazı verilere göre 12 yaşın üzerindeki neredeyse her Tutsi kadın ve çocuk tecavüze uğradı. Diğer bir örnek ise Bosna. Burada da 1992-1995 sürecinde 50 bin Bosnalı kadın tecavüze uğradı. Cezayir’de ise tecavüze uğrayan kadınlara dönük net veriler olmasa da, buradaki tecavüzlere genital organların kesilmesi gibi kadınların ayrıca işkenceye maruz bırakıldığını biliyoruz.

Ruanda, Gürcistan, Afganistan, Angola, Mozambik, Kamboçya, Peru, Cibuti, Doğu Timor, Türkiye, Sri Lanka, Burma, Kaşmir, Kuveyt, Liberya, Papua Yeni Gine, Somali, Sudan, Bosna, Haiti, Meksika ve Kosova. Yedi ay süren Irak’ın Kuveyt’i işgali sırasında 500’den fazla kadın tecavüze uğradı.

Türk devleti ise 90’lı yıllardan bu yana Kürdistan’da bu politikaları sistematik bir şekilde uyguluyor. 1990’lı yıllardaki köy yakmaları sırasında çok sayıda kadının tecavüz hatta toplu tecavüze maruz kaldığını biliyoruz. En bilinen örnek, Şükran Aydın. 16 yaşındaki Şükran Aydın’ın 29 Haziran 1993’te gözaltında tecavüze uğraması Pazartesi Dergisi’ne verdiği röportaj ile kamuoyuna yansımıştı. Kürt özgürlük hareketi dünya çapında meşruluk kazandıkça Türk devleti bir devlet politikası olarak Kürdistan’da askerleri eliyle taciz ve tecavüzleri yaygınlaştırdı. Amaç, kadın ve çocuklar üzerinden toplum iradesini kırmak, saldırttığı erkeklere ise güç kazandırmak. Tecavüz kültürü olarak adlandırdığımız bu politika fiziki olduğu kadar ideolojik bir saldırıdır. Hedefte ise Kürt kadınlarının öncülük ettiği kadın özgürlük mücadelesi var.

Kadın ve çocuklara yönelik tecavüz saldırılarının toprak işgaliyle direkt ilintili, savaşın bir üst aşamaya çıkarıldığı 2015’ten bu yana neredeyse tüm kadın kurumlarının kapatılması, kadın özgürlük mücadelesi yürüten kadınların rehin alınmasına paralel bir şekilde Türk devleti uyuşturucu ve fuhuşu yaygınlaştırdığı gibi tecavüz ve kadın katliamlarının da önünü açıyor.

Özellikle de genç kadınlar hedefte. İpek Er ve Gülistan Doku olaylarına eklenecek yüzlerce örnek var. Devlet tüm güçleriyle planlı bir şekilde tecavüz politikalarını gerçekleştiriyor. Kürt kadınlarına karşı tecavüz politikası devlet tarafından yürütülüyor. Uzman çavuşlar, devletin çeşitli yetkilileri bu konuda görevlendirilerek, özel savaş politikalarını uyguluyorlar. Bir yandan fuhuş ve uyuşturucu, diğer yandan tecavüz, şiddet politikaları ile Kürt kadınların, gençlerin iradesini kırmak ve tümüyle toplumu teslim almak istiyorlar. Kürt kadınlarının özgürlük tutkularını yok ederek, Kürt kadınını köleleştirerek, aslında köleleştirilmiş bir toplum yaratılmak isteniyor. Buna karşı ise toplumdaki sessizlik dikkat çekici. Toplum, tecavüzler ve kadın katliamları karşısında geçmişe oranla daha sessiz. Bu saldırılara sessiz kalmamak gerekir, çünkü toplum sessiz kaldıkça bu uygulamalar daha yaygın hale geliyor. Bu konuda Kızıltepe’de uyuşturucunun yaygınlaştırılmasına karşı halkın gerçekleştirdiği nöbet eylemi oldukça önemli, bu tür toplumsal tepkiler arttıkça bu saldırıların önü alınabilir, özcesi Türk devletinin Kürt soykırım konseptinin bir parçası olarak geliştirdiği tecavüz saldırılarına karşı topyekûn bir duruş sergilenmesi önemli. Kürt kadınları, ötekileştirilen, katliama uğrayan tüm halklar ve inançlarla birlikte tecavüzcü Türk egemen erkek zihniyetine karşı direnişe öncülük etmeli. Onurlu, kendine ait, kendi hayatı hakkında kendisi karar alan kadınlar, halklar, inançlar hakikatini yaratmalı.

Bu yazı Yeni Yaşam Kadın Eki’nden alınmıştır*

PaylaşTweetGönderPaylaşGönder
Önceki Haber

Barışın Yaratıcı Gerilimi: Unutmak ve Hatırlamak

Sonraki Haber

HDP 3 büyükşehirde birinci parti, AKP’deki erime devam ediyor

Sonraki Haber
HDP 3 büyükşehirde birinci parti, AKP’deki erime devam ediyor

HDP 3 büyükşehirde birinci parti, AKP'deki erime devam ediyor

SON HABERLER

Katar ve Mısır’dan savaşı sone erdirmek için yeni öneri

İsrail saldırılarında 63 Filistinli katledildi

Yazar: Yeni Yaşam
22 Mayıs 2025

Tayyip Temel: Sürecin inisiyatifi Sayın Öcalan’da

Tayyip Temel: Sürecin inisiyatifi Sayın Öcalan’da

Yazar: Yeni Yaşam
22 Mayıs 2025

Ahmet’e veda

Kürt potansiyeli

Yazar: Yeni Yaşam
22 Mayıs 2025

AKP nasıl bir süreç öngörüyor?

AKP nasıl bir süreç öngörüyor?

Yazar: Yeni Yaşam
22 Mayıs 2025

Kürtlerin pabuçları kirli mi?

‘Terörsüz Türkiye’ sınıfsız Türkiye mi?

Yazar: Yeni Yaşam
22 Mayıs 2025

Geldiğimiz dönemeçte tarım siyaseti 

Çayın demi kaçmadan

Yazar: Yeni Yaşam
22 Mayıs 2025

Gelenekten yararlanmak

Edebiyat türlerini harmanlamış bir kitap: Porçakal

Yazar: Yeni Yaşam
22 Mayıs 2025

  • İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
yeniyasamgazetesi@gmail.com

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır

Welcome Back!

Login to your account below

Forgotten Password?

Retrieve your password

Please enter your username or email address to reset your password.

Log In

Add New Playlist

E-gazete aboneliği için tıklayınız.

Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
  • Tümü
  • Güncel
  • Yaşam
  • Söyleşi
  • Forum
  • Politika
  • Kadın
  • Dünya
  • Ortadoğu
  • Kültür
  • Emek-Ekonomi
  • Ekoloji
  • Emek-Ekonomi
  • Yazarlar
  • Editörün Seçtikleri
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Karikatür
  • Günün Manşeti

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır