Kölenin sosyolojisi belki iyi bir kavramlaştırma olabilir. Modernitenin her bireyin kendini özgür olarak tariflemesine göre düzenlenmiş kodlarıyla düşünüldüğünde köle olana, köleliğe dair sosyoloji ile düşünmek bizi belki çok daha esaslı bazı sonuçlara ulaştırabilir. Firavun’un kölelerinden daha fazla kendine özgür payesi biçen modern insanın nasıl bir köle-efendi diyalektiğinde kaldığı, görünmez bağların çizdiği sınırların nasıl da aşılamaz olduğunu bu bireye göstermek ise çok daha zor bir durum olmaktadır.
Edebiyat ile bu çelişkiyi dile getirmek sadece dilin kurgulanışıyla sınırlı kalamaz. Dil zekanın ahmaklık ile bilinçlilik arasında yapısal sorunlarda görünmeyeni görünür kılma gibi bir gücü olabilir. Ama görüneni anlamsızlığa büründürme gücünün olduğunu da unutmamak gerekir. Modern insanın görsel taciz ile bütünleşmiş hali eylemliliği, daha doğrusu yaşamın ilgi ve hareket ile olan diyalektiksel bütünlüğünü bozabilecek en temel unsurlardan olması faşizmin toplumsal desteğini oluşturacak kudrettedir. Özgürlüğün kudretli haline karşılık faşizmin moderniteye bürünmüş modern kılığı bunalımlarla yüklü bir şekilde yine toplumsal sorun olarak geri dönmektedir.
Köleye demokrasi ve özgürlük nitelemesi yapmak onu baş tacı etmektir ki, ne tarihte ne de günümüzde onun böyle bir rolü olmadı. Tarihin tekerleğinde kölenin rolü çoğunlukla efendisine yeni oyun alanları oluşturmaktan öteye gitmedi. Bugün çoklukla “muhalefet” denilen unsurların hali ne yazık ki böyle.
Yanılma ve yanıltma, kanma ve kandırma sadece bazı bireysel zayıflıklardan mı kaynaklıdır?
Köle Kürt’ün özgürlük oyununa dahil olmasını olmadık anlatımlarla, kurgularla açıklamaya çalışmak bazıları için belki açıklayıcı olabilir. Efendisinin bahçesinde beslenen aklın başka türlü düşünmesini bekleyecek değiliz elbette. Bazen inanın ahmaklık baki olarak kalıyor. Alt üstlerin yaşandığı tarihsel dönemler bile bu ahmak aklı eğitmeye yetmiyor. Dolayısıyla onlara illaki anlatacağız diye kendinizi fazla yormayın derim. Ahmakın suyu bulandırma potansiyelini küçümseyecek de değiliz. ama suyu mecrasından akıtmaya çalışanların tehlikesinin bunlardan çok daha fazla olduğunu mutlaka belirtmek durumundayız. Bunlara manipülatiflikle provokatörlüğü keşisimsel icra edenler de diyebiliriz. Her gün, her gece gördüğünüz, okuduğunuz yüzler ve isimler tam da bunlardandır. Oldukça bilinçli bir şekilde bu faaliyetlerini icra etmektedirler. Örneğin “İmralı ile Kandil” arasındaki diyalektik ilişkiyi bulandırma, farklı yansıtma bunların en önem verdiği icra faaliyetlerden biridir.
Özgürlük bileşenleri ile halk arasında, özgürlük gücü ile bölgesel ve uluslararası güçler arasındaki politik gerçekliği tersine çevirmeye hayli mesai harcadıklarını da bilmek gerekir. Ahmakın bu söylemler karşısındaki tutumu duyduklarını ve okuduklarına inanarak tekrarlamaktır. Kendilerini akıllı sandıklarını gördüğünüzde temkinlilikle gülümsemeyi eksik etmeyin. Ama tehlikesini de akıldan çıkarmamak gerekir. Köleler ise sadece dinler veya izler. Onların tutumu yoktur. Tutum için irade sahibi olmak gerekir. İradesizlik kölenin yokluk halidir. Şeklen var olmaları onları varlık olarak oldukları anlamına gelmez. Ahmakın bunlara karşı tutumu zevktendir. Ahmakın kendini Tanrı ilan etmesine bile yol açabilir köleler. Provakatörlerin tutumu ise köle rant ürettiği kadardır. Yani yok hükmündedir.
Dolayısıyla özgür aklın faaliyet alanı, diğer bir ifadeyle kendini icra ettiği alan tam anlamıyla bunların dışındadır. Özgür akıl özgürlük işlerini yapar. Özgürlük işleri bir toprağı işlemekten tutalım bir çiçeğe özgür bakışlarla bakmak ve onun dilinden konuşması ve yaşamasını bilmeye kadar tarih ve doğanın bütün işleridir. Gül kokusu, yıldız kamaşması, suyun berraklığı, bir halkın özsavunması, genç bir kadının korkusuz yürüyüşü… Özgürlük işlerine aklı düşenlerin anlam deryası bir damladan bir evreni kendinde yeniden yapılandırmaya kadardır. Bunlar bir kölenin, bir ahmakın ve provokatörün asla tahayyül edemeyeceği işlerdir. Demek ki tam da özgür akıl ile tarihe mal edeceğimiz çalışmaların içindeyiz. Başarmaktan başka çaremiz yoktur.