• İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
16 Aralık 2025 Salı
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
ABONE OL!
GİRİŞ YAP
Yeni Yaşam Gazetesi
JIN
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Yeni Yaşam Gazetesi
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Ana Sayfa Forum

Komünalist Sosyalizm

16 Aralık 2025 Salı - 00:00
Kategori: Forum
Komünalist Sosyalizm

Bugün dünyanın bu hale gelmesinin önemli nedenlerinden birisi, reel sosyalizmin yenilmeyip, tam tersine, çözülüp çökerek insanlığı terk etmesidir. Abdullah Öcalan, ‘bizim eleştirimiz özeleştirimizdir’ diyerek dünya devrimci hareketinin vicdanı olarak bu tarihsel sorumluluğu üstlenmiştir

Cengiz Baysoy

Modernizmin ortaçağını yaşıyoruz. İnsanlığı çöplük bedenler haline getiren emperyal faşizm altında Üçüncü Dünya Savaşı’nın içinden geçiyoruz. Bu karanlık çağa itiraz edecek ve umut olacak Marksizm ve işçi sınıfı, tarihsel-politik olarak tarihinin en zayıf dönemini yaşıyor. Kürt özgürlük hareketi ve Öcalan bu karanlığa devrimci bir itiraz, devrimci ve Marksist güçlere enternasyonalist bir sesleniştir.

Bugün dünyanın bu hale gelmesinin önemli nedenlerinden birisi, reel sosyalizmin yenilmeyip, tam tersine, çözülüp çökerek insanlığı terk etmesidir. Biz devrimcilerin arkasında, yüzleşmemiz gereken, 70 yıl devlet ve iktidar olmuş ve dünya sınıf mücadelesinin üçte birini yönetmiş bir tarih var. Bu tarih dövüşerek yenilmedi, kendi içinde alternatif üretmeden çözüldü ve çöktü. İnsanlık bu tarihin özeleştirisini devrimcilerden bekliyor. Ne yazık ki modernist Marksistler bu sorumluktan kaçtılar ve kaçmaya devam ediyorlar.

Abdullah Öcalan, “bizim eleştirimiz özeleştirimizdir” diyerek dünya devrimci hareketinin vicdanı olarak bu tarihsel sorumluluğu üstlenmiştir. Özeleştiri verebilme gücü yarınların kurucu gücüdür.

Abdullah Öcalan’ın kaleme aldığı “Manifesto”, “Perspektif” metinleri ve Uluslararası Barış ve Demokratik Toplum Kongresi’ne gönderdiği mesaj, bir özeleştiri olan eleştiri ve yarınları belirleyecek kurucu güçtür. Bu kurucu güç, modernist Marksistler başta olmak üzere pek çok kesimi rahatsız etmiş görünüyor. Böylesi bir tarihsel hakikatle yüzleşme gecikmiş bir yüzleşmedir. Bu hakikatle yüzleşeceğiz. Yok sayamayacağımız yüzleşmemiz gereken bir yüzümüz var: ya komünizmi unutturan ve komünizmden kaçan bir sosyalizm ya da yeniden komünizmi hatırlatan bir komünalist sosyalizm.

Böylesi bir yüzleşmenin kaçınılmaz tartışmaları içinden geçeceğiz. Bu süreç, birikimimizi ve bu birikimin ne kadar verimli, üretken ve sıçratıcı olacağını gösterecek. Öcalan’a şu ana kadar verilen yanıtlar, ne yazık ki dünya genel zekâsından uzak, entelektüel gücünü yitirmiş, donmuş hareket etmeyen, selefileşmiş bir kavram setinin tekrarından öteye gitmiyor. Bu eleştiriler Marx’ı Marx’tan uzaklaştıran Marksistler ya da Marksist olmayan Marksistler olarak karşımızda duruyor. Dahası, Öcalan’ı Marksizm adına eleştirenler aslında bir Marx eleştirisi olduklarını görmüyorlar.

Tartışmalarda öne çıkan pek çok başlık var. Bunlardan biri de “sosyalizm” kavramı. Modernist Marksistler sosyalizm kavramını sınıf adına öne çıkarıp duruyorlar, fakat kendileri açısından ve sınıf açısından sosyalizmin teorik ve politik olarak ne anlama geldiğini ifade etmiyorlar. Böylece öne çıkarılan “sınıf” ve “sosyalizm” ifadesi kendi kendilerine çektikleri ajitasyondan öteye gitmiyor.

Marksistler için “sosyalizm”in anlamı nedir?

Marx, Komünist Manifesto’ya “biz, komünistler” diyerek başlar ve “biz, komünistler” diyerek bitirir. Komünist Manifesto, başından sonuna kadar, “feodal sosyalizm”, “burjuva sosyalizmi”, “küçük burjuva sosyalizmi”, “tutucu sosyalizm”, “ütopik sosyalizm” vs. gibi o dönemdeki bütün “sosyalizm”lerin eleştirisidir. Engels Komünist Manifesto’nun yazılışından 43 yıl sonra, 1890 tarihli baskısına yazdığı önsözde şöyle der: “1847’de, sosyalizm bir burjuva hareketi, komünizm ise bir işçi sınıfı hareketi anlamına geliyordu. Sosyalizm, hiç değilse Kıta’da çok saygıdeğerdi, komünizm için ise, durum bunun tam tersiydi. ‘Ve işçilerin kurtuluşu işçi sınıfının kendi eseri olmalıdır’ kanısını daha o sıralar kesinlikle taşıyor olduğumuzdan, bu iki addan hangisini seçmemiz gerektiği konusunda hiçbir duraksama gösteremezdik. O günden beri bunu yadsımak da aklımızdan geçmiş değildir.” Görüldüğü üzere, sosyalizm kavramı Marksist bir kavram değildir. Marx, her zaman anti-kapitalist komünist bir devrimden bahsetmiştir. Bilimsel sosyalizm broşürü, Engels’in 1890 da yazdığı önsözden önce, 1880’de yazılmış ve bu metinde bilimsel sosyalizm bir toplum ve devlet biçimi olarak değil, tarihsel materyalist bir yöntem olarak dile getirilmiştir. Marx ise, geçiş sürecini “sosyalizm” olarak değil komünizmin birinci evresi olarak ifadelendirmiştir. Böylesi bir hakikat önümüzde dururken kendilerine Marksist diyenler sosyalizm kavramıyla komünizmi neden unutturdular? Sosyalizm kavramıyla komünizmi neden tasfiye ettiler? Bu sorunun cevabı Marksist politik tarihin içinde görülecektir. Yüzleşmemiz gereken tarih budur.

Marx, anti-kapitalist bir komünist devrimdir. Ama sınıflar mücadelesi bizi bir hakikatle karşı karşıya getirdi: “İki Taktik.” Lenin, “burjuva özlü devrimler”i üstlenme konusunda devrimci bir inisiyatif üstlenmiştir. Bu noktadan sonra anti-kapitalist komünist devrimlerinin yerini burjuva özlü demokratik ve milli demokratik devrimler almıştır. Anti-kapitalist ve komünist devrimci Marx’ta proletarya tarihsel kurucu güçtür. Burjuva özlü devrimler çağında ise, tarihsel kurucu güç proletarya, parti aracılığıyla burjuva özlü devrimlerin sınıf ittifaklarının ideolojik önderliğini üstlenen bir güce dönüştürülmüştür.

Burjuva özlü devrimler üstlenildiğinde karşımıza çıkan, toplumsal sermaye birikiminin yetersizliğidir. Ekim Devrimi Marx’ta olmayan ve anti-marksist devlet kapitalizmi kavramını Marksizm ve proletarya adına üstlenmiştir. Devlet kapitalizmi, toplumsal sermaye birikimi oluşturmak için emeğin ücretli emek altında sınıflaştırılması ve ekonominin militarizasyonu yoluyla devlet eliyle sömürülmesidir.

Ücretli emek sermayenin yabancılaşmış biçimidir. Marx için, bir yandan burjuvazinin ve sermayenin politik gücünü ortadan kaldırmak, bir yandan da ücretli emeği devam ettirmek sermaye üretiminin ta kendisidir. Marx için, sermayeyi ortadan kaldırmak ücretli emeği ortadan kaldırmaktır.

Marx’ın bize bıraktığı miras, anti-kapitalist komünist devrimle sınıfın şimdiden hem sınıf olarak kendini hem de bütün sınıfları ortadan kaldırmasıdır. Fakat reel sosyalizmle birlikte proletaryanın tarihsel sorumluğu terk edilmiş, tam tersine, devlet kapitalizmi ve mülkiyetiyle sermaye ve sınıf üretimi devam ettirilmiştir. 1848’den, Komün’den gelen Marksist birikimle, İktidar Sovyetlere diyerek yapılan Ekim Devrimi ne yazık ki Marx’ı unutturmuş ve komünizmi tasfiye etmiştir. Lenin ölmeden önce partinin en önemli muhalefetidir. Lenin’in vasiyeti saklanmış ve 1938’de açıklanmıştır.

Devlet, emperyalizme karşı değil, toplumsal sermaye birikimi için emeğin ücretli emek altında sınıflaştırılması ihtiyacının bir ürünüdür. Marx’ta olmayan sosyalizm, hem bu sürecin politik rasyonalitesi hem de Marx’tan uzaklaşmanın teorik rasyonalitesidir. Ekim Devrimi için sosyalizm bir devlet biçimidir. Marx sosyalizmi bir devlet biçimi olarak asla görmemiştir. Bir devlet biçimi olan sosyalizmde, iktidar organı olan sovyetler parti-devlet ittifakıyla politik olarak tasfiye edilmiştir. Marx’ı Marx’tan uzaklaştıran Marksist olmayan Marksistlerin sosyalizminin hakikati budur. Reel sosyalizm, Marksist olmayan Marksistlerin sosyalizm anlayışıdır. Bu anlayışla Marksizm, bir direniş teorisi yerine devlet ve iktidar teorisine dönüşmüştür. Bu bakımdan sınıftan, sınıf önderliğinden ve sosyalizmden bahsedenlerin sınıf ve sosyalizm anlayışlarında sınıfın ve sınıfların ortadan kaldırılmasının politik olanakları yoktur.

Marx’a geri döneceğiz! Burjuva özlü devrimler çağı kapanmıştır. Kapitalizmin bir egemenlik biçimi olan modernizm ve ulus devlet tarihsel görevlerini tamamlamıştır. Ulus devletin görevi emeği ulusun politik sınırları içinde çitlemek, emeği burjuvazinin siyasal mülkiyeti altına almak, toplumun çoklu yapısını tekleştirmek ve uluslaştırmak, emeği bu sınırlar altında ücretli emek altında sınıflaştırmak, toplumsal sermaye birikimi oluşturmak ve toplumsal bütün ilişkileri sermayeleştirerek devleti şirketleştirmektir.  Bu tarihsel görev tamamlanmıştır. Şimdi ise politik görev, modernizme gömülen Marx’ı yeryüzüne çıkartmak ve Marksist bir ulus devlet ve kapitalist modernite eleştirisiyle Marx’ın güncelleştirilmesi ve devrimcileştirilmesini sağlamaktır.

Öcalan, Marx’a geri dönüştür. Kapitalist modernitenin ve ulus devletin Marksist bir eleştirisidir. Devlet ve iktidar teorisyeni haline getirilmiş Marx’ı yeniden direnişin bir gücüne dönüştürmüştür. Öcalan Marx’ın güncellenmesi ve devrimcileştirilmesidir.

Öcalan için sosyalizm bir devlet biçimi değil bir toplum biçimidir. Devlete bağlı bir demokrasi ve sosyalizm anlayışı yerine, devlete mesafeli toplum üzerinden bir sosyalizmi ve demokrasiyi yeniden düşündürtmektedir. Marksist olmayan Marksistlerin sosyalizmi komünizmi unutturan ve tasfiye eden bir siyasal işlev görürken, Öcalan komünalist sosyalizmle komünizmi bizlere yeniden hatırlatmaktadır.

Anti-kapitalist, komünalist, sosyalist, enternasyonalist, anti-patriyarkal ve ekolojist bir paradigmanın sınıfsal niteliği ezilenler ve proletaryadir. Manifesto, Türkiye’nin toplumsal sermaye birikiminde sömürülen Kürt emekçilere hak ettikleri bir armağandır.

Ezberler bozuldu! Kürt ve Türk halklarının komünalist sosyalizminin politik sınıfsal önderliği devrimci Kürt özgürlük hareketidir. Rojava, 21. yüzyılın Paris Komünü’dür. Marx’ı Marx’tan uzaklaştıran her modernist Marksist bu hakikati tadacaktır.

PaylaşTweetGönderPaylaşGönder
Önceki Haber

Meclis irade olabilecek mi?

Sonraki Haber

Örgütsüzlük büyüdükçe…

Sonraki Haber
‘Kuyu Tipleri’ herkes için!

Örgütsüzlük büyüdükçe…

SON HABERLER

Barış hayatın içinden bir meseledir

Barış hayatın içinden bir meseledir

Yazar: Heval Elçi
16 Aralık 2025

Fildişi kulelerde yazılan yasalar

Fildişi kulelerde yazılan yasalar

Yazar: Heval Elçi
16 Aralık 2025

Her saat 10 dönüm tarım arazisi işgal ediliyor

Her saat 10 dönüm tarım arazisi işgal ediliyor

Yazar: Heval Elçi
16 Aralık 2025

‘Kuyu Tipleri’ herkes için!

Örgütsüzlük büyüdükçe…

Yazar: Reyhan Hacıoğlu
16 Aralık 2025

Komünalist Sosyalizm

Komünalist Sosyalizm

Yazar: Nazlı Buket Yazıcı
16 Aralık 2025

Meclis irade olabilecek mi?

Meclis irade olabilecek mi?

Yazar: Nazlı Buket Yazıcı
16 Aralık 2025

DEM Partili Uçar: Süreç güvenlikçi siyaseti aşmayı gerektirir

DEM Partili Uçar: Süreç güvenlikçi siyaseti aşmayı gerektirir

Yazar: Yeni Yaşam
15 Aralık 2025

  • İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
yeniyasamgazetesi@gmail.com

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır

Welcome Back!

Login to your account below

Forgotten Password?

Retrieve your password

Please enter your username or email address to reset your password.

Log In

Add New Playlist

E-gazete aboneliği için tıklayınız.

Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
  • Tümü
  • Güncel
  • Yaşam
  • Söyleşi
  • Forum
  • Politika
  • Kadın
  • Dünya
  • Ortadoğu
  • Kültür
  • Emek-Ekonomi
  • Ekoloji
  • Emek-Ekonomi
  • Yazarlar
  • Editörün Seçtikleri
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Karikatür
  • Günün Manşeti

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır