Özgür ve demokratik komün veya topluluk, Demokratik Ulus bireyinin gerçekleştiği temel okuldur. Komünü olmayanın bireyselliği de gerçekleşemez. Farklılıklarına uygun olarak birey, birden çok komünde, toplulukta yaşamını gerçekleştirebilir
Ali Adalı
Demokratik Modernite paradigmasında, kavramın problemli yapısını aşmak için geliştirilen karşı kavram, Demokratik Ulus’tur. Her iki uç anlayıştan arındırılmış ve Kapitalist Modernitenin istismarından kurtarılmış ulusal toplum, ancak Demokratik Ulus olmakla mümkündür. Demokratik Modernite unsurları kapsamındaki toplumsal inşalar, ulusal kıstasları esas almazlar. Ulus-devlet kapitalizminde vurgulandığı gibi ulusal çıkara, başat rol tanınmaz; daha çok toplumun ahlaki ve politik karakterine vurgu yapılır. Yeniden inşalar için en uygun kavram ikilisi, ulus-devlet yerine demokratik komünalitedir.
Ortadoğu’da ulus meselesinde, aşırı ulusallık vurgusu ne kadar olumsuzsa, toplumsallığın ulus yönünü göz ardı etmek de o denli sorunu ağırlaştırır. Hangi ulus sorunu ele alınırsa alınsın, yöntemsel olarak bu iki yanlışa karşı tedbirli olunduktan sonra, iki olumlu tavrı öne çıkarmak, yöntemin diğer önemli yanıdır. Bunlar, ideolojik değil bilimsel yaklaşımdır; ulus-devletçi iktidar amaçlı değil demokratik ulus ve demokratik komünalite yaklaşımıdır. Her iki yaklaşımın içeriği, Demokratik Modernitenin temel unsurları olmalarıdır.
Komünal olmak
Ortadoğu toplumlarında, son iki yüz yılda uyandırılan milliyetçilik ve ulus-devlet eğilimi, idea edildiği gibi ulusal sorunların çözümüne değil tersine, sorunların çığ gibi büyümesine ve tüm toplumsal dokuları kaplamasına yol açıyor. Sermaye, olumlu rekabet yerine tahripkâr ulus-devletçi savaşı dayatıyor. Toplumların iç yapılanmalarında ve dış bağlantılarında yaşanan savaş durumu, sorun, kriz ve kaotik durumun esas nedeni olmaktadır. Bölgenin tüm ulusal sorunlarında yaşanan deneyimler gözlemlendiğinde, bu gerçeği tespit etmek zor değildir.
Demokratik ulusal yaşamı boyutlandırırken, bir yanlışa düşmemek için peşinen bir uyarıda bulunmak gerekir. O da Demokratik Ulusun veya başka tür bir ulus yaşamının daima zihinsel ve kurumsal bütünlük taşıdığına ilişkindir. Genelde toplumlar özelde Demokratik ulusal toplumlar çözümlemelerde kolaylık olsun diye çeşitli alanlara ve boyutlara ayrılır. Fakat bu ayrımların her biri kendi başına, bütünlükten kopuk şekilde var olmaz. Toplumları, özellikle çağımızdaki demokratik ulusları, canlı bir organizmaya benzetirsek, tüm alanlar ve boyutları itibariyle birbirlerine bağlı bir canlı organizma bütünlüğü içinde yaşarlar. Dolayısıyla boyutların her biri tek tek ele alınsa da bir bütünün parçaları olduğu daima göz önünde tutulmalıdır.
Demokratik Ulus birey-yurttaşı, özgür olduğu kadar komünal olmak durumundadır. Kapitalist bireyciliğin, topluma karşı kışkırtılmış sahte özgür bireyi, özünde en derinleştirilmiş köleliği yaşar. Fakat liberal ideoloji, öyle bir imaj oluşturur ki, birey, sanki toplumda sonsuz özgürlüklere sahiptir. Gerçekte ise, tarihin hiçbir döneminde gerçekleştirilemeyen azami kâr eğilimini gerçekleştirip hegemonik sisteme dönüştüren ücretli emek kölesi birey, köleliğin en geliştirilmiş biçimini temsil eder. Bu tür birey, ulus-devletçiliğin acımasız eğitim ve yaşam pratiğinde üretilir. Yaşaması paranın egemenliğine bağlandığı için, ücret sistemi, bir köpeğin boynuna takılan tasma gibi kendisini bağlayıp istenilen yöne çevrilmesini sağlar. Çünkü yaşamak için başka çaresi yoktur. Kaçsa yani işsizliği tercih etse, bu da bir nevi ayakta can çekişmek demektir. Ayrıca kapitalist bireycilik, toplumu inkâr temelinde şekillenmiştir. Her türlü tarihsel-toplum kültürünü ve geleneğini yadsıdığı oranda kendini gerçekleştireceğini sanır. Liberal ideolojinin en büyük çarpıtması budur. Başlıca sloganı, “toplum yoktur, birey vardır” biçiminde dile getirilir. Kapitalizm, esas olarak toplumu tüketme temeline dayalı hastalıklı bir sistemdir.
Birey-komün diyalektiği
Buna karşılık Demokratik Ulusun bireyi, kendi özgürlüğünü toplumun komünalitesinde yani daha işlevsel küçük topluluklar halindeki yaşamında bulur. Özgür ve demokratik komün veya topluluk, Demokratik Ulus bireyinin gerçekleştiği temel okuldur. Komünü olmayanın, komünsel yaşamayanın bireyselliği de gerçekleşemez. Komünler, son derece çeşitlidir ve toplumsal yaşamın her alanında geçerlidir. Farklılıklarına uygun olarak birey, birden çok komünde, toplulukta yaşamını gerçekleştirebilir. Önemli olan yeteneklerine, emeğine ve farklılıklarına uygun olarak bireyin, komünal topluluk içinde yaşamayı bilmesidir. Birey, komüne veya bağlı olduğu toplumsal birimlere karşı sorumluluğunu ahlaki olmanın temel ilkesi sayar. Ahlâk, topluluğa, komünal yaşama saygı ve bağlılık demektir. Komün veya topluluk da bireylerine sonuna kadar sahip çıkarak onları korur ve yaşatır. Zaten insan toplumunun temel kuruluş ilkesi, bu ahlaki sorumluluk ilkesidir. Komünün veya toplulukların demokratik karakteri, kolektif özgürlüğü, diğer bir deyişle politik komün veya topluluğu gerçekleştirir. Demokratik olmayan komün veya topluluk, politik olamaz. Politik olmayan topluluk veya komün ise, özgür olamaz. Komünün demokratikliği, politikliği ve özgürlüğü arasında sıkı bir özdeşlik vardır.
Demokratik Ulus statüsü
O halde Demokratik Ulusun ilk temel boyutu, esas aldığı birey ve komünü bağlamında böyle tanımlanmak durumundadır. Demokratik Ulus olmanın ilk koşulu, bireyin özgür olması ve bu özgürlüğünü bağlı olduğu komün veya toplulukla birlikte demokratik politika temelinde gerçekleştirmesidir. Demokratik Ulusun birey-yurttaşı, ulus-devletle aynı siyasi çatı altında yaşadığında tanımı biraz daha genişler. Bu durumda ‘Anayasal Vatandaşlık’ çerçevesinde kendi Demokratik Ulusunun olduğu kadar ulus-devletin de birey-yurttaşıdır. Burada önem kazanan husus, Demokratik Ulus statüsünün tanınması yani demokratik özerkliğin, ulusal anayasada bir hukuki statü olarak belirlenmesidir. Demokratik Ulusal statü, iki yönlüdür: Birincisi, kendi içinde Demokratik Özerklik statüsü, yasası veya anayasasının gerçekleştirilmesini ifade eder. İkincisi, Özerklik statüsünün, ulusal anayasal statünün bir alt bölümü olarak düzenlenmesidir. Birçok AB ülkesinin hatta dünya ülkelerinin anayasasında, bu yönlerde statü düzenlemeleri mevcuttur.
Kürtlerin, kendi Demokratik Uluslarının yurttaşı olmaları hem vazgeçilmez hakları hem de görevleridir. Kendi ulusunun yurttaşı olamamak, büyük bir yabancılaşmayı ifade eder ve hiçbir gerekçe ile savunulamaz. Burada karşımıza çıkan sorun, egemen ulus-devlet yurttaşlığının ne olacağına ilişkindir. Aslında her iki tür yurttaşlığı iç içe temsil etmek mümkündür. Eğer Kürt sorunu, ilgili ülkede, Demokratik Anayasal Vatandaşlık Statüsü altında bir çözüme kavuşturulursa, iki yurttaşlığı da birlikte taşımak toplumsal gerçekliğe daha uygundur. Hatta eğer Türkiye, AB üyesi olsaydı, üçlü yurttaşlık tarifi de mümkün olurdu. Nasıl İspanya’da, Katalonya-İspanya-AB yurttaşlığı üçlü bir anlama sahipse, Kürdistan-Türkiye-AB yurttaşlığı da aynı anlama sahip olurdu ve mümkündü.
Ulus-devletler kabul ederse…
Komünal yaşamı olmayanın bireyselliğinin de mümkün olmayacağını temel ahlaki bir ilke olarak bilmek ve benimsemek durumundayız. Komün veya topluluk üyesi olmanın aynı zamanda demokratik bir yönü olduğunu daimi olarak göz önünde bulundurmak gerekir. Komün veya topluluk, ancak demokratik işleyişle politik dolayısıyla özgür olabilir. Böylece her komünün veya topluluğun aynı zamanda ahlaki ve politik bir toplum birimi olduğu kavranmış olur. Komün veya topluluklardan söz ederken, toplumun her alanında işlevsel olan insan gruplarını kastediyoruz. Örneğin komün şartlarını taşıyan bir köy, bir komün veya topluluk olduğu gibi bu tanımı mahalle ve kent düzeyine kadar taşırabiliriz. Bir kooperatif, fabrika, vakıf, dernek ve sivil örgütlenme de komün olabilir. Aynı zamanda demokratik olmaları gerektiği için bunlara demokratik komünal düzen de diyebiliriz. Komünü, yaşamın tüm alanlarına, eğitsel, kültürel, sanatsal ve bilimsel alanlara taşımak mümkün olduğu gibi sosyal ve politik yaşamı da hem komünleştirmek hem de demokratikleştirmek mümkündür. Özgür birey-yurttaş, ancak bu demokratik komünal yaşam içinde gerçekleşebilir. Ulus-devletler, bu temel hak ve görevlerimizi kabul ettiklerinde, Kürtler de o devletlerin temel yurttaşlık hakları ve görevlerini kabul edebilirler.
* Devam edecek