MUÇEP Köyceğiz Meclisi tarafından düzenlenen Su Çalıştayı, Köyceğiz ve Muğla’nın her yerinden gelen kalabalık bir katılımla, renkli, coşkulu ve ilginin yüksek olduğu bir toplantı olarak gerçekleştirildi
Dünyanın ve Türkiye’nin birçok bölgesinde ortaya çıkan kuraklık ve susuzluk sorunu büyürken, Muğla’ya bağlı Köyceğiz’i su zengini yapan Sandras Dağı’nın sularının farklı bölgelere taşınma girişimi yaşanıyor. 4 adet şişe suyu şirketinin, suları doğadan çalıp ticari bir mal haline getirmesi yetmezmiş gibi boru hatlarıyla taşınmak istenen suların doğduğu Sandras Dağı’nda 16 adet madenin açılma çalışmaları Köyceğiz halkını suyu ve doğayı savunmak için ayağa kaldırdı. MUÇEP Köyceğiz Meclisi geçtiğimiz hafta sonu ‘Su Çalıştayı’ düzenleyerek bu girişimlere izin vermeyeceklerini gösterdi.
‘Su yaşamdır satılamaz’
MUÇEP Köyceğiz Meclisi tarafından düzenlenen Su Çalıştayı, Köyceğiz ve Muğla’nın her yerinden gelen kalabalık bir katılımla, renkli, coşkulu ve ilginin yüksek olduğu bir toplantı olarak gerçekleştirildi. “Su yaşamdır satılamaz” şiarıyla gerçekleştirilen toplantı, Meral Metin’in moderatörlüğünde yapıldı. Sosyolog Murat Candan, Gazeteci Yusuf Gürsucu ile Prof. Dr. Beyza Üstün’ün sunumları, Nihat Daş’ın slayt gösterisi, lise öğrencileri Nesrin Akyol, Sinan Uyar’ın gençliğin ekolojik duyarlılığı ve Recep Özata’nın nostaljik Köyceğiz anlatımları çalıştaya renk kattı.
İnsan yaşamında suyun önemi
Murat Candan, dünyada tatlı su oranına ve bu suyun içilebilir miktarının azlığına dikkat çekerek, insan vücudunun yüzde 70’e kadar ulaşan kısmının sudan oluştuğunu ve suyun insan için ne denli önemli olduğunu vurguladı. Yeryüzünde su zengini ve su fakiri ülkelerin arasında devasa uçurumlar olduğunu vurgulayan Candan, Türkiye’nin su stresi çeken ülke statüsünde yer aldığını söyledi. Susuzluğun insan psikolojisi üzerindeki olumsuz etkilerini örneklerle sunan Candan, suyun insan yaşamında çok yönlü yerinin olduğuna işaret ederek, suların yok edilmemesi için her şeyin yapılması gerektiğini vurguladı.
‘Mücadele anti-kapitalist olmalı’
Yusuf Gürsucu, kapitalizmin aşırı üretimleri ve tüketimleri sürekli büyütme zorunluluğu yaşamı bitirme noktasına taşıdığını belirtti. Gürsucu, suyun günümüzde metalaştığını, su için verilecek mücadelenin anti-kapitalist mücadele olması gerektiğini söyledi. Türkiye’de elektrik enerjisi üretme kapasitesinin ihtiyacın çok üzerinde olduğunu ve bu nedenle üretilmeyen elektriğin parasının şirketlere ödendiğini anlattı. Kaya gazını anlatarak, çıkarılma sırasında kilometrelerce yerin derinliklerine basılan su miktarının büyüklüğüne ve yeraltı sularına olumsuz etkilerini, jeotermal enerji santrallerinin doğaya verdiği zararları aktardı.
‘Su için tüm doğayı korumalıyız’
Beyza Üstün, Köyceğiz özelinde Sandras Dağı’nda maden ruhsat alanları, maden çıkarma faaliyetleri ve bunların doğaya verdiği, vereceği zararları anlattı. Madenlerin çalışma ruhsatı alırken küçük bir alan için müracaat edip ÇED raporu gerekli olmadan işletme iznini alıp ardından adım adım doğal alanlarda yağmalarını genişlettiklerini söyledi. Suyu korumak istiyorsak doğayı topyekûn korumak zorunda olduğumuza işaret etti. Türkiye’nin farklı yerlerinde devletin ve sermayenin doğaya saldırılarını ve geri dönülmez tahribatlarını örnekleyip ekolojik sistemi korumak için mücadeleyi hep birlikte büyütmemiz gerektiğini belirtti.
Hep birlikte karşı koyacağız
Tartışmaya katılan ekolojistler, batıda ve doğudaki yangınlara farklı yaklaşımları dile getirdi. Bir katılımcı en temiz çeşmenin yanındaki kahvede su isteyince, bin km öteden getirilmiş pet şişedeki suyu ikram ettiklerini görünce düştüğü şaşkınlığı anlattı. Bir diğer katılımcı, çocuk yaştaki eğitime değinirken, başka bir katılımcı Tuzla sulak alanına Ali Ağaoğlu’nun yapmak istediği kentle ilgili Milas ve Büyükşehir Belediyelerinin projeyi destekleyen tavırlarını eleştirdi. Çok verimli ve heyecanlı tartışmalardan sonra, Köyceğiz yerelinden başlayarak, Muğla’da ve Türkiye’de sermaye, sermaye birikimi için devleti arkasına alarak, doğaya saldırıyor ve gördüğü her şeyi paraya çevirmek istiyor. Bu saldırılara karşı hep birlikte ve güç birliğiyle karşı koymak dileğiyle çalıştaya son verildi.
EKOLOJİ SERVİSİ