Suriye’de her şey tozpembe imajını vermek, ileriyi görmemek anlamına gelir. Unutmamak gerekir ki, daha geçici bir hükümet var, şimdiden bu verilen görüntüler ileride sıkıntı olabilir. Dışişleri bakanı senelerdir HTŞ ile irtibatlarının olduğunu açıkladı. Bir yandan bu örgütü terörist ilan edeceksiniz diğer yandan da destek vereceksiniz. Aynı İsrail’e Gazze konusunda kafa tutmak gibi bir politika izlenmiş. Bir yandan İsrail’e kafa tutacaksınız diğer taraftan ticari ilişkilerinize devam edeceksiniz. Şimdi Türkiye’nin Suriye’de iki terörist yapılanmaya hatta üç yapılanmaya destek verdiği açıkça beyan edilmiş oldu. HTŞ, SMO ve IŞİD. Kimse kimseyi kandırmasın. El- Kaide, El-Nusra ve IŞİD Suriye emiri şu anda Türk yetkililerle sarmaş dolaş bir fotoğraf içindeler. HTŞ lideri madem ülkede kalıcı bir istikrar istiyor, ilk önce SMO ve IŞİD ile hesaplaşmalıdır. Bir günde kravat takıp teröristlikten kurtulmak olmaz. Biz Kürtlerde bir söz vardır, memur olan kişilerin yetkisini kötü kullanması üzerine “gravat uhau.” Türkiye’nin YPG fobisine daha doğrusu Kürt kazanımlarına saldırmalarına destek olmaları kendi içlerinde bir kargaşa ortamı oluşmasına sebep olur. HTŞ, Dürzilere, Alevilere ve diğer azınlıklara yapılanları önleyemezse durumlar daha çok karışacak. Ortalık ne kadar karışık olursa Türkiye daha çok zor günler yaşayabilir. Türkiye’nin derdi YPG’yi yok etmek. YPG yalnız Kürtlerden oluşmuyor, oradaki söylenenlere göre 150 bin kişilik bir silahlı kuvvet var ve ABD de bu yapıya destek veriyor. ABD’ye karşı, NATO müttefiki olan Türkiye bir hamle yapar mı o da meçhul. Fidan YPG’nin içindeki yabancıların ve PKK’li olanların ülkeyi terk etmesini istiyor. O zaman HTŞ bir ordu, SMO’suna ne gerek var. Zaten milli olduğuna bakmayın, içinde Kafkasya’dan, Tacikistan’dan ve diğer ülkelerden birçok terörist bulunduran ve Türkiye tarafından finans edilen bir yapı.
Erdoğan geçenlerde bir konuşmasında ilginç konulara değindi. Herkesin ilgisini çeken konuşmasında nasıl hatırlanmak istediğini dile getirdi. “Siyasetin limanı ahlak, tutarlılık ve dürüstlüktür’’ diyor. Devam ediyor “dürüst, ahlaklı, vicdanlı, mert, merhametli, memleketine ve milletine sevdalı birisi olarak hatırlanmak istiyorum.” Kusura bakmasın ama bu kavramların hiçbiri Erdoğan’ın bizlere yaşattıkları ile hiç örtüşmüyor. Benim yaşadıklarım ile de hiç alakası yok. Senelerce KHK’lı olarak yaşıyorum, senin için nasıl merhametli diyebilirim? Babamın katillerini ortaya çıkarmadınız, size nasıl vicdanlı diyebilirim? Kızıma Kürtçe adından dolayı kimlik vermediğiniz için size nasıl dürüst derim? Daha birçok örnek verebilirim. Bunları yalnız ben yaşamıyorum. Milyonlarca insan benim yaşadıklarımı yaşadı ve yaşıyor, hiç düşündünüz mü? Bu söylemleriniz her zamanki gibi bir algı operasyonu. Bu ülkede yaşayan çoğunluk bu yönetimden memnun değil. Yandaşların, tarikat ve cemaatlerin, mafyaların cirit attığı bir ülkede yaşamayacaklarının artık farkına vardılar. Ülkede gençler yüzlerini batıya çevirdiler, ciddi bir beyin ve vicdan göçü devam etmekte. Bütün bu yaşananlar ülkeyi daha da zor duruma düşürmektedir.
Ülkede umutlar tükendi. Umutsuz bir ülke ne anlam ifade eder ki.