Ekonomik kriz, işsizlik, dibe doğru gidişin engellenememesi ve hükümet politikalarını ekonomist Mustafa Sönmez, İzzet Önder, Bahadır Özgür ve Özgür Müftüoğlu ile konuştuk
Reyhan Hacıoğlu/İstanbul
Ekonomik krizin derinleştiği koşullarda işsizlik ve temel yaşam maddelerinin fiyatlarının artışı her geçen gün daha fazla yoksulluğa yol açarken, dibe doğru gidişi engelleyemeyen hükümet, çareyi herkesi susturma yollarını aramakta buluyor. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, “ekonomi toparlanıyor. Borsa zirvede” dese de resmi veriler, pazar tezgahları ve her gün gelen intihar haberleri aksini gösteriyor. Bütün verilerin ortada olmasına rağmen hükümet ise ekonomik gerçekleri açıklayanları “Toplumu yanıltmakla” suçluyor, ceza ile korkutmaya çalışıyor. Ekonomi yorumcularına ceza öngören yeni bir yasa tasarısı hazırlandığı iddiaları Ankara’da dolaşırken, konuyu ekonomist Mustafa Sönmez, İzzet Önder, Bahadır Özgür ve Özgür Müftüoğlu ile konuştuk.
Her şey yolundaymış gibi!
Hükümetin verileri saklamaya çalışmasına rağmen gerçeklerin ortada olduğunu belirten ekonomist Özgür Müftüoğlu, “TUİK’in resmi rakamlarına baktığımız zaman her şey yolundaymış gibi görünüyor. Yetkililer, Bakanlar da bu yönde açıklama yapıyor. Ama gerçekler çarşıda, pazarda, iş aramaya gidildiğinde görülüyor. Dolayısıyla derin bir işsizliğin yaşandığı ortada. Yine enflasyonda 8.5 gibi rakamlar söyleniyor ama gördüğümüzün bunun çok daha fazlası olduğu ortada” dedi.
‘Zaten terörist ilan ediliyor’
Resmi rakamlarla yaşananlar arasında ciddi bir farkın olduğunu belirten Müftüoğlu, sözlerine şöyle devam etti: “Şimdi hükümet diyor ki bu açı farkını dile getirmek ve bunu ortaya çıkaran politikalar doğrultusunda bir takım eleştiriler yapmak, ‘terörle’ bağdaştırılacak. İnsanlar hakları için mücadele ettiklerinde ‘terörist’ ilan edildiler. Şimdi sıra geldi karnı aç olduğunu söyleyenleri terörist ilan etmeye.”
‘Mücadele yerine…’
Bu tür yasakların beraberinde daha ciddi problem doğuracağına dikkat çeken Müftüoğlu, şunlara değindi: “İnsanlar kendilerini hiçbir şekilde ifade edemedikleri zaman, yollar kapalı olduğu zaman en son çare, bireyselleşmenin de etkisiyle ne yazık ki karşımıza intiharlar çıkar. Dolayısıyla insanlar iş bulamadıkları zaman ya da ekonomik olarak zora düştükleri zaman bunu bireysel başarısızlıkları olarak algılıyor ve yine bunun sistem meselesi olduğu konusunda da bilinç sahibi olmadıklarından eleştirmek, tartışmak yerine, mücadele yerine, demokratik yollar geliştirmek yerine, çaresizlikle intihara sürükleniyorlar.”
Çözüm yasakta değil
Çözümün yasaklamakta değil demokratik zemini yaratmakta olduğuna vurgu yapan Müftüoğlu son olarak şunu belirtti: “Türkiye’nin demokratikleşmesi ve en ekonomik olarak daha eşitlikçi, adil bir yapının gelmesi lazım. Bu tartışarak olacak. Tartışma zeminini ortadan kaldırdığınız zaman, sizin gibi düşünmeyenleri dışladığınız zaman bu ülke de daha iyi bir yere doğru gitmez.”
‘Çoğunluk etkilenince…’
Yaşanan sürece bakıldığında böyle bir söylentinin dahi garip olduğunu ancak Türkiye’de ne yazık ki artık hiçbir şeyin garip olmadığını belirten ekonomist Bahadır Özgür ise şunları söyledi: “Bunun niye yapıldığını biliyoruz. Çünkü iktidarı en fazla sıkıştıran konulardan birisi ki geldiği durum. Çünkü AKP iktidarı bugüne kadar her zaman ekonomiyi büyütmekle övünüyordu. Bunun da sonuçlarını sandıktan fazlasıyla alıyordu. Ancak birkaç yıldır gördüğümüz ekonomik bozulma, özellikle büyük kesimler üzerinde ciddi etkiler yarattı. Dolayısıyla bunun da önünü kesmek istiyorlar. Tabii şu da var, göz ardı etmemek lazım. Nihayetinde böyle bir uygulama olmasa da tazminat davalarıyla, CB’ye hakaret gerekçesi ile “terör örgütü propagandası” yapmak gibi suçlamalarla pek çok konuda zaten basın üzerinde, insanlar üzerinde ağır bir yaptırım uyguluyorlar.”
‘Her şey ortada’
İktidarın ekonomide uzun vadeli değil uluslararası konjoktörden doğan fırsatları kolladığını belirten Özgür, içerde de otoriter bir hava yaratarak gündemin ağır sorunlardan saptırıldığını söyledi. Yaşanan son gelişmelere de değinen Özgür, “En son Kuzey Suriye’ye yapılan askeri operasyonun bir nedeni de buydu. İçerdeki sıkışmayı aşmaya çalışıyor. Dış politikadaki fırsatları kullanarak içerdekileri gizlemeye çalışıyor. Ama gizlenebilecek bir tablo değil. İstediğiniz kadar enflasyonu tek haneye düşürdüğünüzü söyleyin, istediğiniz kadar bu işsizliğin artışının, istihdama çok katılmaya bağlayın, insanlar sokağa çıktığı zaman gerçeği görüyorlar” dedi.
‘Mesele siyasetin önünü kesmek’
Asıl amacın bu sorunlar üzerinden muhalefetin siyaset yapmasını engellemek olduğunu ifade eden Özgür şu ifadeleri kullandı: “Burada iktidarın yapmaya çalıştığı şey muhalefeti, muhalif siyaseti, örgütlenmelerin bu alanda siyaset yapmasını önünü engellemek. Yoksa meseleyi gizleyemeyeceğini o da biliyor.”
‘Şatafatı gizliyorlar’
Özgür son olarak Antep’te yaşanan iş cinayetine de değinerek şöyle konuştu: “Antep’te bir camide mühendis düştü. Valiliğin açıklamasında suçun inşaatta olmadığını ve bu ölüm üzerine yapılan açıklamaların ideolojik olduğunu söylüyor. Bütün mesele ekonomi, işsizlik, yoksulluk. AKP ve kendi çevresine topladığı zümrenin şatafatlı yaşamı ile yoksullar arasındaki farkı gösterecek siyaseti engellemeye çalışıyor. Dolayısıyla sürekli olarak burayı terörize etmeye çalışıyor.”
‘Kendileri toplumu yanıltıyor’
Böyle bir durumun yasalaşması fikrinin dahi akla ziyan olduğunu ifade eden ekonomistlerden Mustafa Sönmez ise şu bilgileri verdi: “Bu bir kere kimi kapsayacak, herkesi kapsayacaksa başta devlet yeklilerinin, bizzat Cumhurbaşkanının, damadının yargılanması lazım. Her gün toplumu yanıltan haberler yaydıklarını görüyoruz. Bunun son örneğini yakın zamanda gördük. Cumhurbaşkanı işsizliğin artışını iş gücüne katılanlardan kaynaklandığını söylüyor. Hâlbuki TÜİK verileri bize son iki ayda bir milyon dolayında yeni işsizin olduğunu gösteriyor. Ve bunun yüzde 15’i iş gücü artışında, yani ilk defa iş sahasına girmiş olanlar. Ya okulunu yeni bitirmiştir ya da evinde dururken iş piyasasına girmeye karar vermiştir. Geriye kalan 760 bin kişi ise işi olanların işini kaybetmeleri sonucu işsiz kaldıklarını gösteriyor. Yani tarımdan 100 bin, sanayiden 180 bin, inşaattan 460 bin, hizmetlerden 20 bin kişi işsiz kalmış. Demek ki işsizlikteki artış iş arayanlardan değil krizden dolayı. Şimdi bu haberi Cumhurbaşkanı bu şekilde kamuoyuna mal etmeye çalışıyor. E hani yeni yasa tasarısı ne diyordu; kamuoyunu yanıltma. Yanıltma bu işte.”
‘Deli saçması şeyler’
Böyle bir uygulamanın basın ve ifade özgürlüğüne aykırı olacağını vurgulayan Sönmez, “Bunlar ekonomi habercilerini, yorumcularını, kanaat önderlerini sindirmeye, korkutmaya, toplumu doğru bilgilendirmemeye gayret gösteren, hedefleyen deli saçması şeylerdir. Bunların bu şekilde gündeme getirilmesi bile bu rejimin ne kadar yönetmekten aciz duruma geldiğini ve nelerden medet umduğunu ortaya koyuyor” dedi.
‘Gündem saptırılıyor’
Haber vermenin başta gazeteciler ve yorumcuların işi olduğunun altını çizen Sönmez şunu dedi: “Bunların işi haber vermek, olan biteni yorumlamak. Bunu insanlar beğenir beğenmez. Haberi verirsiniz herkes de aklıyla doğruyu yanlışı bulur ama bu yasakla olmaz. Bu sadece gündem saptırmaya biraz daha korkutmaya, yıldırmaya dönük bir tasarı.”
‘Doğru bilgi verilmeli’
Görevleri halkı bilgilendirmek olan insanlara herhangi bir yasağın doğru olmayacağını belirten ekonomist İzzetin Önder ise, “Halka ne kadar doğru bilgi verilirse demokrasi denen uygulama o kadar gerçekleşebilir. Halk doğru bilgiler üzerinden oyunu kullanır. Bu tür kararların, söylemlerde bulunanalar cezai işlem uygulayacaklarını söylemleri demokrasi ile açıklanacak bir karar değildir” dedi.
‘Yasak değil önlem gerekir’
Yaşanan ekonomik krize de değinen Önder, “Gelelim ekonomik durum nedeniyle toplumumuzun savrulduğu intiharlara, kötü yaşam koşullarına. Devletin bunları örteceğine, gizleyeceğine, ilan yasağı, yayın yasağı koyacağına önlemesi lazım” dedi. Bilgilerin açık olması gerektiğine vurgu yapan Önder, “Bunlar açık olmadığı sürece aslında yayılan bilgiler toplumu daha çok daha büyük olumsuzluklara sürükleyebilir. Bundan dolayı doğru bilgi almak vatandaşın da görevidir. Olayların gerçek nedenine baktığımızda intiharlar vs. devletin gerçekten bütün kararlarında sermayeden çok halkına dönük tedbirler geliştirmesi gerektiği ortaya çıkacaktır” dedi.
‘Gelir eşitsizliği var’
Devletin sermaye politikalarına da değinen Önder şunları dile getirdi: “Devletler, kapitalist devletler evet sermayenin gelişebilmesi için sermayeye avantaj sağlar. Bu gerekli çünkü kapitalist sistem içindeyiz ama aynı zamanda yaratılan katma değerden veya ulusal gelirden toplumun hakça pay almasını sağlamak da devletin görevi. Devlet bunu yapmadığı zaman, sermayeye avantaj ağladığı zaman belki sermaye artar ancak çöken toplum sonucu sermaye de bir gün çöker. 2008 krizi Batı dünyasında büyük bir gelir bozukluğundan kaynaklanmıştı. Bu makul bir olay dünya çapında ama Türkiye’ye baktığımızda da bu derece bir gelir dağılımı, uçurumu olduğu zaman yani insanlarımızın büyük kısmı asgari geçimin altında yaşamak zorunda kalıyor. Burada demokrasi de olmaz, özgürlüklerden de bahsedilemez.”