Artık değişim, yeni araçlar ve yöntemlerle kendini dayatıyor. Araç, sadece silah değil; aynı zamanda ışıktır. Kitlelere bilinç ve ahlak taşımak, doğru bir yaşamın inşasında en önemli unsurlardır. Kültür gerillası olmak, bu mücadelede bir yol haritasıdır
Kahraman Oğuz
Gerilla denildiğinde genellikle kırlarda ya da dağlarda savaşan, gayrinizami harp koşullarında mücadele eden, ölen ve öldüren genç nüfus akla gelir. Ancak gerilla kavramı, şehirlerde de farklı koşullarda kendini gösterebilir.
Tabii ki diyalektik tarihsel materyalizmin temel şartlarından biri değişimdir. Bilimsel olarak, her şeyin sürekli bir hareket ve değişim içinde olduğu ifade edilir. Bilimde mutlaklık yoktur; çağ değişir, ekonomik, sosyal, siyasal ve teknolojik koşullar değişir. Bu değişim, düşünceleri ve ideolojileri de etkiler ve dönüştürür.
21. yüzyıla girerken bu değişimle yüz yüzeyiz. Emperyalizmin küreselleşen dünya düzeninde sömürü ağını genişletmesi ve muhalif güçlere saldırılarını arttırması, mücadeleyi daha karmaşık bir hale getirmiştir. Bu durum, deyim yerindeyse, yatak odalarına kadar nüfuz eden bir denetim ve tahakküm biçimini ortaya çıkarmıştır. Kültürel yozlaşma, uyuşturucu bağımlılığı, şiddet yöntemleri ve gelişmiş teknolojiler, bireylerin ve toplumların yaşam alanlarını her an izlenebilir hale getirmiştir. İnsansız hava araçları, kimyasal bombalar, uzun menzilli silah sistemleri gibi teknolojilerle kırsal ve kentsel alanlarda etkinlik gösteren emperyalist güçler, denetim ve imha kapasitesini artırmıştır.
Ancak mücadele, insanlığın eşit, özgür, refah dolu ve onurlu bir yaşamı hak ettiği inancıyla sürdürülmektedir. İnsanlar, “yaşam uğruna ölecek kadar seviyoruz” diyerek darağaçlarına çıkmış, açlık grevlerine ve ölüm oruçlarına yatmışlardır. Fakat esas mesele ölüm değil, yaşamdır. O halde yaşam için yoğunlaşmalı ve sormalıyız:
Nasıl bir yaşam?
İnsana yakışan bir yaşam. Temiz bir çevre, adil bir düzen, ücretsiz kamu hizmetleri, herkesin eşit haklarla erişebileceği eğitim, sağlık, ulaşım ve iletişim olanakları… Bunların tümü, insanı merkeze alan bir düşünceyle mümkündür.
Peki, bunu başarmak mümkün mü? Elbette mümkündür! Devrim, kitlelerin eseridir. Devrim, aynı zamanda bir değişimdir. Üretim araçları ve güçlerinin, toplumsal refaha hizmet edecek şekilde yeni bir anlayışla yeniden düzenlenmesi mümkündür. Böylece toplumsal aydınlanma gelişir, bilinç düzeyi yükselir ve insanlık, doğayı ve canlıları koruma bilinciyle hareket eder.
Tüm bunları başarmak mümkün mü?
Evet, mümkündür. Bunun yolu, doğru bir düşünce ve ahlaki bir kişilik kazanmaktan geçer. Fikir ve zikir bütünlüğü, zihniyet ve vicdanları fetheder. Bugün, demokratik, ekolojik ve cinsiyet özgürlükçü bir paradigma ile bu hedeflere ulaşmak mümkündür. Ancak hayat, dikensiz bir gül bahçesi değildir. Mao Zedung’un dediği gibi, devrim yolu düz değil, dolambaçlı ve dikenlidir. Devrim, bir sınıfın diğerini devirmesidir; üretim araçlarının ve zihniyetin el değiştirmesidir.
Artık değişim, yeni araçlar ve yöntemlerle kendini dayatıyor. Araç, sadece silah değil; aynı zamanda ışıktır. Kitlelere bilinç ve ahlak taşımak, doğru bir yaşamın inşasında en önemli unsurlardır. Kültür gerillası olmak, bu mücadelede bir yol haritasıdır.
Kültür gerillası, alternatif ve doğru bir yaşamın ağlarını, bir ipekböceğinin kozasını örer gibi sabırla inşa eder. Komün ve meclis örgütlenmeleriyle bu mücadele yürütülebilir. İnsan yaşamı kutsaldır ve bunu en iyi anneler bilir. Yaşam, barış içinde ve güneşli bir sabah kadar güzel olabilir.
Barış içinde refah sağlanabilir, kötü fikirler ve ayrımcı düşünceler ayrık otları gibi temizlenebilir. Bu nedenle, savaşa karşı barışı, şiddete karşı sevgiyi savunmalıyız. Tarihte bunun en güzel örneği, Mahatma Gandi’nin sivil itaatsizlik eylemiyle şiddetsiz ve kansız bir şekilde başarıya ulaşmasıdır. Bu anlayış, toplumun tüm kesimlerinde yer edinmelidir. O zaman başka bir dünya, başka bir yaşam mümkün olacaktır. Açlığın, işsizliğin ve sömürünün olmadığı, insanca bir yaşam kurulabilir.
Bunun için eski savaş yöntemlerinden vazgeçmeli, sanatla, kültürle, şiirle, resimle, gitarla, çiçekle, öyküyle, sevgiyle ve aşkla yeni yollar bulmalıyız. Karanlığa küfür etmek yerine bir mum yakmalıyız. Önce kendimizi temizlemeli, kinden arınmalı ve barış içinde yaşamaya odaklanmalıyız.
Bir tohum gibi, yaşadığımız her yerde sevgi ve barış ekmeli, oksijen ve gölge veren bir ağaç gibi topluma fayda sağlamalıyız. İnanmalı ve doğruya inandırmalıyız. Zafer, her zaman direnenlerin ve doğru yolda yürüyenlerin olacaktır.
Kültür gerillası olmak, bu hedeflere ulaşmanın temel adımıdır.
Not: Bir insanın ölümü, bir dünyanın yok olması demektir. Ölüme hiçbir halkın ya da toplumun ihtiyacı yoktur. Her toplum, kendi topraklarında özgürce ve insanca yaşama hakkına sahiptir.
Savaşa karşı barış, ölüme karşı yaşam!