Takip edebildiğim kadarı ile Metin Yeğin iki yazısında Kürt belediyelerinin neden suyu bedava vermediğini soruyor ve bunun eleştirisini yapıyor. Demokratik Ekolojik ve Kadın Özgürlüğü esaslarına dayalı bir anlayışla yönetilmeye çalışılan belediyelerin dört dönem boyunca bunu neden yapmadığını anlamak için öncelikle Kürdistanda yaşanan savaş gerçekliğine ve T.C yerel yönetim politikalarına bakmak gerekiyor. Kürtler 80 öncesi yani 79 yılında 2 belediye başkanlığı ve 3 belediye meclisini alarak yerel yönetimlerle tanışırlar. Ancak bu çok kısa bir süre devam eder. Batman belediye başkanı Edip Solmaz belediye başkanlığını kazandıktan 27 gün sonra faili meçhul bir şekilde katledilir. Nadir Temel ise kısa süre sora görevden alınır. Sonraki 1999 yılıyla birlikte parti adına seçimlere giren Kürtler her dönem başta katliam ve tutuklama olmak üzere bütçe sınırlaması, proje reddi, çalışmanın iptali, yapılan hizmete dava açılması gibi sıralayabileceğimiz yüzlerce engelle mücadele ederek görev ve sorumluluklarına sahip çıkmaya çalışırlar.
Belediye başkan ve meclis üyelerinin toplu tutuklanmadığı bir dönem yoktur. Ancak bu konuyu başka zaman değerlendirmek daha doğru olur. Bedava su sorusuna dönecek olursak, 2014 yerel seçimleri ile birlikte DBP’nin kazandığı belediyelerden biri de Cizre belediyesidir. Eşbaşkanlık, eşit temsiliyet ile kazanılmış olup ilçe oylarının yüzde 81.61 alan seçilmişlerin demokratik ve komünal belediyecilik anlayışına uygun birçok uygulamasının yanında suyu bedavaya verme hizmeti de bulunmaktaydı. Ancak T.C. Belediyeler yasasına göre suyu bedava vermek “mülkiye amiri” yani belediye eşbaşkanları başta olmak üzere tüm seçilmişlere “görevi kötüye kullanmaktan” dava açılır. Elbette Cizre belediye yöneticileri bunu engel veya yapmama nedeni yapmadılar. Fakat yüzlerce dava içinde başka bir tanesi ile uğraşmamak için en az miktara dağıtımını yaptılar. Yani 1 TL’ye. Kayyımın atanmasına kadar bu uygulama devam etti. Ayrıca su sorunu yaşayan bir örnek verelim. Hakkâri- Yüksekova belediyesini dört dönemdir Kürtler kazanıyor. Zağrosların eteklerinde, su kaynaklarının en fazla olan coğrafyası olmasına rağmen halen düzenli bir su sistemi oluşturulabilmiş değil. Neden mi? Çünkü her hazırlanan proje, girişim içişleri bakanlığı tarafından ret edildi. Kürtleri su kaynakları içinde susuz bırakma politikası uygulandı.
Ancak esas mesele bu değildir. Yapılan binlerce pratik, geliştirilen anlayış ve yönetim biçimi dünya belediyeler tarihine ciddi katkı sunmaktadır. Kürt belediyeciliği model olduğu kadar ciddi çalışmalar ve toplumsal değişimler yaratmıştır. Esas sorun ise bunun görülmemesi ve sürekli Avrupa merkezli bakış açısından kaynaklı kıyaslamanın Avrupa olmasıdır. Sürekli neden yapılmadı veya neler yapılması gerektiği bakış açısıyla yaklaşım ve değerlendirmeler katkı sunmamaktadır. Bir de yapılanları görmeye, anlamaya çalışmak gerekmektedir. 20 yıldır her türlü baskı ve engele rağmen her dönem daha başarılı ve büyüyerek süren yerel yönetimler deneyimi iyi incelenirse tüm dünyaya model olabilecek niteliktedir. Kürdistan’a sadece dışardan bakmak, içinde olduğu savaş gerçekliğine karşı toplumsal devrimi nasıl geliştirdiğini görmemek egemen bakış açısından kaynaklıdır.
Sürekli Kürt belediyeciliğinde neden bir model yok denilmektedir. Model ve yaratılanlar yeterince olmasına rağmen yaşanan eksiklikler daha fazla görülmektedir. Kürt belediyeciliği suyu bedava yapmadı, bürokratik anlayışı tümden kaldıramadı, komünal belediyeciliği yaygınlaştıramadı. Ancak Kürt belediyeciliği belediyeleri reis mantığından kurtardı, erkeğe tapulanmış anlayışı yıktı, ağa, burjuva ve orta sınıf dışında toplumun her kesiminden bireylerin belediye başkanı ve meclis üyesi olabileceğini gösterdi, toplumun istediği zaman belediyelere gidebilmesini geliştirdi, tüm tutuklama ve gözaltılara rağmen direnerek geri adım atmadı.
Ancak Kürtler açısından temel bir sorun var ki o da Kürtlerin yeterince anlaşılmamasıdır. Kürtler belediyecilik pratiğinde kendine kıyas olarak bir çıta belirlemişlerdir. Kürtler açısından başarı çıtası Avrupa veya Ortadoğu belediye pratikleri olmamıştır. Elbette bunları incelemiş, miras olarak alabileceklerini değerlendirmiştir. Ama bunu kıstas olarak belirlediği Demokratik Ekolojik Kadın Özgürlüğü esaslarına göre ele almıştır. Özetle Kürtler kıyaslamayı Demokratik Ekolojik Kadın Özgürlüğü esaslarına göre yapmakta ve bundan kaynaklı sürekli olarak belediye pratiklerini değerlendirip eleştirmekte ve buna göre yol almaktadırlar. Anlaşılmalıdır ki bunu yaparken de devlet mantığına göre değil toplum mantığına göre yapmaktadırlar. Onun için tüm belediyelerin de suyu bedava yapmamalarına takılmaktan ziyade devrim niteliğinde olan belediyelerdeki eş başkanlık sistemine odaklanmak ve anlamaya çalışmak daha fazla katkı sunacaktır.