DEM Parti sözcüsü Ayşegül Doğan bir süredir medyaya yansıyan PKK’nin silah bırakacağına dair haberleri doğruladı.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin çağrısına olumlu yanıt veren Abdullah Öcalan’ın başlattığı silahlı savaşa son verme ve bunun karşılığında demokratikleşme sürecinde PKK kendini feshettikten sonra atması gereken son adımı atmış olacak. Silahların bırakılmasıyla, iktidarın demokratik adım atmayı geciktirmesinin böylece hiçbir gerekçesi ve bahanesi kalmayacak.
Geçtiğimiz gün CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in, bir muhabirin “PKK’nin silah bırakmasıyla” ilgili sorduğu soruya verdiği yanıtta barış ve demokratikleşme yönünde atılacak adımlara destek vereceğini açıklamasıyla birlikte, iktidarın demokratik adım atmasının önünde hiçbir siyasi engelin olmadığı da ortaya çıkmıştır.
Ne var ki, Erdoğan barış ve demokrasi sürecinin önüne CHP’ye karşı başlattığı operasyonlarla çok tehlikeli bir engel çıkarmış bulunuyor. CHP’li belediyelere yönelik operasyonlar, son Saraçhane mitingine katılanların ve CHP İzmir İl Başkanının tutuklanmasıyla doğrudan bu partiyi de hedefe almıştır. Bunlara paralel olarak Halk TV’nin on gün karartılma kararı da bu saldırıların daha da tırmanacağının işaretidir.
İktidara muhalif halk çoğunluğunun neredeyse dört aydır yüzbinler halinde haftada iki defa alanları doldurmasına rağmen rejimin gerginliği ısrarla sürdürmesi barış ve demokrasi sürecini beklenmedik bir anda imkansız kılar.
Toplumun çoğunluğunu karşısına alan, polis ve yargıyla bu çoğunluğa karşı savaş açan bir iktidardan demokrasi beklenemez.
Bu durumda PKK’nin silah bırakmasıyla birlikte yapılması gereken ilk iş, CHP’li belediye başkanlarına ve çalışanlarına yönelik hukuksuz tutuklamalara son verilmesi, tutuklananların derhal serbest bırakılması olmalıdır. Bu adım atılmadan barış ve demokrasi süreci, Erdoğan tarafından Kürt halkını oyalamaya, eylemsiz pasif bir beklentiye mahkum etmeye, DEM Parti’yi alanları dolduran halk çoğunluğundan uzaklaştırıp, yalnızlaştırmaya dönüştürülecektir.
PKK son tarihi adımı atıp, silah bıraktıktan sonra siyasi mücadele devreye tümüyle girmiş olacağına göre, barış ve demokrasi sürecinin sadece iktidar partisinin ne yapacağına bağlı olmadığını hatırlatmak gerekecek. Barış ve demokrasi sürecinin, ya tüm muhalefetin iktidarla birlikte müzakeresi sonucunda ya da iktidara karşı muhalefetin ilk seçimde iktidara son vermesiyle gerçekleşeceğini ilan etmenin zamanıdır.