Rojava’da hayata geçirilen demokratik konfederalizm ve kadın özgürlükçü yaklaşım, Kürt hareketinin yalnızca gümüş değil, gerçek anlamda altın madalyaya uzandığını göstermektedir. Bu nedenle, Kürt halkının mücadelesi, eksik kalan üzerinden değil, inşa edilen üzerinden değerlendirilmelidir
Rahmetullah Berxwedan Andan
Psikolojik bir olgu olan “gümüş madalya paradoksu”, olimpiyat gibi rekabetçi ortamlarda ikinci olan bireylerin, üçüncülere kıyasla daha az mutlu olmasını açıklar. Bunun temelinde, bireyin gerçekte olan değil, olabilecek olan üzerine kurduğu “karşıt-gerçek düşünme” yatmaktadır. İkinci olan, zirveye bir adım kalmışken kaybetmenin hüznünü yaşarken; üçüncü olan, madalyasız kalma ihtimaline göre konumunu olumlu değerlendirir. Bu durum yalnızca bireysel psikolojide değil, kolektif mücadelelerin değerlendirilmesinde de etkili olabilir. Kürt halkının uzun soluklu mücadelesi ve Abdullah Öcalan’ın vizyonu bağlamında bu paradoks, dikkat çekici bir perspektif sunar.
Kazanımları gölgede bırakan duygular
Kürt özgürlük hareketi, onlarca yıldır süren bir direnişin ardından önemli kazanımlar elde etti. Rojava’da kurulan özyönetim modeli, kültürel canlanma, kadın özgürlük mücadelesindeki sıçrama ve uluslararası görünürlük, bu kazanımların başlıcalarıdır. Ancak bazı kesimler, tam bağımsızlık ya da uluslararası devletsel tanınırlık elde edilememiş olmanın hüznünü yaşayarak, mevcut başarıların değerini küçümseyebilmektedir. Bu ruh hâli, “gümüş madalya paradoksu” ile benzeşmektedir: Kazanılmış olanın kıymeti, kazanılamayanla karşılaştırıldığında gölgede kalmakta; bu da kolektif bilinci zayıflatan bir psikolojik iklim yaratmaktadır.
Karşıt-gerçek düşünmeden yapıcı gerçekliğe
Karşıt-gerçek düşünme, sadece bireysel değil, kolektif mücadelelerde de gelecek tahayyülünü etkileyebilir. Oysa toplumsal hareketler, geçmişin kayıplarına değil, bugünün somut kazanımlarına ve geleceğin potansiyeline odaklandığında güçlü kalabilir. Rojava’daki özerklik modeli, Kürt kimliğinin kültürel olarak yeniden inşası ve kadın öncülüğündeki devrim, yalnızca Kürt halkı için değil, küresel özgürlük ve eşitlik mücadeleleri için de örnek teşkil etmektedir. Bu bağlamda, gümüş madalyayı bir “yenilgi” olarak değil, altın madalyaya açılan bir süreç olarak değerlendirmek gerekir. Bronz madalya sevincinin temsil ettiği kıymet bilme duygusu, gümüş madalya seviyesinde de yeniden üretilebilir: Elde edilenin farkında olmak ve onu geleceğin zemini hâline getirmek.
Abdullah Öcalan ve demokratik konfederalizmin dönüştürücü vizyonu
Abdullah Öcalan’ın son iki on yıllık sürece yayılan paradigmatik değişimi, klasik ulus-devletçi, merkeziyetçi çözüm önerilerinin ötesine geçerek, halkların eşitliği, yerel özyönetim ve toplumsal ekoloji temelinde “Demokratik Konfederalizm”i ortaya koymuştur. Bu yaklaşım, ulus-devlet içinde çözümü değil, devlet-dışı alanlarda demokratik yaşam alanlarının inşasını öngörür. Bu modelin Rojava’da hayata geçirilmesi, “kadın özgürlükçü paradigma” ile birleştiğinde, sadece bölgesel bir strateji olmaktan çıkıp evrensel bir anlam kazanmıştır. Öcalan’ın “Jineoloji” kavramı, kadın bilgisini ve özgürlük mücadelesini merkeze alan bir bilimsel ve toplumsal dönüşüm iddiasıdır. Kadının özgürleşmesini, toplumun özgürleşmesinin önkoşulu olarak konumlandırır. Bu paradigma, militarizmi ve ataerkil iktidar biçimlerini sorgularken, aynı zamanda alternatif bir yaşamın mümkünlüğünü ortaya koyar.
Altın madalya: Kadın özgürlük mücadelesi
Kürt hareketinin en çarpıcı ve tarihsel kazanımı, kuşkusuz kadın özgürlük mücadelesidir. Rojava’da inşa edilen özsavunma birlikleri, komünal yaşam alanları ve eşbaşkanlık sistemi, bu mücadelenin kurumsallaşmış biçimleridir. Kadınların mücadelenin yalnızca nesnesi değil, öznesi hâline gelmesi, erkek egemen devrim anlayışına da köklü bir eleştiri sunmaktadır. Bu nedenle, “altın madalya” sembolü, soyut bir bağımsızlık hayalinden çok, somut bir toplumsal dönüşümle anlam kazanmalıdır. Kadının özgürleştiği bir toplumsal yapı, yalnızca bir halkın değil, insanlığın evrensel kurtuluş projelerine ilham olabilir. Gümüş madalya paradoksu, bu kazanımların değerini küçültmemeli; aksine, bu kazanımların geleceğe nasıl taşınacağına odaklanmalıdır.
Gelecek turlara hazırlık: Stratejik odaklanma
Gümüş madalya paradoksunun asıl tehlikesi, gelecekteki mücadele evrelerine hazırlanmayı engellemesidir. Oysa geçmişe değil, geleceğe odaklanan bir strateji, kazanımların derinleştirilmesini ve yeni mücadele turlarına daha güçlü girilmesini sağlar. Öcalan’ın vurguladığı stratejik sabır ve tarihsel sorumluluk, tam da bu noktada anlam kazanır: Var olanı konsolide et, değerlendir ve ileriye taşı. Rojava örneği, yalnızca bir başarı hikâyesi değil; aynı zamanda devam eden bir inşa sürecidir. Bu süreç, kaybettiklerine değil, sahip olduklarına odaklanan bir psikolojiyle ilerletilmelidir. Ancak bu şekilde, gelecekteki tarihsel dönemeçlerde, hareket daha kararlı ve yaratıcı olabilir.
Sonuç: Kazanımların farkına varmak, geleceği inşa etmektir
Karşıt-gerçek düşünceden arınmak, hem psikolojik hem de siyasal bir özgürleşmeyi beraberinde getirir. Abdullah Öcalan’ın önerdiği paradigmalar, sadece teorik değil, aynı zamanda tarihsel olarak sınanmış modellerdir. Rojava’da hayata geçirilen demokratik konfederalizm ve kadın özgürlükçü yaklaşım, Kürt hareketinin yalnızca gümüş değil, gerçek anlamda altın madalyaya uzandığını göstermektedir. Bu nedenle, Kürt halkının mücadelesi, eksik kalan üzerinden değil, inşa edilen üzerinden değerlendirilmelidir. Zafer, yalnızca devletle değil, toplumun dönüştürülmesiyle ilgilidir. Altın madalya, bu dönüşümün ta kendisidir.