Kürt hareketi doksanların başından beri barışı, diyaloğu ve Kürt meselesinin müzakereyle çözülmesini savunuyor.
Devlet Bahçeli; 1 Ekim 2024 tarihinde, TBMM’deki yeni yasama yılı açılış töreni esnasında DEM Parti sıralarına geldi ve oradaki parti temsilcilerinin elini sıktı. Bu davranış Kürt hareketinin yıllardır savunmuş olduğu diyalog ilişkisi yönünde bir adımdır.
Kürt hareketi gibi enternasyonalizmi, barışı, halklar arasında diyaloğu savunan bir politik akım uzanan eli doğal olarak elini uzatarak karşıladı. Başka bir işin olması mümkün değil. Yıllar yılı barışı savunmuş bir hareket “Hayır, ben bu ilk adımı kabul etmiyorum” demeyecektir. İki iki daha dört.
Yok böyle değilse ne yapacaktı? Mecliste tokalaşmayacaktı ve buna bağlı olarak rejim temsilcileri “Gelin görüşelim” teklifinde bulunduğunda bunu red mi edecekti? O zaman herkes dönüp “Yıllar yılı barış görüşmesi yapalım yönünde açıklamalarda bulundun, şimdi neden görüşmüyorsun?” diye sormaz mıydı? Sorardı elbette, hem de nasıl sorardı. Sormayı bir kenara koyalım, en üst perdeden Kürt hareketini suçlardı. Ne kadar çatışma yanlısı olduğu şeklinde eleştirirdi. Yalansa yalan denilsin.
Böyle bir durumda on tane seçenek yoktur.
Bu hamleyi rejim şu nedenle yaptı, bu nedenle yaptı diye sayıp dökmenin bir anlamı yok. Siyaset yapmak, arkanıza rahatça yaslanıp karşınızdaki tarafın en ideal derecede demokrat olmasını beklemek değildir. Öyle bir tarih seyri yok. Tarihteki bütün parçalar ve özneler son derece dinamik. Kürt hareketinin “Sadece en demokrat olanlarla barış görüşmesi yaparım ben” diyebilme rahatlığı yok. Bilakis, her türlü ihtimali ele almak konumunda.
Böyle mülahazalarda bulunanların ben, Kürt hareketi silahların da dahil olduğu bir mücadele verirken tabloyu olumlu bulduklarına pek rastlamadım. Bu çevrelerin, hareket barış için girişimlerde bulunduğunda eleştirel bir havaya girmelerini tutarsız buluyorum doğrusu. Ona eleştirel bile demeyelim de sanki bir söylenme hali.
Rejimden gelen bu adım, diyebiliriz ki bölgedeki ve özellikle Suriye’deki koşulların zorlamasından kaynaklı ortaya çıktı. Kürt hareketi bunu dikkate almayıp tamamen Türkiye siyasetinden ortaya çıkan bir uç vermeyi mi bekleyecekti? Dünya savaşı koşulları Ekim Devrimi’ni doğurdu, dünya savaşı dış faktör sayılır ve bu normaldir. Efendim, itilaf mı var?
“Teşbihte hata olmaz” sözü aslında teşbih (gençler için, yani benzetme) yapmanın kendisi yanlış değildir anlamındadır. Gelgelelim her teşbihe isabetli bir teşbihtir diyemeyiz. Şöyle diyenler oluyor, “kaplana fazla yaklaşma”. Bu barış görüşmeleri konumlanışını tasvir etmek anlamında, hiçbir şekilde doğru değil. Hatta gerçeğin tam tersi. Kürt hareketi barış girişimlerinde neden bulunuyor? O kaplan denilenle mesafeyi açabilmek için. Yıllardır o kaplan denilen zulüm makinesinden çekmediği kalmamış bir harekete bu denilemez. Kürt hareketi bütün bu hareketleri kaplan durduğu yerde dursun diye yapıyor. Kaplanın elli kilometre kenarından bile geçmemiş olanlar bunu anlamaz tabii ki.
Tutturuyorlar bazı muhalif arkadaşlar, diyorlar ki sağcılarla barış görüşmesi olur mu? Olur tabii ki, çünkü gerçeklik bu ve başka çare yok. İktidardakilerle görüşmek zorundasınız. Onlarla görüşülebiliyor bile olsa, barış yönünde bir adım atılması bu memleketin çehresini derinden değiştirebilir. Kürt meselesi çok büyük ve derin bir meseledir. O konudaki bir düzelme her şeyi dalga dalga değiştirir. Yine de “Demokrat olmayanlarla yapılır mı bu iş?” deniyorsa bir benzetme de ben yapmış olayım. Portakal ağacının köklerindeki toprak, portakal tadında değildir. Bu yanlış bir tarih metoduna göre düşünmek olur.
Kürt meselesi çözüldüğü anda, rejimin alışık olduğu zulüm yapma siyaseti havada asılı kalır. Bütün vücut kimyası bozulur. Kendisini eskisi gibi sürdürmek için inat ettiğinde, görülmemiş tutarsızlıkların pençesine düşer. Statik CHP geleneği bile kendisine direnen bir dinamizme dönüşür. Çoğunluk unutmuş olabilir ama diyalektik budur.
Lenin yoldaş, “Ne Yapmalı?” kitabının, kötü çeviri yüzünden gözlerden kaçan bir köşesinde şöyle yazıyor:
“İşçiler, üniversite öğrencileri ve lise öğrencileri kendileriyle bu sorunlar konuşulabilecek şekilde eğitilebilirler. Ama mademki bu konulardan konuşmaya başladınız, o halde sorulara gerçek yanıtlar verin. Geriye çekilip ortalama insanın ya da kitlenin arkasına saklanmayın. Sorunları fıkralarla ya da saçma sapan sözlerle geçiştirmeye kalkışmayın.”
Ne dedi bize? Geçiştirmeyin, dedi. Yani gizlenmeyin, kaçınmayın, dedi.
Evet. Kürt halkını ve onun tartışmasız temsilcisi olan Kürt hareketini savunacağız. Haklı olanı savunacağız. Haksızlığa ve hukuksuzluğa uğruyor olanı savunacağız. Kürt halkının, Türkler cenahında onun kıymetini bilenler olduğunu görmesi için savunacağız.
Bizim hanemizde gerçekleri geçiştirmek olamaz. Gerçekleri savunmanın geriliminden kaçacak olanlardan değiliz. Gerçekleri savunabilmek mümkündür.
Ve ay en zayıf halinde bile “işte orada” diye parmakla gösterilebilir.