• İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
21 Ekim 2025 Salı
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
ABONE OL!
GİRİŞ YAP
Yeni Yaşam Gazetesi
JIN
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Yeni Yaşam Gazetesi
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Ana Sayfa Forum

Kürt siyasetinin barış dili: Ulusalcı-Laik kesimle diyalog imkânları

21 Ekim 2025 Salı - 00:00
Kategori: Forum, Manşet
Kürt siyasetinin barış dili: Ulusalcı-Laik kesimle diyalog imkânları

Barış sürecinin bir şekilde, Cumhuriyet tarihi boyunca işlenen inkâr, imha ve asimilasyon politikalarının kabulünü, yani ‘modern Türk yurttaşı’ kimliğinin sorguladığını görmek ve o kesimleri buna davet etmek ancak yapıcı bir dil ile mümkün olacaktır. Sonuçta Kürtlerle eşitlenmek, onlar için yalnızca siyasal bir değişim değil, tarihsel üstünlük statüsünün sonu anlamına gelir

Ercan Jan Aktaş

1 Ekim 2025’te, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın TBMM açılışında verdiği iki fotoğraf, siyasal iletişimin nasıl bir simülasyon alanına dönüştüğünü hepimize bir kez daha gösterdi. Bir fotoğrafın, sadece bir anı değil, bir stratejiyi, bir ideolojiyi ve bir dönemin ruhunu temsil ettiğine dair bilgilerimizi yeniden tazeledik.

Bu kareler, Türkiye siyasetinde yeniden bir gerilim hattı açarak, iktidarın barış fikrini araçsallaştırma biçimlerini görünür kılmıştır. Erdoğan’ın ateşlediği bu çatışma alanından doğru özellikle ulusalcı-laik-seküler kesimlerin Kürtlere, özellikle de Kürt siyasal hareketine karşı hem siyaset alanından, hemde basın, medya ve sosyal medya üzerinden kurdukları öfke ve nefret diline gündelik siyaset ile karşılık vermek doğru olmayacaktır. Öncelikle bu öfke ve nefretin kökenlerine iyi bakmak, oradan doğru bir dil kurmak çok daha yapıcı olacaktır.

Ulusalcı-laik-seküler kesimlerin Kürtlere dönük öfkesinin kökeni, yalnızca güncel siyasî reflekslerle değil, Cumhuriyet’in kuruluşundan bu yana inşa edilen kimlik ve yurttaşlık anlayışının tarihsel kodlarıyla ilgilidir. Bu kesim, Cumhuriyet’in kurucu öznesi olarak kendisini “ulusun sahibi” konumunda görmüş, modernleşme ve laiklik üzerinden tanımlanan Türk kimliğini merkeze almıştır.

Dolayısıyla Kürtlerin eşit yurttaşlık, özerklik ya da demokratik temsil talepleri, bu tarihsel ayrıcalık anlatısını doğrudan sarsmaktadır. Kürt siyasal hareketinin meşru bir özne olarak tanınması, bu çevrelerde bir “imtiyaz kaybı” korkusu yaratmakta; devletle özdeşleşmiş yurttaşlık bilinci içinde barış süreci, “devletin diz çökmesi” olarak algılanmaktadır. Kemalist modernitenin asimilasyoncu mirası ise, kültürel çoğulculuğu bir tehdit olarak kodladığı için, Kürtlerin kimlik talepleri bu kesim nezdinde hâlâ “bölücülük” ya da “gericilik” olarak görülmektedir.

Bu öfkenin derinleşmesinde sınıfsal ve kültürel mesafe de belirleyici bir rol oynar. Kentli, orta-üst sınıf bir yaşam biçimini temsil eden ulusalcı-laik-seküler çevreler, Kürtlerin yoksulluk, göç ve savaş deneyimlerinden doğan toplumsal gerçekliğini genellikle “öteki Türkiye” olarak algılar. Bu algı, hem kültürel bir önyargıyı hem de politik bir mesafeyi besler. Ancak asıl neden, olası bir barışın beraberinde getireceği tarihsel yüzleşme korkusudur.

Barış sürecinin bir şekilde, Cumhuriyet tarihi boyunca işlenen inkâr, imha ve asimilasyon politikalarının kabulünü, yani “modern Türk yurttaşı” kimliğinin sorguladığını görmek ve o kesimleri buna davet etmek ancak yapıcı bir dil ile mümkün olacaktır. Sürecin bir şekilde ulusalcı-seküler kesim açısından bir kimlik travmasına, bir hegemonik modernite krizine dönüştüğünü görmek gerekiyor.  Sonuçta Kürtlerle eşitlenmek, onlar için yalnızca siyasal bir değişim değil, tarihsel üstünlük statüsünün sonu anlamına gelir. Bu nedenle barış, onların gözünde bir umut değil, varoluşsal bir tehdittir.

Bu anlamda Türkiye’de barış ve çözüm sürecinin yeniden inşası, yalnızca iktidar blokunun değil, aynı zamanda ulusalcı-laik-seküler kesimlerin de demokratik dönüşüme dâhil edilmesini gerektirir. Bu kesimlerle kurulacak ilişki, bir “ikna çabası” değil, tarihsel bir yüzleşmenin dilini yeniden kurma meselesidir. Buda ancak Kürt siyasetinin, sürekli bir “meşruiyet savunusu” pozisyonundan çıkarak, demokratik değerler üzerinden konuşması ile mümkün olacaktır.

“Kürt meslesi”ni yalnızca etnik bir hak mücadelesi olarak değil, Türkiye’de demokrasinin, adaletin ve çoğulculuğun yeniden inşasının merkezinde konumlandıran bir dil; ulusalcı-seküler çevreleri savunma refleksinden çıkarıp, kendileriyle yüzleşmeye davet eden dönüştürücü bir etki yaratabilir. Bu çerçevede, Kürt hareketinin barış söylemi, bir mağduriyet anlatısından ziyade ortak bir demokratik gelecek tahayyülüne dayanmalıdır.

Ulusalcı kesimlerin kendilerini Cumhuriyet’in “tamamlanmamış projesinin” mirasçısı olarak gördüğü düşünülürse, Kürt siyasetinin “çoğulcu, katılımcı ve eşit yurttaşlığa dayalı bir Cumhuriyetin tamamlanması” fikrini öne çıkarması, ortak bir tarihsel zemin yaratabilir. Aynı şekilde, laiklik kavramının devlet-din ayrımının ötesinde, farklı inanç ve kimliklerin özgürce bir arada yaşamasını güvence altına alan bir eşitlik ilkesi olarak yeniden tanımlanması önemlidir. Böyle bir yaklaşım, laiklik ile Kürt özgürlük mücadelesi arasında yeni bir bağ kurarak, “laiklik Kürtler için de özgürlüktür” fikrini görünür kılar. Bu dil, hem seküler kesimlerin kaygılarını yumuşatır hem de Kürt siyasetinin moderniteyle ilişkisini daha özgürlükçü bir zeminde yeniden kurmasına imkân tanır.

Diyalogun toplumsal düzeyde derinleşebilmesi ise kültürel ve sınıfsal mesafelerin aşılmasına bağlıdır. Ulusalcı-laik kesimlerin Kürtlere yönelik “taşralı, dindar, irrasyonel” gibi önyargılarını kırmanın yolu, Kürtlerin doğrudan o kesimler ile temas içinde entelektüel, sanatsal, ekolojik ve feminist üretimlerinin görünür kılınmasına daha etkili çalışmayı gerekli kılmaktadır.

Kürt siyaseti, yalnızca siyasal aktörler aracılığıyla değil, kadınlar, sanatçılar, akademisyenler, çevreciler ve sivil toplum figürleri üzerinden çoğul bir temsil dili kurmalıdırlar. Bu, “siz ve biz” ayrımını aşarak, “birlikte demokratikleşme” fikrini besler. Böylece barış, yalnızca Kürtlerle Türkler arasında bir uzlaşma değil, Türkiye toplumunun kendi tarihsel travmalarıyla yüzleşme ve kendisiyle barışma süreci hâline gelir. Bu dil, hem ortak bir gelecek tahayyülünü mümkün kılar hem de hegemonik modernitenin dışlayıcı sınırlarını aşan yeni bir toplumsal sözleşmenin kapısını aralar.

İçine düşürüldüğümüz çatışma ikliminde bir kez daha görüyoruz ki; Kürt siyasetinin önünde duran en büyük görev, barışı yalnızca bir politik hedef değil, aynı zamanda toplumsal bir yeniden inşa süreci olduğuna bağlı kalarak bunun araçlarını oluşturması gerekiyor. Bu yeniden inşa, ancak ulusalcı-laik-seküler kesimlerle yüzleşmeyi dışlamadan, onları demokratik bir dönüşümün öznesi olarak dâhil eden bir siyasal dilin geliştirilmesiyle mümkün olacaktır.

Bu anlamıyla Kürt  özgürlük hareketi, bu kesimlere karşı savunmacı veya tepkisel bir dil yerine, onları demokratikleşme sürecinin parçası kılacak bir ahlaki-siyasal çağrı dili kurmak zorundadır. Çünkü barış, sadece devletin değil, toplumun da yeniden kurulduğu bir süreçtir. Türkiye’nin demokratik geleceği, Kürtlerin özgürlük mücadelesiyle, laik-seküler kesimlerin eşitlik ve adalet arayışının kesiştiği noktada mümkündür. Bu ortak zemin, yeni bir “demokratik modernite” tahayyülünün kapısını aralayabilir; devletin değil toplumun merkezinde yükselen, eşitlikçi ve çoğulcu bir cumhuriyet fikrinin habercisi olabilir.

PaylaşTweetGönderPaylaşGönder
Önceki Haber

Anlaşmalar provoke ediliyor, halk direniyor

Sonraki Haber

Amedspor’a halkın katılım ve temsiliyeti

Sonraki Haber
Amedspor’a halkın katılım ve temsiliyeti

Amedspor’a halkın katılım ve temsiliyeti

SON HABERLER

Amedspor’a halkın katılım ve temsiliyeti

Amedspor’a halkın katılım ve temsiliyeti

Yazar: Heval Elçi
21 Ekim 2025

Kürt siyasetinin barış dili: Ulusalcı-Laik kesimle diyalog imkânları

Kürt siyasetinin barış dili: Ulusalcı-Laik kesimle diyalog imkânları

Yazar: Heval Elçi
21 Ekim 2025

Anlaşmalar provoke ediliyor, halk direniyor

Anlaşmalar provoke ediliyor, halk direniyor

Yazar: Bedri Adanır
21 Ekim 2025

Mêrdînli kadınlar: ‘Hepimiz Rojin’in sesi olacağız’

Mêrdînli kadınlar: ‘Hepimiz Rojin’in sesi olacağız’

Yazar: Yeni Yaşam
20 Ekim 2025

Birçok kent için kuvvetli yağış uyarısı

Birçok kent için kuvvetli yağış uyarısı

Yazar: Yeni Yaşam
20 Ekim 2025

Irak Başbakanı Sudani: ABD’li askeri danışmanların bir kısmı ülkede kalacak

Irak Başbakanı Sudani: ABD’li askeri danışmanların bir kısmı ülkede kalacak

Yazar: Yeni Yaşam
20 Ekim 2025

Dep’te GES projesine karşı 71 kurumdan ortak tepki

Dep’te GES projesine karşı 71 kurumdan ortak tepki

Yazar: Yeni Yaşam
20 Ekim 2025

  • İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
yeniyasamgazetesi@gmail.com

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır

Welcome Back!

Login to your account below

Forgotten Password?

Retrieve your password

Please enter your username or email address to reset your password.

Log In

Add New Playlist

E-gazete aboneliği için tıklayınız.

Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
  • Tümü
  • Güncel
  • Yaşam
  • Söyleşi
  • Forum
  • Politika
  • Kadın
  • Dünya
  • Ortadoğu
  • Kültür
  • Emek-Ekonomi
  • Ekoloji
  • Emek-Ekonomi
  • Yazarlar
  • Editörün Seçtikleri
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Karikatür
  • Günün Manşeti

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır