Yüzyıl sonra Kürtler ulusal birliğe en yakın noktada duruyorlar. Yüzyıl önce Kürtler arasında bir birlik sağlanamadığı için kaybedildi. O zaman Birinci Dünya Savaşı sona erdi. O savaş bir paylaşım savaşıydı. Yani emperyalist güçler dünyayı yeniden parsellemek için dört yıl süren büyük bir savaşı yaşattılar.
Savaşın yoğunlaştığı bölge Ortadoğu’ydu. Savaş sonrası bölge adeta cetvelle çizilerek parçalandı. Parçalar üzerinde farklı ulus-devletler kuruldu. Böylece yüz yıllık yabancı bir sistem zorla ve tepeden bölge halklarına dayatıldı. Ulus-devlet sistemi bölge halklarının tarihsel ve toplumsal dokusuna yabancıydı. Hal böyle olunca da Ortadoğu’da yüz yıllık gerilimli ve çatışmalı süreç başladı.
Savaşın en büyük kaybedenleri de Kürtler oldu. Ülkeleri dörde parçalandı, ret ve inkâr edilmekle birlikte yoğun bir asimilasyona tabi tutuldular.
Kürtler neden kaybetti? Kaybetmenin asıl nedeni Kürtlerin kendi aralarında ulusal bir birliklerinin olmamasıydı. Yani kendi içlerinde bir hazırlıkları ve kurumsallaşmaları yoktu. Dolayısıyla savaş sonrası bölge şekillendirilirken Kürtler varlıktan sayılmadı ve onları savunabilecek; haklarını arayabilecek temsil güçlerinden yoksun kaldılar. Esas neden buydu.
Tarih şu hakikati söylüyor: Her toplum bir varlıktır, onun varlık gücünü temsil edebilmesi için de örgütlenme ve kurumsallaşmaya ihtiyaç vardır. Kürtlerin böyle bir durumları yoktu. Daha çok yerelde aşiret ve kabile türü örgütler olsa da onlar hem çok zayıf hem de Kürt toplumunun tümünü temsil gücüne haiz değillerdi.
Halbuki dönem tüm topluma hitap edebilecek; onların haklarının savunulmasına ve geliştirilmesine ihtiyaç vardı. İşte Kürtler onlardan yoksundu. Dolayısıyla varlıkları yok sayıldı. Halk olarak doğuştan kaynaklanan doğal haklarının tümü yatsındı. Çünkü egemenlerin çıkarları onu gerektiriyordu.
Sonraki zamanlarda Kürt varlığını yabancı ulus-devletler potasında eritme süreci başladı. Ona karşı çıkışlar var. Kürtler de direnişler gelişti. Ancak o direnişler ağırlıklı geleneksel ve yereldi. Parçalı geliştiklerinden rahatlıkla ezildiler.
Bu durum Kürtlerde umutsuzluğun ve iradesizleşmenin en temel nedenlerin başında gelir. Bir de buna tarihsel geçmişinde yaşanan benzeri gelişmeler eklenir. Karamsarlık, kadercilik gibi olumsuz çok sayıda unsur Kürt bilincinde derin yer edinmeye götürdü.
“Başaramayız, dostumuz yoktur, olanaklarımız bulunmuyor, devlete devlet gerekir” gibi negatif düşünen, kendi gücüne güvensiz, kişilikte çok parçalı ve içinde çatışmalı kişiliklerin oluşumunu getirdi. Adeta başarısızlık kadermiş gibi sonuçlar üretti. En büyük kayıp da şekillendirilen bu kişiliktir. Bu kişilik hep geriye çeker. Başarmak bu kişilikten kurtulmaktan geçer.
Yüz yıl sonra, günümüze bakmakta fayda var: Kürtler ulusal birliğe çok yaklaştı. Birlik düşüncesinin yüzde yüz gerçekleştiği söylenemez. Zaten hiçbir toplumda da yüzde yüz birlik oluşmaz. Tabanda, tüm parçalarda ve diasporada büyük bir yakınlaşma gerçekleşiyor. Yine temsil kurumları epey oluşmuş ve gelişmiş durumda. Halkta ulusal birlik fikri büyük bir ihtiyaç haline gelmiş.
Siyasal farklılıkları temsil eden oluşumlar, ulusal birliği gerçekleştirme konusunda taban zorlamasıyla karşılaşıyorlar. Yine Kürt entelektüel, sanatçı ve aydın çevreleri de ulusal birliği temel gündemleri haline getiriyorlar. Halk ve entelektüeller birliği dayatıyor.
Dünyamız yüz yıl önceki dünya değildir. Ekonomik, sosyal, kültürel ve yapısal olarak ulus-devlet modelleri köklü bir kriz yaşıyor ve aşılıyorlar. Bu durum güç dengelerinde sürekli farklılaşmaya götürüyor. Kurulan ilişki ve ittifaklar çeşitlilik arz ediyor. E. Macron, “NATO’nun beyin ölümü gerçekleşti” derken bunu kastediyor. Yeni arayışlar ve güç dengelerinin sürekli değişeceğini gösteriyor. Stratejik ittifaklar dönemi önemli oranda kapandı. Esas olan çıkarlardır. Bu da Kürtlere yeni pencereler açıyor.
Kürtler ulusal birliği gerçekleştirip temsil sorununu daha da güçlü hale getirebilir. Bir zamanlar Kürt yoktu. Sözü dinlenmiyordu. Şimdi dinleniyor, sesine kulak veriliyor ve değer biçiliyor. Dünya gündemindeler. Onlar az şey değil. Büyük oranda koşullar pozitif. Muhataplık sorunu da hallolmuş. Ancak birlik sağlanarak daha etkin kılınabilir.
Hala zorluklar vardır, olacaktır da. Karamsarlık aşılıyor ve geride kalıyor. Kadere razı olmak toplumsal varlığın hakikatine aykırıdır. Genel eğilim doğrultusu pozitife dönüktür, negatif yan çok zayıflamıştır. Yüz yıl önceki o derin negatif olumsuz koşullar esas olarak aşılmıştır. Yeni Ortadoğu’da Kürtlerin de varlık olarak iradileşme ve özgürce yaşayabilmeleri imkân dahilindedir.