• İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
7 Temmuz 2025 Pazartesi
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
ABONE OL!
GİRİŞ YAP
Yeni Yaşam Gazetesi
JIN
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Yeni Yaşam Gazetesi
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Ana Sayfa Yazarlar Nesrin Akgül

Kürt varlığı; özgürlüğün ontolojik çığlığı

7 Temmuz 2025 Pazartesi - 00:00
Kategori: Nesrin Akgül, Yazarlar
Yazarlar

Nesrin Akgül

20. yüzyıl kapitalist modernite krizinin zirveye ulaştığı, insanlığın derin bir anlam arayışına sürüklendiği bir çağdır. Aydınlanma Çağı’nın evrensel akıl ve ilerleme ideali, bireyi özgürleştirmeyi vaat ederken, paradoksal bir şekilde onu yalnızlığa mahkûm etmiştir. İki dünya savaşı, Nazizim ve faşizm geleneksel otoritenin çözülmesiyle insan aklı tanrısal bir tahta oturmuş, ancak bu mutlak güç, bireyi uçsuz bucaksız bir evrende yapayalnız bırakmıştır. Bu kaotik zeminde, insanlık “Neredeyim, ne için varım?” soruları etrafında çırpınırken, varoluşçuluk felsefesi bu yalnızlığın ve anlamsızlığın ortasında bireyin öznel anlam arayışını bir isyan çığlığına dönüştürmüş. Albert Camus ve Sartre yaşanan kanlı savaşlar ve bunun yol açtığı enkaza karşı “saçma” yı görerek, “anlam yok edilmişse biz yaratırız” dedi, Nietzsche modernite krizine “tanrı öldü” diyerek isyan etti. Kapitalist modernitenin 20.yüzyıla dayanan krizlerinin yarattığı hiçliğe, umutsuzluğa karşı varoluşçuluk Sartre da “insan özgürlüğe mahkumdur” çığlığına dönüşürken, Camus’da; “Sisifos, kayayı tepeye taşıyıp gülümseyebiliyorsa, insan da saçma bir evrende kendi anlamını inşa edebilir” haykırışını ortaya çıkartmıştır. Dünya anlamsızsa sen anlam yaratabilirsin diyen varoluşçu filozoflar Heidegger’de “Dasein”, Sartre’de “hiçlik”, Camus’da “saçma” kavramları etrafındaki sorgu ve suallerle, “Nasıl var olunur?” un cevabı arandı.

Abdullah Öcalan’ın Kürt ideolojisi, Kürt halkının varlık sorununu varoluşçu felsefe ile ele alarak çağdaş bir anlam yaratma çabası taşır. Kendisini aynı zamanda bir varoluşçu olarak tanımlayan Öcalan’ın felsefesi, varoluşçuluğun özgürlük, sorumluluk, anlamsızlık, mücadele ve otantiklik kavramı ile kesişir. Varoluşçuluğun bireysel anlam arayışını toplumsal ve bireysel bir bağlama taşıyan Öcalan felsefesi, ezilen halkların özgürleşme mücadelesini kolektif bir direnişe dönüştürür. Varoluştaki öteki, bireyin kendi varoluşunu anlamlandırmasında hem bir ayna hem de bir meydan okuma hem de bir dayanışma alanıdır. Ötekiyle temas, “ben” sorusuna “biz” sorusuna dönüştürerek bireyi yalnızlıktan kurtarır. Öcalan felsefesi, varoluşçu düzlemde bireyin dünyada anlam arayışını ötekinin acısı ile buluşturarak topluma taşır. Özellikle ötekiyle temas, Kürt halkının varoluş problemine varoluş felsefesini sentezleyerek, toplumsal ve politik mücadele ile harmanlanmış teorik ve pratik bir felsefi çözüm üretir. “Felsefesiz bir yaşam olmaz” düsturu ile özgürlük mücadelesine çözüm arar.

“Heidegger varlık sorunu üzerine düşünen önemli bir düşünür. Almanların 1. Dünya savaşı sonrası yaşadığı yenilgi ile varlık sorunları boy vermiştir ve bu soruna çözüm arayışı Heidegger ile verilir. Hegel’in varlık problemine bulduğu çözüm ulus devletçiliktir. Nietzsche moderniteyi kabul etmemiş, kapitalist yaşamı reddetmiş, ama alternatif geliştirmekte yetersiz kalmıştır.” diyen Öcalan, her toplum kendi ulusal varlık sorununa kendi ideolojisi ve felsefesiyle çözüm ararken, varlığı dahi kabul edilmeyen bir halkın, Kürtlerin; Kürt aklı, ideolojisi ve felsefesini nasıl oluşturacağız sorumluluğunu üstlenir. Kürtlerin varlık sorununu karşılaştırmalı yöntemlerle ele alır ve en çok da Alman felsefesi ve Alman ulusunun varlık sorununu aşma deneyimlerine eleştirel süzgeç oluştur ve “Alma felsefesi, ontolojik soruna yanıt arama felsefesidir. Fransız ve İngiliz felsefeleri özgürlükleri korur” der.

Almanlar varlık sorununu Hegel diyalektiği ile çözüp, savaşın yarattığı yıkım ve çelişkilerden ekonomik ve siyasi istikrar, büyüme sağlayacak, yeni bir sentez bularak çıkış yaparlar. Heidegger’de Alman ulusunun varlık arayışını, dil ve kültür ile bağlantılı ele alır. “Dil varlığın evidir” diyerek Alman ulusal kimliğinin, tarihsel ve metafizik bir kimlik üzerinden yeniden şekillenmesine katkı sunar. Öcalan’da Heidegger’in “Daisen” (Almanca Da-Zayn yani orada olmak, varlık içinde olma anlamına gelir) kavramından etkilenir. Bu kavram insanın dünyada kendini varlığını sorgulaması, anlam arayışını, onun kendi varoluşunu özgürce şekillendirme sorumluluğunu karşılar. İnsan tarihsel bir varlık olarak şekillenir. Yani bireysel ve kolektif bir varoluştur. Öcalan’da Kürtlerin varoluşsal huzursuzluğuna ve kaygısına, Kürtlerin kendi tarihsel ve kültürel anlamlarını inşa ederek çözüm üretir ve bu nedenle yeni dönemde komün örgütlemesinde dil ve tarihi önceler. Yine “Dasein” otantik bir varoluştur ve Öcalan’da bunu tarihsellik ilkesi ile kültürel asimilasyona karşı duruş haline getirir. İngilizlerin özelde İskoçya ile geliştirdikleri çözüm modelinin Kürtlerin çözüm modeline uygun olabileceğini belirtir. İngilizler ulusal varlık sorunlarına tarihsel devamlılık, bireysel özgürlüklerin korunarak toplumsal düzeni koruma ile çözüm sağlar. Tarihsel devamlılık ilkesini oluşturup Galler, İskoçya bölgelerini İngiliz kimliğinin hem bir parçası hem de özerk bir unsuru olarak görür. Tarihsel devamlılık da parlamento hukuk devleti olarak tüm ulusu birleştirici bir öğe olur, özerk bölge sınırları da görünmez kılınır. Fransızlar ise laiklik, insan hakları, Fransız kültürünün evrenselliği ve çokkültürlülükle ile ulusal varlık inşasına çözüm geliştirir. Ulusal varlık kazanma deneyimlerini Kürtlerin varlık sorununa sentezleyerek demokratik ulus paradigmasıyla çözüm geliştiren Öcalan;  “Kürtler için varlık problemi devam ediyor, henüz özgürlük sorununa gelinebilmiş değil. Önce varlık/ varoluş problemi çözülmeli. Kızılderililere bakın; belli konularda hakları var ama varlık olarak kalmadılar, varlıkları yok edildi. Kalanlarda sistem içinde eritildi. Kürtlerde önce varlığını oluşturma, inşa sorunlarını çözmeli. Elbette varlık ve özgürlük sorunu iç içedir. “Önce varlık sorunun çözelim, sonra özgürlük sorununu çözeriz” yaklaşımı veya tersi bir yaklaşım da yanlıştır” der.

Özgürlük ve varoluş bağını ve diyalektiğini doğru anlarsak mevcut değişimi anlarız. Özgürlük hareketi 52 yıllık mücadelesi ile “Kürtler bir varlıktır” dedi. “Ontolojik sebeplerle, Kürtler var mı, yok mu tartışması ile yola çıkıldı. Çıkış biraz da buna yanıttı. Halkın var olduğu, bir varlık olduğu ispatlandı” ve günün sonunda Kürt varlığı inkâr edilemez bir aşamaya geldi ancak Kürt vardır diyen devlet ona yasal statü vermediği için bu, örtük bir kabullenme olmaktadır. Yeni süreç o örtünün kaldırılma sürecidir. “Hegel’de tarih tanınma isteği ile başlar ve doğru tanımak doğru tanınmak önemlidir.” Seni tanıyorum ama şöyle dedirtmemek içinde Kürtlerin ulusal varlık sorununu çözmesi gerekir. Bu sorun çözülmeden de özgürlük gerçekleşmesi mümkün olamazdı. Özgürlük hareketinde ısrar etme varlık sorununu çözmeden özgürlükte ısrara yol açacaktı. Silahlı mücadelenin terkiyle, demokratik ulus inşası için demokratik siyaset ortamına geçilmesine ihtiyaç duyulmuştur. Kürdün varlık sorunu da onu özbilinciyle buluşturup, eskiyi aşarak toplumsallığını inşa etmesi ile gerçekleşir. Kürtlerde varlık inşasının en temel ilkesi de örgütsellik ilkesidir ve bu da yeni dönemde komüner sosyalizmin inşası ile çağa damgasını vuran bir özgürlük deneyimi olacaktır.

PaylaşTweetGönderPaylaşGönder
Önceki Haber

Tetwan Kültür ve Sanat Festivali devam ediyor

Sonraki Haber

Yeni bir eşiğe doğru

Sonraki Haber
Zulme Karşı Direnmek

Yeni bir eşiğe doğru

SON HABERLER

Berlin’de Kürt Film Festivali rüzgarı 1: Bu Ben Değilim ve Veşartî

Filistin’de, direnişin eşiğinde: Omar

Yazar: Yeni Yaşam
7 Temmuz 2025

Özgürlük bağlamında LGBT+ oluşlara bakış

Özgürlük bağlamında LGBT+ oluşlara bakış

Yazar: Yeni Yaşam
7 Temmuz 2025

çözümü toplumsallaştırmak

yangın yerinde barışı toplumsallaştırmak

Yazar: Yeni Yaşam
7 Temmuz 2025

Karamus: Küresel gelişmeler ulusal kongreyi zorunlu kılıyor

Karamus: Küresel gelişmeler ulusal kongreyi zorunlu kılıyor

Yazar: Yeni Yaşam
7 Temmuz 2025

Şeyh Said’in direnişinin 100. yılında bir hafıza düzeltmesi

Şeyh Said’in direnişinin 100. yılında bir hafıza düzeltmesi

Yazar: Yeni Yaşam
7 Temmuz 2025

‘Kaypakkaya’laşan Mayıs!

Siyaseten katl ve kahramanlık

Yazar: Yeni Yaşam
7 Temmuz 2025

Zulme Karşı Direnmek

Yeni bir eşiğe doğru

Yazar: Yeni Yaşam
7 Temmuz 2025

  • İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
yeniyasamgazetesi@gmail.com

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır

Welcome Back!

Login to your account below

Forgotten Password?

Retrieve your password

Please enter your username or email address to reset your password.

Log In

Add New Playlist

E-gazete aboneliği için tıklayınız.

Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
  • Tümü
  • Güncel
  • Yaşam
  • Söyleşi
  • Forum
  • Politika
  • Kadın
  • Dünya
  • Ortadoğu
  • Kültür
  • Emek-Ekonomi
  • Ekoloji
  • Emek-Ekonomi
  • Yazarlar
  • Editörün Seçtikleri
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Karikatür
  • Günün Manşeti

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır