• İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
10 Kasım 2025 Pazartesi
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
ABONE OL!
GİRİŞ YAP
Yeni Yaşam Gazetesi
JIN
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Yeni Yaşam Gazetesi
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Ana Sayfa Forum

Kürtlerin Welat’ı ve resmi ideoloji ile zehirlenen ülke kavramı

10 Kasım 2025 Pazartesi - 00:00
Kategori: Forum, Manşet
Kürtlerin Welat’ı ve resmi ideoloji ile zehirlenen ülke kavramı
  • Bir yandan kapitalist modernite ve ulus devletçilik kavramları icat ediliyor, bir yandan Kürt toplumsallığı hem çizilen ulus devlet sınırlarıyla hem de dini argümanlarla parçalanıyor. Ulus devletler inşa edilirken Kürt halkının da soykırımdan geçirildiği, inkar ve imha kararının uluslararası konjonktüre bağlandığı bir yüzyıldır
  • Kürtlerin welat’ı böyle değildir. Kürtlerin welat’ının bugünkü devlet sınırlarıyla ve beton odaların sınırlarıyla alakası yoktur. 2×3 Kürtler için ölümden beterdir. Direnerek çoban kültürünü yaşatan koçerlere bakıldığında görülen “dünya memleket” zihniyeti, Kürdün özgür zihniyetinin yaşama yansımasıdır
  • Bugün Avrupa’ya en çok çıkışların da Serhat bölgesinden olması, bölge insanının yönünün Avrupa’ya verilmesi de buraya yapılan bir kapitalist modernite operasyonunun sonucudur. Yıkılmayan kaleleri, direnen kültürü ve kolektif zihniyeti-yaşamı yıkma hedeflidir

Dilzar Dîlok

80’li yılların sonuydu, nene dediğimiz babamın teyzesi çok yaşlanmıştı. Babam onun bakımı için alıp şehirdeki evimize getirmişti. Sözde biz ona yaşamsal destek olacaktık. Fakat birkaç gün içinde yaşlı kadının delirme düzeyine geldiğini acıyla gördük. Anlama yaşında değildik. Anlayacak aklımız da yoktu, Kürtçemiz de yoktu. Ancak beton odalarda yaşamanın ölüme yaklaşmak olduğunu O biliyordu ve dillendiriyordu. Dahası stresini etrafa yansıtıyor, çaresizce anlaşılmayı bekliyordu. Sanıyorum 4. günün sonunda Onu köye geri götürme kararı verildi ve karar hızla pratikleştirildi. Nene tekrar köyüne, yaşam mekanına, ülkesine toprak evine döndü. Ve orda son günlerini yaşadı. Onun ülkesi köyüydü. Ülkesi toprak evi, toprak avlusu, avludaki çeşmesi, ağaçları, kuş sesleri, karşı evlerden uluyan köpekler, onu yalnız bırakmayan kedilerdi. Beton duvarlar yoktu Onun ülkesinde. Çöp kutusu diye bir şey zaten yoktu. Çünkü çöp yoktu. Onun ülkesi tertemizdi. Ülkesi kolektif bilincini yarattığı, yaşamın anlamına vardığı ve ömrünün son günlerine kadar yaşadığı, bunu tamamlama kararını gösterdiği topraklardı, Onun eko çevresiydi. Yaşam mekanıydı. Bir saatlik uzaklıktaki şehir, beton evler ise Ona yabancıydı, gavur memleketten öteydi. Ölüm mekanı gibiydi.

Ülke kavramına yüklenen anlam, toplumların yaşamlarıyla oluşturulmuş ve sonradan kapitalist modernite ile büyük oranda tahrif edilmiştir. Serhatlı dengbêjler “Welatê Serhedê” derler. Ortak kültürel özelliklere sahip olan bölgeye welat diyorlar. “Welatê Kurdistan” demiyorlar, Welatê Serhedê diyorlar. Serhat bölgesi özelliklerini taşıyan, bugünkü tanımla tüm il, ilçe ve köyler, mezralar sözkonusu welat kapsamına giriyor. Bir serhatlının “welatê me” diyerek Serhat bölgesini anlatması en doğal anlatım oluyor. Milliyetlerden önce ortaya çıkan ve bugün de süren bir “biz” bilincinin olması, toplumun temel toplumsal gelişiminin önemli bir parçasıdır ve burada güzel ifade buluyor.

Ülke kavramı bugün, dengbêjlerin kılamlarındaki anlamların çok uzağına düşmüştür. Kavram 20.yüzyılla birlikte tümden zehirlenmiştir. Ulus devletlerin icat edilmesi bölgesel ortak özellikleriyle birarada yaşayan toplulukların kendi yaşadıkları kültürel mekanın adını da çalmıştır.

Kürdistan’da “Welatê Me Kurdistan e” diye şarkı yapılmıştı aynı yüzyılda. Tabi bu, özgürlük mücadelesinin etkisiyle gelişen siyasallaşan halk gerçeğinin dili olarak ortaya çıkmıştı.

Türkçe sözlükte “Bir devletin egemenliği altında bulunan toprakların tümü, diyar, memleket” diye tanımlanmış ülke kavramı. Devlet egemenliği şartı en başa konulmuş. Toprak bütünlüğü şartı konulmuş. Oysa ki welat olmak için devlet şartı yoktur. Ülke olmak için devlet olmaya gerek yoktur.

Vikipedi sözlükte ise ülke “devlet veya diğer siyasi oluşumlar gibi dünyanın farklı bir parçasıdır. Belirli bir yönetime atıfta bulunurken, “ülke” terimi egemen bir devlete, sınırlı tanınmaya sahip devletlere, kurucu ülkeye veya bağımlı bir bölgeye atıfta bulunabilir. Egemen devletlerin çoğu, ancak tüm ülkeler değil, Birleşmiş Milletler üyesidir. Dünyadaki “ülke” sayısı konusunda evrensel bir anlaşma yoktur, çünkü bazı devletlerin egemenlik statüsü tartışmalıdır, sınırlı tanınma ve bir dizi egemen olmayan varlık genellikle ülke olarak kabul edilir” şeklinde tanımlanıyor. Özcesi Türkçe sözlüğün tanımının açımlanmış tekrarını sunmuş.

20. yüzyıl uluslaşma-devletleşme kavramlarının birbirinin yerine kullanıldığı, özünde çarpıtıldığı bir yüzyıldır. Devlet olgusu Önderlik Barış ve Demokratik Toplum Manifestosu’nda, bugünkü ezberletilen tanımının çok ötesinde ve aydınlatıcı temelde ortaya konuluyor. Konunun öneminden kaynaklı Önder Apo’nun tarihsel toplum anlayışına dair bir alıntı yapma gereği vardır:

“Büyük ekolojik döngü, yaklaşık on beş bin yıl önce sona eriyor. Orada yeni bir iklimsel dönem başlıyor. Bu, neolitiği imkân dâhiline sokuyor ve yeni bir dönem başlıyor. İnsan varlığı da burada önce dili icad ediyor, simgesel düşünceyi icad ediyor. Uygarlığa, devlete sıçrama yapıyor.

Esas sorunsallık, toplumda eril-dişil öğenin çatışmasıyla başlıyor. Eril-dişil düşünce tutuculaşınca, gözü görmez hale geldikçe, kendini temel gerçeklik olarak gördü. …Toplumda asıl sorun budur. Bu, sınıfı doğurur, devleti doğurur. Ki erkek bunların hepsini yapar. Erkek aristokratik devrim yapar, burjuva devrimi yapar, ama hepsi kadının köleliği etrafındadır. Ve devlet olur, devlet haline geldikten sonra erkeği dizginleyecek başka bir güç yoktur. Sınırsız gücü ifade eder devlet. Erkek damgalıdır.

Sonuç olarak bu sorunsallık buradan doğuyor. Sınıfsallıktan doğmuyor kadın erkek ilişkisinden doğuyor. Sorun mu? Evet, hem de temel bir sorun. İşte Gılgameş Destanı’nda ipuçlarını aradık, Sümer toplumunda temellerini aradık. İşte daha sonraki o devlet, kent ve sınıf ayrımında zirve yaptı.

Tarih bir sınıf savaşımı tarihi değil; bir devlet ve komün çatışmasından ibarettir.

Babil, Sümer, Asur

Kabilenin bastıranı devlet haline geliyor, aşiret reisi her kimse, onun sıradan üyeleri de kombûn olarak sonra da aile olarak devam eder. Başındakiler de devletleşir. Devlet hanedanı. Alttakiler de sürekli ezilen kabile -ki devlet oldu mu ezilen kabile de olur- ve ayrışma öyle başlar.

Burjuvalaşma-proleterleşmenin öncesi Babil’de de Sümer’de de, Asur’da da var. Atina’da, Roma’da var. En son Batı Avrupa’ya geçiyor. Kökü Sümer toplumuna dayanır. Bu, devletleşme hikâyesidir.

Sümer toplumunu bu kadar ilkli kılan, devletli toplumun beşiği olmasıdır. … Uruk ilk kenttir, ilk devlettir; ilk sınıftır aslında. Gılgamış destanı bunun bütün ipuçlarını veriyor. Büyük bir savaş olduğu için destana girmiş, insanlığın ilk yazılı destanıdır ve bu ilkin için de de yüzlerce ilk var. İşte sınıf yaratımı, devlet yaratımı, erk yaratımı…”

Barış ve Demokratik Toplum Manifestosu’nun farklı paragraflarından derlenen bu alıntı, Önder Apo’nun tarihsel toplum bakış açısını ortaya koyuyor. Önderliğimizin ahlaki ve politik toplum anlayışının rotasını çiziyor. Topluma olan güvenini, sevgisini ve anlam yükleyişini de bize gösteriyor. Komün bilinciyle örülen toplum bilincinin derinliğini ifade ediyor.

20. yüzyılla birlikte bir yandan kapitalist modernite ve ulus devletçilik kavramları icat ediliyor, bir yandan da Kürt toplumsallığı hem çizilen ulus devlet sınırlarıyla hem de dini argümanlarla parçalanıyor. Bu yüzyılda ulus devletler inşa edilirken Kürt halkının da soykırımdan geçirildiği, inkar ve imha kararının uluslararası konjonktüre bağlandığı bir yüzyıldır. Bu anlamıyla ülke inşası Kürtlerin welat’ının yıkımı ile aynı anlamsal özellik taşımaktadır.
Sistem inşaları kavram inşalarıyla gerçekleştiriliyor. Bu temelde yeterli tarih okumaları yapılarak sosyalist argümanların oluşturulması da temel bir gereklilik olarak hala ilgilileri beklemektedir. Ancak bu konuda görev yapması gerekenler kendi görevleri yerine adeta soykırımcı zihniyetle hareket etmekte ve karşıtlık adına günübirlik başıboş söylemler geliştirmekteler. Kapitalist modernite karşısında, karşı sistem inşa edecek bir argüman geliştirme dertleri yok. Bunu yapamadıkça da sistemin sürdürücüsü olmaya, sistemin çarkı olmaya da devam edecekleri kesin. Çünkü sistem inşaları zihniyette gerçekleştiriliyor ve bu zihniyet zor yoluyla toplumlara kanıksatılıyor. Bugün ülke deyince devlet anlaşılması, aynı anda da Türkiye’de ay yıldızdı Türk devletinin anlaşılması, devletlerin siyasi sınırlarını gösteren haritaların anlaşılması, insan beynine, algısına, zihniyetine yapılmış olan saldırının büyüklüğünü göstermeye yetecek bir örnektir.

Kuyu tipi

Ülke, devlet olgusundan ötedir. Üzerinde yaşanılan, kültürel özelliklerin ortaya çıktığı, ortak kültürel eylemler yoluyla birliktelik inşa edilen, biz olgusunun yaşam bulduğu bölgedir. Kapitalist modernitede bir yandan insanlar 2×3 metrekarelik odalara “bireysellik” temelinde hapsedilirken bir yandan da bu izolasyon üzerinden de devlete bağlanmaktadır.

Hapishanelerdeki hücreler ile Uzakdoğu ülkelerinde başlayarak tüm dünyada yaygınlaştırılan tek kişilik evlerin tıpatıp aynı olması, her ikisinin de kapitalist modernite ürünü olmasından, dahası devletçi uygarlıktan kaynağını alır.

Daha enteresan olan benzetme de neolitik yaşama dairdir. Söz konusu hücre tipi yaşam mekanlarının her ikisi de neolitikte üstten pencereli evlere de benzetilebilir. Kimi arkeologlar neolitikteki yanyana dizilmiş küçük ve birbirinin aynı olan odaları “toplumsal eşitlik” olarak yorumlasa da özünde etrafı tutsaklar kaçmasın diye tedbiren kazılan hendeklerle ya da surlarla çevrili, avlulu zindan tipinin, hatta üstten pencereli olması itibariyle de kuyu tipine yakın olan hücrelerin günümüzdeki versiyonu oldukları söylenebilir. Fark yok değildir. Neolitik kazılarda bu odaların yakınlarında çok sayıda çanak şeklindeki küçük yemek kapları bulunmuştur. Çağımızda ise hücrelerde tabldot ve klozet var. Zindan adı konulmayan 2×3 odalarda ise yine klozet var, bir de telefonları şarj etmek için priz var. İnsanların ölmeyecek kadar beslenmesi karşılığında bu dar odalarda tutulmasının on binlerce yıl öncesine dayanan aynı egemen erkek zihniyetinin ürünleri olduğunu kabullenmek kolay değildir.

Böyle bir ev ya da yaşam mekanının olması, toprağın insana welat olmaktan çıkmasıyla-çıkarılmasıyla mümkün olabilir ancak. İnsanın özgürlüğünü yitirmesiyle mümkün olabilir. Yüksek özgürlük bilinci ve tarihsel duruş yoksa böyle bir yaşam biçimini özgür addetmek hakikati çarpıtmaktan başka emelle açıklanamaz.
Kürtlerin welat’ı böyle değildir. Kürtlerin welat’ının bugünkü devlet sınırlarıyla ve beton odaların sınırlarıyla alakası yoktur. 2×3 Kürtler için ölümden beterdir. Direnerek çoban kültürünü yaşatan koçerlere bakıldığında görülen “dünya memleket” zihniyeti, Kürdün özgür zihniyetinin yaşama yansımasıdır.

Welatê Serhedê derken dile gelen Serhat ülkesi anlamı, bu doğrultuda ele alındığında, özgür ülke modeli olmaya uygun, devletleşmeye girmemiş, ülke bilincini yitirmemiş, bugün ulus devlet sistemi içine zorla alınmış olsa da bu sistemi özümsememiş, kendi kolektif kültürel özellikleriyle ülke bilincini az da olsa yaşatmış olan bir özgünlüğü ifade etmektedir. Bugün Avrupa’ya en çok çıkışların da Serhat bölgesinden olması, bölge insanının yönünün Avrupa’ya verilmesi de buraya yapılan bir kapitalist modernite operasyonunun sonucudur. Yıkılmayan kaleleri, direnen kültürü ve kolektif zihniyeti-yaşamı yıkma hedeflidir. On binlerce insanın aynı şeyi yapması, telefonunu alıp yönünü batıya dönmesi bir kolektif ruh halinin sonucu değildir, bir toplu dayatmanın, toplu soykırım uygulamasının sonucudur.

Bu anlamıyla nasıl ki her Kürt bireyi kendi welat’ı tarafından yaratılmışsa, bundan sonra da her Kürt bireyi kendi “welat”ının yaratıcısı olmaya muktedirdir. Her birey kendi köyünün, eko çevresini inşa etmesi, yaşamı köklerine yakın yerden yeniden yeşertme çabasına girişmesi, kapitalist modernitenin zehrine karşı en büyük panzehirdir. Çünkü yereli kurmak, evrensel olanı kurmanın en büyük adımıdır.

PaylaşTweetGönderPaylaşGönder
Önceki Haber

Zamana yaymak, güveni zedeliyor

Sonraki Haber

Humus’ta 2 kişi katledildi

Sonraki Haber
Humus’ta 2 kişi katledildi

Humus’ta 2 kişi katledildi

SON HABERLER

Valiliğin sessizliği talanın önünü açıyor

Valiliğin sessizliği talanın önünü açıyor

Yazar: Bedri Adanır
10 Kasım 2025

Mekânın demokratik örgütlenmesi: Kimlik, mekân, varlık

Mekânın demokratik örgütlenmesi: Kimlik, mekân, varlık

Yazar: Bedri Adanır
10 Kasım 2025

Humus’ta 2 kişi katledildi

Humus’ta 2 kişi katledildi

Yazar: Yeni Yaşam
10 Kasım 2025

Kürtlerin Welat’ı ve resmi ideoloji ile zehirlenen ülke kavramı

Kürtlerin Welat’ı ve resmi ideoloji ile zehirlenen ülke kavramı

Yazar: Bedri Adanır
10 Kasım 2025

Zamana yaymak, güveni zedeliyor

Zamana yaymak, güveni zedeliyor

Yazar: Bedri Adanır
10 Kasım 2025

Ankara’da trafik kazası: 4 kişi yaşamını yitirdi

Ankara’da trafik kazası: 4 kişi yaşamını yitirdi

Yazar: Yeni Yaşam
9 Kasım 2025

Dilovası’ndaki yangını protesto eden 4 genç tutuklandı

Dilovası’ndaki yangını protesto eden 4 genç tutuklandı

Yazar: Yeni Yaşam
9 Kasım 2025

  • İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
yeniyasamgazetesi@gmail.com

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır

Welcome Back!

Login to your account below

Forgotten Password?

Retrieve your password

Please enter your username or email address to reset your password.

Log In

Add New Playlist

E-gazete aboneliği için tıklayınız.

Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
  • Tümü
  • Güncel
  • Yaşam
  • Söyleşi
  • Forum
  • Politika
  • Kadın
  • Dünya
  • Ortadoğu
  • Kültür
  • Emek-Ekonomi
  • Ekoloji
  • Emek-Ekonomi
  • Yazarlar
  • Editörün Seçtikleri
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Karikatür
  • Günün Manşeti

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır