• İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
8 Ağustos 2025 Cuma
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
ABONE OL!
GİRİŞ YAP
Yeni Yaşam Gazetesi
JIN
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Yeni Yaşam Gazetesi
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Ana Sayfa Yazarlar

Kürt’ün deneme tarzı kısa şiirsel güncesi – Hevi Şer

Yeni Yaşam Yazar: Yeni Yaşam
20 Mayıs 2019
Kategori: Yazarlar
Facebook'ta PaylaşTwitter'da Paylaş

1.bölüm: ENERJİ

Direnişin tüm yolları denendi

“Nasıl öleceğimizi bildiğimiz an, zafer bizimdir.”diyen:

Hayat ve özgürlüğe giden yolun ilk adımını atandı.

2.bölüm: TARİH

Ebedi ütopyalarımız nerede

Çölsüz yolların mahzeninde mi?

Toplumsal belleklerde bekli de

Bir tanrı uğradı… İsmi manasından ağır

İnancımızı, direnişe bağladık

Kitaplarımızı yakan tanrıya değil

Keşke uğrayan bir tek tanrı olsaydı

Tarihin hanı ülkemize…

Ormanlara benziyor kaderimiz

Hırpalanmış, yakılmış, çürütülmüş… Ve hiçliğe terk edilmiş

Gaddar tusunamiler ortasında bir ada gibi

Takvim yaprakları, ayaz günlerine mi mimlenmiş

Yoksa çürütücü nem veya iğrenç-kuru-sıcaklığı mı?

Sonsuz bir döngü…

Akrep,yelkovanı sokar mı tam da bu an’da

Hangi kara deliklerin bile kara olmadığı keşfedilmiştir

Ünlemsiz girdinle bir özlem çünkü

Doğa adildi adi olmasına amma

Uygarlıklarca ‘L’ harfinde yakın

Kopkoyu yargılamaya tutulduk

İmgeler… İmgeler… İmge

Sanki her şey sömürgeyi imgeler

Tarihin yok sayılan, kimsesiz tek halkıyız

Acınılacak halimiz yok…

“Kim” sizsiniz,

Biz dağ gibi ortadaydık

3.BÖLÜM KAOS

Kalmadı geçmediğimiz imtihan

Uğramadığımız azap mengenesi

Nedense hiçbir kitapta yer bulamadık

Tüm ezilen, ötekileştirilen,

Öldürülen, sömürülen; sınıf, birey,ulus, kabile

Yer aldı Edwardo Galeano’nun temiz sayfalarında… biz hariç…

Şeytan mıydık… Eklemleri eriten en büyük günah mı?

Adımızı ad’lardan koydular

Kimdik biz… kim… kim… kim…

Zamanın sıfır an’ındaki bilinmez miydik?

Gizemimiz çözülse

Doğa’nın nankör türünden sınıfsallık koruyacaktı belki de…

Higss Bozo’nun lümpenliği bizi çağrıştırıyor sanki

Umarız uğursuzluğumuz bulaşmaz…

Başka kötü alışkanlıklarımız gibi

Tekrar tekrar söylemek istiyorum

Tüm uygarlıkların

Adi yargılamalarına maruz kaldık

Ülkemiz batısında kimliksizdi

Doğusunda gökkuşağı elbiseli iken dudağı dikili idi.

Kimyasallar içirildi güneyinde, içecek niyetine

Ve kuzeyinde, yoktu.

Hem de hamalken işkencedeyken, zulme tabi iken

Ve inadına direnirken

Nasıl oluyordu hala kendini konuşturabiliyor

Dünyaya musallat siyah deccallara kök söktürürken

Nasıl… Nasıl… Nasıl…

4.BÖLÜM DOĞUM

Yılmadı… Sancısı ağır mı ağır

Güzellikler diyarına yaraşır bir bilge doğurdu

Yorgunluğu bile gülümseten kavgalarımızın

-Şarap misali-

Sevgiyi de yıllandırabileceğini öğretti

Ölmeyi sevmeyen bir halktı yarattığı

Bağnaz mümin karşısındaki iradeyle

Çıkarcılar karşısındaki bilge aynıydı.

Peki ama hayat -iktidarlar diyelim-

Neden ölümlerimizle soluklanıyor

 

Şimdi daha iyi anlıyoruz

Annelerimizin ,gülüşlerini neden elleriyle örttüğünü

Bir devrimcinin 50’sinde bile hala çocuksu olduğunu,

Bakışlarımızdaki hüznü,

Neden dağ yüreğinin şefkatine sığındığımızı

Şerko’nun kimsesiz şiirler yazdığını

Seziyorum….seziyorum,yüzümüze haykırıyorlar

Yüzümüz alacakanlıkla yıkanmış,

Özel bir romana benziyor.

 

 

Dinleyin… beni değil, Osman Sabri’yi,

Hemin’i ,Mehmet Şexo’yu,Ferzende’yi…

-Proust’un-yitik zamanının gölgesinde gezinmenin,

Niteliksiz Adam’a,Ulbres’e kafa patlatman

Anlamlı ama ayıplanacak bir şey olduğunu hissedeceksiniz.

Dostoyevski’yi Bukowski’yi Hidayet’i söylemiyorum bile.

 

 

Kurdi tohum çekirdeğini parçalarken

Hiçliğe terkedilmiş ama

Hayallerini yitirmemiş zindandaki devricinin,

Duygularından sıyrılıyoruz…

Tüm legand moleküllerimiz, mutluluğun müjdesini,taşıyor hücrelerimize

Rındexan’a söyleyin Dersim kızlarına da

Atmasınlar artık kendini uçurumlardan.

Vezirsiz yani İdrissiz bir gelecek yazılıyor,

Satranç oyununda,

Şirin’in gururlu sesini duyuyoruz.

Kadın festivalinde bir marş haykırıyor:

İçinde; “dikişleri, papatya demetlerini

Doldurduğumuz ,sarı heybelerimize atın“ geçen…

Katmerli acılarla silkelenmiş bir halkız.

Şimdilerde nekahet döneminin başındayız

Biraz daha zeki biraz daha utangaç

Biraz daha hafif… Çokça huzurlu ve sevinçli…

5.BÖLÜM: HAYAT VE GERÇEK

Anlayın artık silahları sevmeyen bir halkız

Ama toprağımızı öyle kuruttular,

Öyle parçaladılar ki

Ve öyle vurdular ki canevimizden

Hercai kırımları yaşadık mütemadiyen

Ne yapabilirdik….ne ….ne…..

Çocuksu, azimli doğal ve çağı aşan bir bilge

Ve bu bilgeden

Hiçbir imparatorluğun yenemeyeceği

Bir silahlı kavga ve

Bu kavgadan da nice Agit’ler doğurmaktan başka.

Kervanlar geçiyor; dağların doruklarından

Yamaçlarından kızıla çalan hatıralarla caddelerden….

Firari umuttur taşıdıkları

Biraz peynir, bir küçük soğan

Bir parça ekmek, bir avuç şeker, bedenimize sığmaz yürekle

Bazen sadece mertoxé ile

“aşk ve emeğin” yeşillendiği bir toprak inşa etmeye koyuldular

İçlerinden biri,

Devrime olan yakıcı hasretle

Birkaç sözcük mırıldanır azimle

Sesi, söylediğini yaşayanlara özgü

“gerçekleşmeyen her hayal; taze ve tatlıdır”

6.BÖLÜM: DERİN ACI VE HUZUR

Baş ağrısı ve dönmesi

Karın sancısı

Halsizlik, takatsizlik

Diş sızısı,

Göz kararması, sertleşen damarlar

Unutkanlık,

Kas erimesi,

Kendini yiyen hücreler

Mide büzüşmesi

Nöronların intiharı

Keskin bıçak rolünde kaburgalar

Kemik acısı…

Önce hızlı, sonlara doğru derin ve zorlu soluma

Morarmış dudaklar…

Dengesiz tansiyon…

Ağır gelen ışık, ses…

 

Böyle bir bedenden, organlardan

Nasıl bir hikmettir ki böyle bir…

Coşku ve aşk şiiri sokaktaki dizeler gibi

Sözcükler mırıldanır

Güne bakanlar içinde oynayan genç kızın

Düşen tokası, dökülen bukleleri

Ve kulak ardına attığı saçları

Tam o an’da görünen yüzü sanki…

Yoksa bir devrimcinin zafer sonrası

Çocuksu sevinci mi diyelim…

Devrim nişanesi gibi tüm bunlar…

Yani ak, olanlar…

Ondandır şu an duyduğum sesin titrekliği

Evet, birisi daha “Kürt bu” diyor…

Ama bu sefer

Antik çağlardaki

Bereket şölenini işaret ediyor gibi

Ve ben derim ki

Tüm sosyalistler, Komünistler, anaşistler

Kısacası devrimci geleceğin kökü

Ya Adonis şölenlerinden ya Diyonesors…

Ya Attis, Krişna,lsis

Yahut Anahita şölenlerinden alır kaynağını…

7.BÖLÜM: DİRENİŞ

“Zindanda direnmeyen bir halk baştan kaybetmiştir”

Diyordu bir Kürt derviş

7000’i açlık grevinde

30’u ölüm orucunda olan kazananlarız

Lotus çiçeğini bataklık kirletmez.

Hiçbir testiye, konserveye, vazoya konamaz şiir

Aşkınlık içkindeyse kalıp tutmaz.

Anlayın artık… Açız… Aç…

Bilindik açlık hissi değil bu

Ekmeklerimizi martılara atar

Akşam yemeklerinizi, evsizlere

Barınaksız hayvanlara verin

Bırakın karanfil uzatmayı da

Onları ecel ölümlerine saklayın

“Arz ederiz” sözcüklerinden yoksundur lügatimiz

Ruhumuzu düşlerimizin mesire meskûnlarıyla doyuruyoruz

Kaburgalarımız göğsümüze batıyor

Ama kalbimize gözlerin gamsızlık hançeri…

Lütfen kaldırın plastik ışıkları,

Başına buyruk mahalleler daha ilham verici.

8.BÖLÜM: EYLEM

Bir… İki… Sekiz… Otuz dürt… Beşbin…

Ölümler… Sayısal istatiktiklerde eriyor

Sosyolojik deneyler için birer fenomen

Çığlık yüreklerde çelimsiz bir dilenci

Gözyaşı resmi dairelerde intihar

“acuze bir çağ bu” demek anlamsız .

Gıdım gıdım eriyen bedenlerin sesi

Kanıksanmanın çelik duvarını parçalıyor.

kim iddia edebilir

İradeye mahkum bedenin yenemeyeceğini,

Aziz Patric İrlanda halkı için

Açlığıyla Tanrıyı dize getirmedi mi?

 

Hadi dostlar… Metafizik birer lokma uzatın

Özgürlüğün açlık grevindeyiz

Çiçekleri ecel ölümlerine saklayın…

Tan ağarırken

Gece hükümdarlığını ilan ederken

Gün, ışığı gölgesiz koyduğu vakitler,

Herhangi bir lahzadan çık meydana.

Heyy! Heyyyy sen kaçındasın… 28 mi?

Kaç yılın var daha randevuya ölümle…

20 mi, 30 mu?? Şimdi çıkarsan kalanını

Hiç yoksa anlamlılık kalır elinde

Gamzeli bir silüet yaratan göz kapaklarında

Hayatının son 20-30 yılının kaç filmi…

Cesaret… Cesaret… Nedir ki cesaret

Düşüncesizce ilk adımın ardından bolca düşünmektir

Sen teyze…

Sen abla… Dayı, sen de yapabilirsin

Ahh aldıracağım! … Sokaklarımda bir boğa debelenir

Açlık değil

Duyguların, hesaplı zekânın yosması oluşu beni çıldırtacak…

Hadi Leyla… Hadi…

Hangi gölge ışıksız türer

Küçülen gölgen ihtişamlı… Hüzmelerimdedir

Sessizlik öldürür diyorlar… Aldırma sen

30’u ellerinde bir tek su matarasıyla

Bir dirhem kalmayı göze alarak

Ölümü yadsırcasına

Peşi sıran, devrim finaline ilk elden

Ulaşma istenciyle

Sevginin ölüm orucuna başladılar…

Sessizliği bilmem ama döşsüzlük öldürür. İnan!

Fakir bir babanın azık ararken bile

Gülümsemesini anımsa

Bak! Hırçın, keskin ve çocukluğu saklı güzelliğiyle

Hala hayallerimiz de diri, duru duruyor ulrike…

Ve Azime… ya Arin; Athena’yı kıskandıran…

Bir ses şaşkın..! Kürt diyor birisi duyuyorum

Eşsiz bir hayatın, damağındaki eksikliği gösteriyor gibi…

Barışın cazibesini kuşanmış kadınlarımız,

Koyunlarında tutkuyu, paylaşmanın coşkusunu taşıyorlar

Erkekler… Mahcupluklarıyla erilliklerini ayıklıyorlar lağımlara

Bir kadın… Sadece bir kadın…

Tüm kadınları simgelercesine

Hamile sevgi dolu şafaklara

Ünlemsiz gündüzlere…

Kurdelen zarifliğinde

Sanatsal bir gelecek yazıyor.

Peki, ama yalnızlığın ürpertici çığlığını duyuşumuz neden?

9.BÖLÜM: ANLAM

Bu kuru kalabalığı… Ketumlaştırın…

Ateşleri sündürün…

Söndürün sefahatin yaz alevlerini…

Plazalar, villalar yalıtılmış ihtişamlı apartmanlar,

Herşey kır evlerini ya da ikindi denizlerini anımsatıyor.

Ev lanet mantığı

Müzelere koyalım bayanlar, baylar,

Kendini aldatmakla başlar ihanetler

Duyarsızlıklarla katliamlar

Bir ses Kürt bu diyor birisi

Genç bir kızın düşlerini işaretliyor sanki…

Yahut anarşist bir cenaze türeni

Açlık bir silah mı diyorum kendi kendime

Bilinç akımına kapılmış aklımı durduramıyorum

Kaburgalar diyorum, kaburgalar…

Acaba evrenin yitik kaburgasından mı türedik?

Gözyaşları tuz ve sudan ibaret mi?

Bilim nasıl da iğrenç bir hastalık

Göz pınarımın mevzisindeki öfkeden diğer gamdan habersiz

Bir acı ağlatırsa daha güzelleşir muştulayıcısıdır, derdi anam

Katrelerimiz… Katreler… Bir yenilginin teslimiyetin

Akarsuyu değil

Bir bodrum katı yalnızlığı hiç değil

Bir gerillanın sırt çantasındaki şiir

Blangui’nin 70’te bile zindan kapısında

“Nerede kalmıştık?” değişimin çağlayanı

Açın politikalarının çeşmelerini

Tütsüleri yaşlı erkeklerin ayaklarına

Klamları ihtiyar kadınların kırışık

Canlı, capcanlı sözcüklerine teslim edin.

Anıların lezzetli bir çikolata tadı vereceği

Bir gelecek diliyoruz.

Teatral siteleri utandıracak bir dünya

Tüylerimizin bile baş edemeyeceği bir sevinç

Havarları, çığlıkları, azabın iniltisini kesin!

Biz Tanrıçaların memelerinden doğan dağların evlatları

Yitirdiklerimizin bizi çoğalttığı yalan, yalan ölüm edebiyatı

Sadece daha azimli onurlu ve çoğulcu kılıyor bizi

Bir ses daha duyuyorum gayri ihtiyari

Kürt diyor biri, Kürt bu

Sanki duasız bir merasimi çağrıştırıyor

Envai çeşit çiçeklerle kaplı bir bahçeyi mi yoksa?

10: BÖLÜM DEVRİM

Gidin söyleyin Neguyen Thi Sav’ya…

Beş evladını hunharca katleden bir devletle

Barış diye tülbentini atan ananın davası

Uğruna kavgaya tutuşan bir halk, ancak

Makûs tarihten sözülen bir atlı

Mor geceliği şehirlere çıkabilir

Açlığımız… Orucumuz…

Uzuvlarımızdan beslenen tüm düzenler

Bahar ağaçlarımızın minareleri yapılacak

Daha bir güzelliklere, temiz havaya

Kök salabilmek için

Devlet… Sadece ama sadece

Tecavüz sahnesi imgeletecek çocuklarımızda

Kötü, iğrenç bir yemek yemenin yüz ifadesi

Ve tasavvufçulardan ilhamla

Felsefeye aşkı koyacağız

“Biyolojik duyarlılığı olmayanın, toplumsal duyarlılığı olmak”

Çağırın Mahir’i, Deniz’i, Saşa’yı

Emma’nın arayışını onların tutkularıyla bulduk…

Deyin Araplarla, Faslarla, Türklerle

Elimizde hala kanları bulunan kadim dostlarımız “Ermeniler”

Süryaniler, Keldanilerle… Tüm halklarla

Mayası gönüllerin zerresinden olan köprüler kurduk…

İşte haykırıyoruz; bir deri bir kemik bedenimizle

Ruhumuza dokunanlara minnettarız.

Genet’e, İbo’ya, Cevahir’e, Doktor Hikmet’e

Mandela’ya… Bedri’ye… Ve ulu Aram TİGRAN’a…

Ve binlercesine…

Kanımız değil, yürüyüşümüzdür bizi kudretli kılan

Ve siz; yolumuzun kutsallığını öğreten

Umut’u bir hayal olmaktan çıkartacağız…

Sizlere andımız olsun!

Kara bulutları kaldıracağız, güneşin önünden

Süsleyeceğiz… Kürdistan’ı…

Yani her evini Paolu Cender yaptıkları bir ülkenin

Sarmaşıklar, defneler, kızılcıklar, laleler, ardıçlarla… Donatacağız…

11.BÖLÜM: GÜZELLİK VE AŞK

Kemiklerimiz sızlıyor… Kaburgalarımız bir hançer

Güzelliğin eylemlerinde eriyen hayatımız

Sonu çağrıştırırken bile

Var olmanın dayanılmaz hafifliğinde…

Bir halk olarak seviyoruz… O günü…

Evet o gün geldiğinde…

Leyla’yı alacağız omuzlarımıza güvenle…

Sebahat, Soyya… Nuda, Elem Huli ile kutsayacak bizi

Gezgör, Vasterov’la ovalarımızın yeşiliğinde selamlayacak,bizi.

Trung Tin, Bab Sondays, Kemal’le

Mazlum, Narodnoya Volga fedaileriyle

Semalarda gülümseyerek bize…

Josef Martin’in ve Atakan’ın ayak izlerini adımlayacağız…

Ve bir güneş yükselecek surların üzerinden

İçimizi sevgi, anlam, derinlik ve iyilikle

Dolduracak koca bir gülümse ki:

“Derwéş û Adule’nin aşkını praksis kıldık

Hem de poetika duygularıyla” diyecek

Ve bir devrimcinin bir vakitler

Morarmış dudakları ve erimiş bedeniyle dediği gibi…

“Umut ütopya olmaktan çıkacak”

Ve artık biliyoruz… İnkâra gelmez…

En çocuksu devrimci

En direngeni ve en cesurudur…

Ondandır Kürtler’in “her şeye rağmen”

Yenilmezliği…

12.BÖLÜM: HAKİKAT

“Biz bu işe insanlık şerefi adına başladık”

Bu kızılca kıyamet

Bu kan

Bu sabır

Bu inat

Bu direniş,

Sadece ve sadece

İnsan olmakta ısrar etmek içindir.

Hazineler, kaybedildiği yerde aranır

İnsanlık kökleri üzerinde araştırılır.

-Umut, ütopyalarda yeşerir

Başarı ilk adımda gizlidir…

Amerikada… Rusyada… Sibiryada… Çinde değil

İşte bu dava -46- yıldır

İnsanlığı arıyor

Önce kendi insanını

Ve bu insan, ilk insandır

Olacaksa doğrusu en son

-Ve anlamlı- insanda o olacaktır

Ölüm demiyorum ; yaşam… Yaşam…

Hiç kimse söyleyemez, bu kavgada

Ölümün kolay olduğunu

Hayır!..Hayır!..

Her yerde kolaydır

Ama burada asla…

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Yeni Yaşam

Yeni Yaşam

İlgiliYazılar

Yeni anayasa tartışmaları ve DHP’nin sorumluluğu

Otoriterleşme, çürüme, yozlaşma

Yazar: Yeni Yaşam
8 Ağustos 2025

Önce merkezi sınavlarda ortaya çıkan şaibeler, ardından akademide tez çalışmalarının -para karşılığında- başkalarına yaptırıldığı haberleri ve şimdi de diploma ve...

Hak savunuculuğunun bedeli!

Neyimiz sahte değil ki?

Yazar: Yeni Yaşam
8 Ağustos 2025

Sahte belgeler, diplomalar rezaleti iktidarı hiç de şaşırtmış gibi görünmüyor. Sözcüsünün, “dünyanın her yerinde görülebilecek bir şey!” diyerek normalleştirmeye çalışması...

ABD seçim sonuçları ve  kötülüğün ardına kadar açılan kapıları

Kritik adım, kırılgan umut

Yazar: Yeni Yaşam
8 Ağustos 2025

5 Ağustos 2025, Türkiye siyasi tarihinde yıllardır devam eden derin bir sorunun çözümü için yeni bir başlangıç umudunun doğduğu tarih...

Bir milyon dolarlık füze ve kriz

Olanlara ‘Fransız kalmak’

Yazar: Yeni Yaşam
8 Ağustos 2025

Cumhuriyet Gazetesi’nin köşe yazarlarının büyük çoğunluğu TBMM’de adı konulan süreci başarısızlığa uğratabilmek için, “kardeş” gazetelerin, Sözcü’nün, Nefes’in köşe yazarlarıyla bir...

Yalnız ekonomi mi?

‘Terörsüz Türkiye’ ama nasıl?

Yazar: Yeni Yaşam
8 Ağustos 2025

‘Terörsüz Türkiye’ kulağa hoş geliyor ama alt yapısı nasıl olacak. Komisyon çalışmaları daha yeni başladı iyi güzel de bu çalışmalar...

Hakikatin ruhu, yolda birlik, tarihi sorumluluklarımız (2)

Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu: Ontolojik bir dönüşümün eşiği

Yazar: Yeni Yaşam
8 Ağustos 2025

Yüzyılı aşan inkâr ve imha siyasetlerinin ardından, Türkiye tarihinde ilk kez Kürt meselesinin çözümünü demokratik bir çerçeveye oturtan "Milli Dayanışma,...

Sonraki Haber

Kılıçdaroğlu törene davet edilmeyen parti liderlerini aradı

SON HABERLER

Hüseyin Deniz’in anısına!

Hüseyin Deniz’in anısına!

Yazar: Yeni Yaşam
8 Ağustos 2025

Yeni anayasa tartışmaları ve DHP’nin sorumluluğu

Otoriterleşme, çürüme, yozlaşma

Yazar: Yeni Yaşam
8 Ağustos 2025

Kapitalist Modernitenin eleştirisi üzerinden Demokratik Modernite’nin kodları

Kapitalist Modernitenin eleştirisi üzerinden Demokratik Modernite’nin kodları

Yazar: Yeni Yaşam
8 Ağustos 2025

Bir hakikat yolcusu, bir öğretmen, bir yazar, bir gazeteci: Özgür Basın şehidi Hüseyin Deniz

Bir hakikat yolcusu, bir öğretmen, bir yazar, bir gazeteci: Özgür Basın şehidi Hüseyin Deniz

Yazar: Yeni Yaşam
8 Ağustos 2025

Rohilat Efrîn: Saldırı varsa özsavunma haktır

Rohilat Efrîn: Saldırı varsa özsavunma haktır

Yazar: Yeni Yaşam
8 Ağustos 2025

Türkiye’de çözüm süreci, Suriye’de çözüme doğru

Türkiye’de çözüm süreci, Suriye’de çözüme doğru

Yazar: Yeni Yaşam
8 Ağustos 2025

Hak savunuculuğunun bedeli!

Neyimiz sahte değil ki?

Yazar: Yeni Yaşam
8 Ağustos 2025

  • İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
yeniyasamgazetesi@gmail.com

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır

Welcome Back!

Login to your account below

Forgotten Password?

Retrieve your password

Please enter your username or email address to reset your password.

Log In

Add New Playlist

E-gazete aboneliği için tıklayınız.

Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
  • Tümü
  • Güncel
  • Yaşam
  • Söyleşi
  • Forum
  • Politika
  • Kadın
  • Dünya
  • Ortadoğu
  • Kültür
  • Emek-Ekonomi
  • Ekoloji
  • Emek-Ekonomi
  • Yazarlar
  • Editörün Seçtikleri
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Karikatür
  • Günün Manşeti

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır