Hukuk örgütleri ve hak savunucuları Yüksek güvenlikli cezaevlerinin kapatılması için 320 gündür açlık grevinde olan tutsak Serkan Onur Yılmaz’ın taleplerinin karşılanması gerektiğini kaydetti
İnsan Hakları Derneği (İHD), Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD), Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD), İstanbul Barosu İnsan Hakları Merkezi, Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) ile Toplum ve Hukuk Araştırmaları Vakfı (TOHAV), yüksek güvenlikli cezaevlerinin kapatılması için 320 gündür açlık grevinde olan Serkan Onur Yılmaz’ın durumuna dikkat çekti.
İHD İstanbul Şubesi’nde düzenlenen basın toplantısına, çok sayıda hak savunucusu ve hukukçu katıldı. “Kuyu tipi hapishaneler kapatılmalıdır” pankartı asılan toplantıda açıklamayı İstanbul Barosu İnsan Hakları Merkezi’nden Yağmur Kavak okudu.
Özellikle 2020 yılı sonrası yüksek güvenlikli cezaevlerinde hak ihlallerinin arttığını belirten Yağmur Kavak, yüksek güvenlikli cezaevlerinin tutsaklara psikolojik ve fiziki olarak zarar verdiğini kaydetti.
Yüksek güvenlikli cezaevlerinin uluslararası düzenlemelere uygun olmadığını dile getiren Yağmur Kavak, bu tip cezaevlerine karşı Serkan Onur Yılmaz’ın bugün 320 gündür açlık grevinde olduğunu hatırlattı.
Avukat görüşü yapılmıyor
Serkan Onur Yılmaz’ın 23 Eylül’de iradesi dışında Bolu İzzet Baysal Hastanesi’ine sevk edildiğini söyleyen Yağmur Kavak, sevk tarihinden bu yana aile ve avukatlarıyla görüştürülmediğini belirtti. Yağmur Kavak avukat müvekkil görüşünün engellenmesinin kanuna aykırı ve hak ihlali olduğunu belirtti.
Serkan Onur Yılmaz’a dönük uygulamalara son verilmesini isteyen Yağmur Kavak, aile ve avukat görüşlerine izin verilmesi gerektiğini vurguladı.
‘Serkan’ın yaşamıyla oynuyorlar’
Ardından konuşan Serkan Onur Yılmaz’ın avukatı Seda Şaraldı, müvekkilleriyle görüşemedikleri için hakkında herhangi bir bilgiye sahip olamadıklarını söyledi. Yılmaz’ın şu an hastanede tek başına tutulduğunu vurgulayan Seda Şeraldı, şunları kaydetti:
“Refakatçi olarak annesinin yanında bulunmasını istedik. Savcılık da hastanenin izin vermesi gerektiğini söyledi. Hem hastane yönetimi, hem Bolu savcılığı herhangi bir şekilde sorumluluk kabul etmiyor. Ama bu şekilde hayati tehlikesinin sorumluluğunu üzerlerine almış oluyorlar. Serkan’ın yaşamıyla oynuyorlar. Serkan hastanede tedavi etmeyi kabul etmediğini, tansiyonunun ölçtürmeyi kabul etmediğini bildirmiş doktorlara. Tedaviyi kabul etmeyen birinin hastanede tutulmasının hiçbir gerekçesi yok. 320 günlük açlığın sonunda zorla müdahale doğrudan Serkan’ı ölüme getirebilir.”
TİHV İstanbul Temsilcisi ise “Bağlayıcı ve referans gösterebileceğimiz Malta Bildirgesi hükümleri gereği mahpusun irade beyanı esas alınmalıdır. Hiç kimsenin mahpusun bedeni üzerine, onun bilincini aşan bir müdahale insan hak ve özgürlüklerine etik ilkelere uygun değildir ve bu asla yapılmamalıdır” dedi.
İSTANBUL