Uluslararası kurumların Kürt sorunundaki barış sürecine aktif destek sunması gerektiğini belirten İtalya Parlamentosu İnsan Hakları Komitesi Başkanı Laura Boldrini, ‘Kadınların sürece daha çok rol alması gerekir. Kadınlar süreçlerde çok daha iyi müzakere edebilir, daha iyi arabuluculuk yapabilir. Ortak bir noktayı bulabilirler’ dedi
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti), Demokratik Toplum Süreci kapsamında İstanbul’da 6-7 Aralık’ta 2 gün süren “Uluslararası Barış ve Demokratik Toplum Konferansı” gerçekleştirdi. Birçok ismin katıldığı konferansta “Avrupa’nın Kürt Sorununa Yönelik Algısının Dönüşümü: Bireysel Haklardan, Özgürlük ve Barış Zemininde Kolektif Haklara” başlığı altında İtalyan Parlamentosu İnsan Hakları Komitesi Başkanı Laura Boldrini bir konuşma gerçekleştirdi.
Barış için cesaret gerekiyor
İnsan hakları ve özellikle kadın alanındaki çalışmaları ile ön plana çıkan Laura Boldrini, konuşmasında özellikle, uluslararası kurumların Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın özgürlüğünü talep etmesi gerektiğine vurgu yaparak, “Avrupa ülkeleri ve AB, Kürt halkı ve siyasi temsilcilerinin tek taraflı ve büyük bir cesaretle başlattıkları barış sürecine açık ve aktif destek sunmaları gerekiyor” sözlerini kullanmıştı.
Türkiye’de şu an yürütülmeye çalışılan diyalog sürecinin çok önemli olduğunu düşündüğünü söyleyen Laura Boldrini, “Barış sürecinin devam ettiği bir ülke varsa, uluslararası toplumun bunu desteklemesi gerektiğini düşünüyorum. Hatta desteklemekten daha fazlasını yapmalıdır. Uluslararası aktörler bu süreci kolaylaştırmalı” dedi.
Uluslararası alan daha çok destek vermeli
Fakat uluslararası toplumun tutumuna bakıldığında böyle bir ilgi ve destekten eser olmadığını, bunu göremediklerini ifade eden Laura Boldrini, “Sayın Abdullah Öcalan, partisi PKK’nin feshini ilan ettiğinde ve Demokratik Toplum ve Barış için yeni bir süreç başlatmak istediğini açıkladığında uluslararası alandan daha fazla ilgi bekliyordum. Bu, hemen ele alınması gereken çok çok önemli bir konuydu; çünkü 40 yıllık savaşın ardından birçok insan hayatını kaybetmişti ve barışa yatırım yapmak için iyi ve yeni bir fırsat doğmuştur” sözlerini kullandı. Bu fırsata rağmen hem kendi ülkesinin hem de Avrupa’daki kurumların bu süreçte bir tutum ve rol almadıklarını söyleyen Laura Boldrini aksine daha fazla rol almaları gerektiğini belirtti.
Kendimizi örgütlemeliyiz
Özellikle dünya geneli düşünüldüğünde hukukun yerine güç kullanımının normal kabul edildiği ve insan haklarının tamamen göz ardı edildiği bir dönemde olduklarını belirten Laura Boldrini, barış ve demokrasi süreçlerinin daha çok önem kazandığına dikkat çekti. Laura Boldrini şöyle devam etti:“Kendini özgürlükler ülkesi olarak sunmak isteyen ABD gibi ülkeler tarafından bugün göçmenlerin, azınlıkların ve hatta Avrupa Birliği’nin saldırı altında olduğu benzersiz bir durumla karşı karşıyayız. Çünkü Başkan Trump, AB’yi de bir düşman olarak görüyor. Yani bir dönüm noktasındayız ve bu çok endişe verici bir zaman. Ama pes etmemeliyiz. Demokrasiye, ilkelere ve değerlere; kapsayıcılığa, farklılıklara ve saygıya inananlar olarak pes edemeyiz. Kendimizi örgütlemeliyiz; çünkü aşırı sağ ve sağ partiler ulusal ve uluslararası düzeyde çok iyi organize olmuş durumdalar. Yaşam koşulları daha güvensiz ve kırılgan hale gelecektir; çünkü demokrasi, saygı görmenizi, eşit fırsatlara sahip olmanızı, kariyer yapabilmenizi garanti eder. Ancak bu temel haklara sahip değilseniz, saygı görmüyorsanız ve sadece iktidarı elinde tutanların belirlediği sınırlar içinde yer alıyorsanız ilerleyemezsiniz.”
Kadınlar daha çok rol almalı
Yine barış süreçlerinde temel meselelerden birinin kadınların rolü olduğuna ilişkin sıkça vurgu yapan Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın sözlerine katıldığını belirten Laura Boldrini, süreçte kadınların alanının daraltılmasını ve dışlanmasını “büyük bir hata” olarak nitelendirdi. Laura Boldrini, “Çünkü savaşlar çoğunlukla erkeklerin aldığı kararlardır ve bence kadınlar süreçlerde çok daha iyi müzakere edebilir, daha iyi arabuluculuk yapabilir. Kadınlar tüm tarafların kabul edebileceği ortak bir noktayı bulabilirler. Yani kadınları dahil etmemek, bir fırsatı kaçırmak anlamına gelir. Bu aynı zamanda adaletsiz bir yaklaşımdır; çünkü şu anda ekonomiden üniversitelere, siyasetten kurumlara kadar her düzeyde çok sayıda kadın var. Bu kadınlar daha fazla güçlendirilmeli ve süreçlerde rol oynamalıdır” dedi.
Bu dışlamanın ataerkil zihniyetle çok yakından bağlantılı olduğuna dikkat çeken Laura Boldrini, kadınların Rojava’da olduğu gibi her şeyi yapabileceğini belirtti.
Haber: Melek Avcı-Elfazi Toral / JINNEWS









