• İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
24 Mayıs 2025 Cumartesi
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
ABONE OL!
GİRİŞ YAP
Yeni Yaşam Gazetesi
JIN
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Yeni Yaşam Gazetesi
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Ana Sayfa Yazarlar Ender İmrek

Lozan ve kardeşlik hukuku

24 Mayıs 2025 Cumartesi - 00:00
Kategori: Ender İmrek, Yazarlar
ABD seçim sonuçları ve  kötülüğün ardına kadar açılan kapıları

Türkiye, tarihsel bir dönemeçte duruyor. Ortadoğu’nun yeniden paylaşım savaşlarıyla ısındığı, Doğu Akdeniz’den Güney Asya’ya uzanan hegemonya mücadelelerinin kızıştığı, Rusya-Ukrayna savaşının sürdüğü bir çağda, Türkiye, 40 yıllık çatışma ortamından çıkma ve güçlü bir barışı tesis etme fırsatını elinde tutuyor.
Bu olanak, yalnızca iç barışın değil, aynı zamanda Türkiye’nin bölgesel ve küresel düzlemde emperyalist müdahalelere karşı demokratik direncin anahtarı haline getirilebilir.
Ancak bu yol, Kürt ve Türk halklarının eşit kardeşliği temelinde bir hukukun tesisinden geçiyor. Bu bağlamda, bugünlerde tartışılan Lozan’ı bir “kutsal metin” gibi değil, halkların ortak geleceğini inşa etmek için bir başlangıç noktası olarak görmek, Türkiye’yi tüm dil ve inançlardan halklarıyla birlikte daha güçlü kılacaktır.

Lozan’ın gölgesinde bir yüzyıl

1923’te, Birinci Dünya Savaşı’nın yıkıntıları üzerinde kurulan Türkiye Cumhuriyeti, Lozan Antlaşması ile uluslararası alanda tanındı. Ancak, Lozan’ın imzacı heyeti kendisini “Türkler ve Kürtlerin ortak temsilcisi” olarak ifade etti, bu sebeple Lozan Antlaşması’nda “azınlıklar” olarak kabul edilen gayri-müslimlerin statüsüyle ilgili maddeler oldu, ancak Kürtlerle ilgili kimlik hakları yer almadı. Kuşkusuz bu tavır, aynı zamanda Sivas, Erzurum gibi kongreler sürecinden beri esas alınan “Müslüman” halk kimliklerine dayalı milli mücadele fikrinin bir yansımasıydı. Bu kapsamın eleştirisi ayrı bir konu. Ancak sonuçta Lozan’a göre Kürtler bir azınlık değil, “asli unsur”du. Fakat sonraki kuruluş süreci boyunca vaat edildiği gibi bir kurucu unsur olarak tanımlanmadılar, dolayısıyla Kürt kimliği Lozan Antlaşması’yla fiilen yok sayılmış oldu.

“Milleti-i hakime” olarak yüceltilen Türk etnisitesine dayalı tekçi ulus-devlet paradigmasının dayattığı Kürt inkarcılığı; güvenlikçi politikalarla Cumhuriyet’in demokratikleşmesinin önündeki en önemli engel ve aynı zamanda emperyalist güçlerin Türkiye’yi bölgede zayıflatmak için kullandığı bir yara oldu. Lozan’ın sadece sınırların güvencesi olarak görülmesi ise Kürtlerin tarihsel mağduriyetini görünmez kıldı.
Lozan, uluslararası güçlerle müzakere edilmiş bir mukaveleydi. Sınırlar, kapitülasyonlar, borçlar, savaş tazminatları ve azınlıkların statüsünün belirlendiği, Türk halkının kendi kaderini tayin ettiği bir tür kurucu sözleşme olarak tarihseldir. Ancak takip eden süreçte, Lozan’da iddia edilenin aksine iki halkın temsilcisi olma hali söz konusu olmadı. Gelişmeler 1924 Anayasası ve devamında Kürt halkını yok sayma yönünde ilerledi. Bu gerçeği görerek kardeşlik hukukunu yeniden tesis etmenin yol ayrımındayız.

Yeni bir toplumsal sözleşme

Eşitlik, retorik bir vaat değil, anayasal, hukuki ve toplumsal düzeyde somut adımlarla inşa edilmesi gereken bir ilkedir. Kürt-Türk kardeşliği de ancak Kürtlerin dil, kültür ve siyasi temsil haklarının tanınmasıyla mümkün olabilir. Dolayısıyla Lozan’ın iç mesele olarak geleceğe bıraktığı Kürt halkının eşit haklarını tanımlayacak bir yeni çözüme, gerçek anlamda kardeşlik hukukuna ihtiyaç var.

Her tarihi olgu gibi, Lozan Antlaşması üzerine de tartışılabilir; ancak tartışmaların nereye bağlandığı önemlidir. “Tarihte kapanacak bir parantez” olarak gören, cumhuriyeti kuran bir sözleşme olduğu için eleştiren saltanatçı-hilafetçi, Musul-Kerkük’ten vazgeçmekle suçlayan yayılmacı-yeni Osmanlıcı hatta ilerleyen bir Lozan tartışması kuşkusuz gericidir ve yeni bölgesel savaş tehditlerine yol vermektedir. Diğer yandan şoven kesimlerin Kürt inkarcı ve baskıcı devlet aygıtını sürdürme kastıyla, Lozan Antlaşması’na yönelik tarihsel eleştiriyi, cumhuriyetin varlığına yönelik güncel bir tehdit olarak sunma çabası da kabul edilemez.
Lozan hem yeni devletin sınırlarının çizildiği hem de bu sınırlar içinde yaşayan halklar arası ilişkilerin tanımlandığı iç etkileri olan bir uluslararası antlaşmadır.

Kürt sorununda çözüm açısından güncel sorun, Osmanlı’nın, saltanatın ve hilafetin ihyası, sınırların tartışılması değil; Lozan’ın atiye bıraktığı halklar arası ilişkilerin eşitlik temelinde güvenceye kavuşturulduğu demokratik bir çözümün gerçekleştirilmesidir. Böyle bir “yeni toplumsal sözleşme”, Kürtler ve Türkler başta olmak üzere, Türkiye’deki tüm etnik, dini ve inançsal toplulukları kapsayan bir hak ve özgürlükler beyannamesi olmalıdır.

Emperyalizme karşı halkların birliği

Türkiye’nin 100 yıllık Kürt meselesini çözmesi, etnik kapsamlı iç barışı sağlayıp demokratikleşme önündeki engelleri kaldıracağı gibi, Ortadoğu’daki emperyalist müdahalelere karşı halkların kardeşliği temelinde bir direnç oluşturabilir. Bugün, küresel güçler ve bölgesel hegemonik iktidarlar, etnik ve mezhepsel çatışmaları körükleyerek bölgenin kaynaklarını ve geleceğini kontrol etmeye çalışıyor. Oysa Kürt-Türk eşitliğine ve farklı inançların özgürlüğüne dayalı demokratik bir Türkiye, içeride huzur sağladığı gibi bu oyunları da bozabilir.
Güney Afrika’nın apartheid sonrası uzlaşma sürecinde hakikat ve uzlaşma komisyonları, geçmişin yaralarını sarmış ve yeni bir toplumsal sözleşme inşa etmiştir. Türkiye’de de tarihsel yaralar sarılabilir. Dersim’den 90’ların faili meçhullerine uzanan travmatik olaylar için benzer bir yüzleşme süreci başlatılabilir.
Kürt halkının eşit haklarının ne şekilde güvenceye alınacağının özgürce tartışılması gerekir. Bu konuda dünya ve tarihte ortaya çıkan pek çok model tartışılabilir.
Ancak, tam da çözüm tartışılırken, AKP iktidarının, yerel yönetimlerin yetkilerini budayarak merkezi yönetim vesayetini güçlendirecek yeni yasa taslakları hazırlaması; halk iradesine ve Kürt sorununda demokratik çözüm çabalarına karşı ciddi bir yeni tehdit oluşturmaktadır.

Diyalog, Reform, Barış ve Çözüm

Yeni bir sözleşme, açık bir diyalog platformuyla başlamalıdır. Bu platform, yalnızca siyasi temsiliyetleri değil, sivil toplumu, akademisyenleri, yazarları ve yerel temsiliyeti de kapsamalıdır. Elbette TBMM sorumluluk almalıdır. Kürt ve Türk temsilciler başta olmak üzere, farklı dil ve inançlardan temsilciler eşit koşullarda bir araya gelerek ortak bir gelecek tasavvur etmelidir.
Etnik kimliklerden bağımsız bir vatandaşlık tanımı, eşit hakların güvenceye alındığı, anadil hakkı, yerel yönetimlerin güçlendirilmesi ve siyasi temsilin önündeki engellerin kaldırılması, somut adımlar olarak öne çıkabilir.

Demokratik Türkiye’nin Gücü

Kürtler ve Türkler, yüz yıllık yarayı onarma yoluna koyularak birbirine “öteki” değil, eşit ve “kardeş” olarak bakmayı başarabilirse yeni bir döneme kapı aralanmış olur. Zira Lozan, 100 yıl önce bir başlangıçtı, bu başlangıcı, bugün halkların eşitliğine dayalı bir geleceğe dönüştürme fırsatı var. Lozan’dan Türk-Kürt eşit kardeşliğine giden yol pekala olasıdır ve bu halkların elindedir.

PaylaşTweetGönderPaylaşGönder
Önceki Haber

Demokratik toplum sosyalizmi ile Aleviliğin sentezi

Sonraki Haber

Kandil’in bıraktığı boşluk!

Sonraki Haber
Muhalefet mi dediniz?

Kandil’in bıraktığı boşluk!

SON HABERLER

Sami Tan: Kürtçe için bir dil kongresi toplanmalı

Sami Tan: Kürtçe için bir dil kongresi toplanmalı

Yazar: Yeni Yaşam
24 Mayıs 2025

Muhalefet mi dediniz?

Kandil’in bıraktığı boşluk!

Yazar: Yeni Yaşam
24 Mayıs 2025

ABD seçim sonuçları ve  kötülüğün ardına kadar açılan kapıları

Lozan ve kardeşlik hukuku

Yazar: Yeni Yaşam
24 Mayıs 2025

Hakikatin ruhu, yolda birlik, tarihi sorumluluklarımız (2)

Demokratik toplum sosyalizmi ile Aleviliğin sentezi

Yazar: Yeni Yaşam
24 Mayıs 2025

Emek ve Özgürlük İttifakı’nın sorumluluğu…

‘Sınıf ayrımcılığı’ bağlamında Lozan’ı tartışmak…

Yazar: Yeni Yaşam
24 Mayıs 2025

İmkâna mekân

Çok hayat

Yazar: Yeni Yaşam
24 Mayıs 2025

ODTÜ geleneksel ‘Devrim Yürüyüşü’nü gerçekleştirildi

ODTÜ geleneksel ‘Devrim Yürüyüşü’nü gerçekleştirildi

Yazar: Yeni Yaşam
23 Mayıs 2025

  • İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
yeniyasamgazetesi@gmail.com

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır

Welcome Back!

Login to your account below

Forgotten Password?

Retrieve your password

Please enter your username or email address to reset your password.

Log In

Add New Playlist

E-gazete aboneliği için tıklayınız.

Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
  • Tümü
  • Güncel
  • Yaşam
  • Söyleşi
  • Forum
  • Politika
  • Kadın
  • Dünya
  • Ortadoğu
  • Kültür
  • Emek-Ekonomi
  • Ekoloji
  • Emek-Ekonomi
  • Yazarlar
  • Editörün Seçtikleri
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Karikatür
  • Günün Manşeti

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır