• İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
30 Haziran 2025 Pazartesi
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
ABONE OL!
GİRİŞ YAP
Yeni Yaşam Gazetesi
JIN
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Yeni Yaşam Gazetesi
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Ana Sayfa Yazarlar Afşin Aybar

Lozan’ı aşmak

30 Haziran 2025 Pazartesi - 00:00
Kategori: Afşin Aybar, Yazarlar
İpin ucu kaçıyor

Önder APO’nun ‘Barış ve Demokratik Toplum Manifestosu’ hepimize esas olarak düşünce biçimimizi değiştirme çağrısı yapan bir manifestodur. Ancak esnek düşünebilenlerin daha yaratıcı olabileceğini ve kendini oluşturabileceğini belirtmektedir. Her olguya, olaya özellikle de tarihsel gelişmeye birde öteki yönleriyle bakmayı, bilinen, ezberlenmiş ve kalıp haline gelmiş düşüncelerin dışına çıkarak hakikati bütünlüğü içinde anlamamızı salık vermektedir. Bu konuda Lozan Anlaşmasına da farklı açılardan bakabilmek önemli olmaktadır.

Türkiye’de özellikle milliyetçi-ulusalcı kesimler açısından Lozan dokunulamaz bir tabu gibi ele alınmakta, anlamaya dönük tartışmalar bile ‘ihanet’ olarak tarif edilmektedir. Bu kesimlere göre Lozan, Türkiye’nin ‘kuruluş belgesidir’, ‘tapu senedidir’. O nedenle tartıştırılması ülkenin bölünmesine neden olacak sonuçları beraberinde getirecektir. Gerçekten böyle midir?

Lozan Anlaşmasını anlayabilmek için sadece anlaşmanın maddelerine bakmak yeterli olmayacaktır. Anlaşma hangi şartlarda, nasıl bir konjonktürde ortaya çıkmıştır? Nasıl imzalanmış ve sonraki yıllarda kendisiyle ne gibi sonuçlar getirmiştir? Bu soruların da cevaplanması ile Lozan daha bütünlüklü anlaşılabilecektir. Lozan’ın bir kuruluş belgesi, kimilerine göre Türkiye’nin doğum belgesi olduğu bir vakıadır. Ancak bu kuruluş baştan sona sakat bir kuruluştur. Çok kimlikli, çok uluslu, çok renkli Osmanlı İmparatorluğundan daraltılmış, yalnızlaştırılmış bir ulus devletin doğurtulması olduğu için sakat bir doğumun belgesidir. Yüz yıllık inkâr, imha siyaseti Lozan’ın bu topluma uydurulmaya çalışılmasının sonucudur. Lozan, adeta Yunan mitolojisindeki bulunduğu yerden geçen yolcuların boylarını yatağa uydurmak için kol ve bacaklarını çekip uzatan ya da kesip kısaltan Prokrustes’in yatağı gibi bir rol oynamıştır. Yatağa sığmayan beden yatağın ölçülerine uydurulmak için kesilmiş, çoklu yapı tekçi bir kalıba sıkıştırılmıştır. Bunu en iyi ifade eden ise Mustafa Kemal’in ‘Musul’u verdik ama cumhuriyeti kurtardık’ sözleridir. Bu nedenle Lozan az olana razı edilme anlaşmasıdır.

Burada tarihi gelişmelerin, yapılan anlaşmaların uzun uzadıya bir dökümünü yapmak mümkün değildir. O nedenle kısa vurgularla Lozan Anlaşmasına giden süreci özetlemeye çalışacağız. 1. Dünya Savaşı sonrasında galip gelenler mağlup olan ülkeleri kazanımları temelinde anlaşmalar yapmaya zorlamışlardır. Bu süreçte ‘Mondros Mütarekesi’ imzalanmış, ardından ‘Paris Konferansı’ yapılmış, ‘Sevr Anlaşması’ imzalanmıştır. Ancak gerek başını İngilizlerin çektiği galip gelen güçlerin çıkar çatışmaları gerekse Anadolu’da gelişen ‘Kurtuluş Mücadelesi’ bu anlaşmaların bir nihayete varmamasına neden olmuştur. Böylece Osmanlı İmparatorluğu ile nihai bir barış anlaşması yapılamamıştır. Öte yandan Kürt-Türk tarihsel ittifakına dayalı olarak gelişen Anadolu’daki kurtuluş mücadelesi zafer kazanmış, işgalci güçleri yeni oluşan koşullara göre anlaşma yapmaya mecbur bırakmıştır. Bu nedenle Lozan, Japonya’nın da anlaşmada yer almasından anlaşılacağı üzere hem Osmanlı’nın dağılmasının nihayetlendirilmesi hem de kurtuluş mücadelesinin ardından Türkiye’nin kuruluş çerçevesinin belirlenmesi gibi ikili bir karaktere sahiptir.

Önceki anlaşmalarda Türklere Anadolu’da çok dar bir alanda silahsızlandırılmış bir manda yönetimi uygun görülüyordu. Bu anlamda Lozan ile bugünkü sınırları belirlenmiş bağımsız Türkiye devletinin kurulması bir kazanım olarak görülmekte, her fırsatta tarihi bir başarı olarak izah edilmektedir. Bu başarıyı ‘ölümü gösterip sıtmaya razı etmek’ deyimi kadar güzel ifade edecek başka bir tanımlama bulamadık. Osmanlı’nın borçlarını ödemekten kurtulmuş ama Osmanlı’nın tarihsel, kültürel bakiyesini terk etmek zorunda kalmış bir cumhuriyet gerçeği ortaya çıkmıştır. Ayrıca kurulan cumhuriyetin İngiliz çıkarları temelinde Sovyet devrimine karşı Ortadoğu’da kurulan ilk ulus devlet olma gerçekliği de unutulmamalıdır.

Üstelik devlet için belirlenen sınırlar da daraltılmıştır. Sevr’e bakıp Lozan’ı bir kazanım diye okuyanlar sınırlar bakımından ‘Mondros Mütarekesi’nde belirlenen ‘Misak-ı Milli’nin çok daha gerisinde bir anlaşmaya razı gelindiğinden bahsetmek istemezler. ‘Kurtuluş Savaşı’nın siyasi bildirgesi olan ‘Misak-ı Milli Beyannamesi’nin ilk maddesi Mondros’ta belirlenen sınırları esas alacağını belirtir. Lozan’da bu misak-ı milli sınırları kabul ettirilememiştir. Musul İngilizlere terk edilmiştir. Ancak bu bir parça toprağın terkedilmesi değil bin yıllık kardeşliğin ihanete uğratılması sonucunu doğurmuştur. Analoji ne kadar uygun düşer bilemeyiz ama Kurtuluş Savaşından sonra ikiz doğum olacakken Lozan ile diğer kardeş katledilerek yeni doğan çocuk yalnızlığa terk edilmiştir.

Lozan sonrasındaki süreç Lozan’a dayalı yürütülmüş ve bu yalnızlık, ‘tek olmazsan yaşayamazsın’ paranoyasına kadar vardırılmıştır. Kardeş inkâr, imhaya tabi tutulmuş, komşulardan (gayri Müslümler) şüphe edilmiş, hepsi başka yerlere gitmeye zorlanmıştır. Dolaylı bir sonuç olarak Halifelikten vazgeçilerek Müslümanlar terk edilmiştir. Lozan doğum belgesi değil yalnızlığa mahkûm etme cezasıdır. Ortadoğu’da İngilizleri memnun eden bir anlaşma nasıl olur da halklar yararına olur, kazanım olabilir mi? diye sorulup biraz olsun üzerinde düşünülse, Lozan’a tabu gibi değil birazcık bilimsel temelli olarak şüpheyle bakılsa hakikat rahatlıkla kavranabilir.

Lozan aşılmalı denildiğinde Lozan’ın yarattığı ruh hali olan paranoya ile hemen ‘vatanı böldürtmeyiz’ diye ortaya atılanlar biraz tarihsel hakikatlere dayalı olarak düşünebilmelidir. Bin yıllık tarihi ilişkileri diplomasi masasındaki konjonktürel durumun gereği olan birkaç kısa süreli ‘kazanıma’ kurban ettiklerini görebilmelidirler. Lozan’ı aşmak derken onun giydirdiği deli gömleğini yırtıp atmaktan bahsediyoruz. Uğruna beraber mücadele edilen misakı millinin, kurtuluş mücadelesindeki ruhla yeniden birlikte yaşama temelinde (yeni sınırlar çizilsin anlamına gelecek arkaik düşüncelerden kurtularak) birlikte savunulması ve ortak vatan haline getirilmesinden bahsediyoruz.

Bunun için yeni bir konjonktürel durum oluşmuştur. Tarih her zaman bu kadar cesurca fırsatlar sunmaz. Ve her zaman Önder kişilikler tarih sahnesine çıkmaz. O nedenle Önder APO’nun tarihi çağrısının kıymeti bilinmeli, açtığı ufuğa doğru kaygısızca yürünmeli. O, bize bir umut veriyor; sıtmaya razı olmaktan ve yıllarca onunla yaşamaktan kurtulma umudu, farklılıkların eşitliği temelinde bir arada özgür yaşama umudu.

 

PaylaşTweetGönderPaylaşGönder
Önceki Haber

Farkında olmalı ve korumalı

Sonraki Haber

İran neden çöküşün eşiğine geldi

Sonraki Haber
Zulme Karşı Direnmek

İran neden çöküşün eşiğine geldi

SON HABERLER

Sara Glynn: Süreç AKP’nin siyasi hesaplarına sıkışmamalı

Sara Glynn: Süreç AKP’nin siyasi hesaplarına sıkışmamalı

Yazar: Yeni Yaşam
30 Haziran 2025

Kadınlar İstanbul Sözleşmesi’nden vazgeçmiyor

Kadınlar İstanbul Sözleşmesi’nden vazgeçmiyor

Yazar: Yeni Yaşam
30 Haziran 2025

Bülent Kaya: Komisyon ilk adımdır, iyi atılırsa gerisi gelir

Bülent Kaya: Komisyon ilk adımdır, iyi atılırsa gerisi gelir

Yazar: Yeni Yaşam
30 Haziran 2025

Gardiyanlardan tutsağa ‘Burası Guantanamo’ tehdidi

Gardiyanlardan tutsağa ‘Burası Guantanamo’ tehdidi

Yazar: Yeni Yaşam
30 Haziran 2025

Ekmen: Silahın bırakılması sonrasında özel yasaya ihtiyaç var

Ekmen: Silahın bırakılması sonrasında özel yasaya ihtiyaç var

Yazar: Yeni Yaşam
30 Haziran 2025

İzmir’de yangınlar büyüyor: 10 mahalle boşaltıldı

İzmir’de yangınlar büyüyor: 10 mahalle boşaltıldı

Yazar: Yeni Yaşam
30 Haziran 2025

FLC CGIL Genel Sekreteri: PKK’nin feshi son değil yeni bir başlangıçtır

FLC CGIL Genel Sekreteri: PKK’nin feshi son değil yeni bir başlangıçtır

Yazar: Yeni Yaşam
30 Haziran 2025

  • İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
yeniyasamgazetesi@gmail.com

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır

Welcome Back!

Login to your account below

Forgotten Password?

Retrieve your password

Please enter your username or email address to reset your password.

Log In

Add New Playlist

E-gazete aboneliği için tıklayınız.

Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
  • Tümü
  • Güncel
  • Yaşam
  • Söyleşi
  • Forum
  • Politika
  • Kadın
  • Dünya
  • Ortadoğu
  • Kültür
  • Emek-Ekonomi
  • Ekoloji
  • Emek-Ekonomi
  • Yazarlar
  • Editörün Seçtikleri
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Karikatür
  • Günün Manşeti

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır