32 yıl önce 2 Temmuz 1993 tarihinde Sivas’ta Pir Sultan Abdal Kültür Derneği tarafından düzenlenen organizasyonda aralarında aydın, yazar, sanatçı, şair, yönetmen olan bir çok değerli insanın bulunduğu Madımak oteli, gözünü kan bürümüş bir grup tarafından tekbir sesleri eşliğinde –askerin ve polisin gözü önünde-ateşe verilmiş, 35 insan göz göre göre alevler içinde bırakılarak katledilmişti.
***
Yakalanan sanıkların bir kısmı firar etti! Sanık avukatlarının bazıları milletvekili ve bakan oldu. Dava türlü oyalamalarla zaman aşımına uğradı. Hesap görülmedi.
“Bir daha asla” diyebilmek için; unutmamak, yüzleşmek ve hesaplaşmak zorundayız.‘ Hesaplaşma’ya uzanmayan, cezayı kapsamayan yüzleşme, biçimsel, yatıştırıcı ve uyuşturucudur. Demokratik bilincin atılımını toplumsal özgüvenin gelişimini ve adalet talebini ancak yüzleşme ve hesaplaşma bütünlüğü sağlayabilir.
***
Yazar, eleştirmen, ve çevirmen. Asım Bezirci; ..Deneme, eleştiri, inceleme, seçki, çeviri ve araştırma alanında birçok esere imza attı. Yazın ustalarının toplumsal bellekte kalmasını sağlayan monografi çalışmaları yaptı 67 yıllık yaşamına, bir insan ömrüne eşit uzunlukta 70 kitap sığdırmıştı.
“… Biri mutlaka vardır/Zonguldak’ta Sivas’ta /Yakında ya da uzakta /Binlerce baca arasında/Dumanı lekesiz biri…” diyordu bir şiirinde Metin Altıok. Ama onun payına “dumanı lekesiz biri”leri düşmedi Sivas’ta. Zaten o hep “savaşları yitirmeye razı”ydı. Kendine kefen biçen kendi teninden. Işık sızan bir pencere gibidir şiiri. Gece sefaları gibi, akşam çıkıp sabah örtülür, yeter ki yitireceği aşkları olsun. Beyaz mürekkeple yazar her aşkın güncesini. Tutkulu ama sabırlı, konuk gittiği acının kiracısı olur bir vakit, kimliksiz ölüler görür ömrünün on yılını geçirdiği Kürt illerinde yeni bir gerçek edinir…Metin Altıok: şiirin yalnız kırgın Gezgini. Onun için yazmak yaşamayla özdeşti. Yazmayı ödenmesi gereken bir kefaret olarak gördü hep.
“… Belki sararmış/eski resimlerde kalırım/belki esmer bir çocuğun dilinde/bütün derinlikler sığ/sözcüklerin hepsi iğreti/değişen bir şey yok ölüm hariç.” Dizeleri Behçet Aysan’a ait. Sımsıcak imgelerin şairi, Sadece şiirleriyle değil doktor kimliğiyle de ruhumuzu okurdu. Dosttu, içtendi, sisteme tepkiliydi. Güncelde kalıcıyı aradı. Gecede bir “Karşı Gece”ydi, “Sesler ve Küller” arasında kırık bir “Deniz Feneri” ve bir Eylül sabahında yakmış gemilerini.
Bazen bir ranzaya çıkarak kırık camlı bir pencereden bakar dünyaya, bazen sararmış eski resimlerden. Ve alnında biriken terden anlamış “Her şey sevmekle başlar…”
Sevgiden, barıştan ve güzelliklerden yana bir dünya özledi hep. Verilemeyen bir mendil, üzgün bir gül gibi kanadı durdu, umudunu yitirmedi hiç… Unutmadı bir öpüşün bıraktığı harlı lekeyi. Sıvas son değildi, şimdi şiirlerle sürdürüyor “Düello”sunu.
“… Kadeh kaldırın/damatlık giysileriniz içinde/bıyık altından gülün/yarattığınız ölüme…” diyen Uğur Kaynar Sivas- Zaralıydı. Gençliği tutukevlerinde geçen bir kuşağın temsilcilerindendi. Bu kuşağın duygu birikimi boy verdi şiirlerinde. “Mapusluğa iyi gelir” diye dostlarına bir merhaba niyetine şiirler gönderirdi. Kurduğu “El yazıları Yayınevi”nde, çeşitli şairlerin el yazısı yapıtlarını yayınladı. Ter kokulu şiirler girdi düşüne sonra, “Çiçekler Halaya Durdu” ardından “Gizemya” ve “Aşkınam”
Son fotoğrafında ‘Metin Abi’sinin yanında oturuyordu. Bakışlarında donmuştu zaman.
Asaf Koçak yobazlığa çizgileriyle karşı duran bir karikatüristti. Bir çok kişi Asaf’ı yaşama sıkı sıkıya bağlı bir insan olarak anımsıyor, fakat o asıl başkalarını yaşama bağlama uğraşındaydı.
Hasret Gültekin 6 yaşında saz çalmaya başlayan usta bir müzisyen, halkçı bir kültürün köklerinin sağlamlaştırılması kavgasının önemli bir neferiydi.
Ve…Alevi kültürü hakkında çalışma yapmak üzere Pir Sultan Abdal şenliklerine gelmiş Hollanda’lı gazeteci Carina Cuanna. Tezini bitirir bitirmez Hollanda’ya geri dönecek Asaf’ın çizdiği karikatürünü dostlarına gösterecekti belki.
Ve diğer canlar: Muhlis Akarsu (Sanatçı ), Erdal Ayrancı (Yönetmen ), Nesimi Çimen (Sanatçı ), Gülsün Karababa (Sanatçı ),Koray Kaya (Çoçuk)….Ve diğerleri… Daha yazılacak şiirler, söylenecek türküler vardı…
***
Unutmak, hafıza yükümlüğünü yok etmek, farklı bir zamanda farklı, bir mekanda, her şeyin yeniden yaşanabileceği gerçeğini de unutmak olur.
Bu buruk yazıda, kayıplarımızı bir kez daha anmak, hatırlatmak istedim. Alevler içimizi yakmaya devam etsin. Madımak hala yanıyor.