• İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
16 Ağustos 2025 Cumartesi
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
ABONE OL!
GİRİŞ YAP
Yeni Yaşam Gazetesi
JIN
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Yeni Yaşam Gazetesi
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Ana Sayfa Yazarlar

Makbul yurttaşın sonu: Özgür ve komünal yurttaşın zamanı

16 Ağustos 2025 Cumartesi - 00:00
Kategori: Yazarlar, Zeynel Kete
Hakikatin ruhu, yolda birlik, tarihi sorumluluklarımız (2)

Ulus-devletin “makbul vatandaş” tanımı artık iflas etti. On milyonlarca insan için mevcut yurttaşlık anlayışı derin bir krizde. Aslında bu kriz yüzyıllık tekçi anlayışın krizidir. Kürtler, Aleviler, kadın özgürlükçüler, sol-sosyalist kesimler ve tüm demokratik güçler; tarihsel hafızadan, yerel değerlerden ve toplumsal dayanışma kültüründen beslenen yeni bir yurttaşlık tanımını talep ediyor. Zira toplum, sürekli kaos ve savaş ortamıyla varlığını sürdüremez. Kaos derinleştikçe hakikat bulanıklaşır, kavramlar anlamını yitirir. İktidarların ilk müdahalesi, kavramların içini boşaltmak ve onları kendi ideolojik kalıplarına göre yeniden tanımlamaktır. “Yurttaşlık” da bu ideolojik mühendislikten nasibini alan kavramlardan biridir.

Kavramlar yalnızca kelimeler değil, aynı zamanda kolektif hafızanın taşıyıcılarıdır. Bu nedenle bütün iktidarcı zihniyetler, toplumsal belleği kontrol edebilmek için kavramlarla oynamış, onları kendi iktidar kodlarına göre yeniden biçimlendirmiştir. “Yurttaşlık” kavramı, modern ulus-devletin inşasında stratejik bir rol oynamış; devlet, kendisi için canını feda edecek, sorgulamayan ve pasif bireyler yetiştirmeyi amaçlamıştır. Bu üretim sürecinin en etkin aracı ise “aile kurumu” olmuştur. Yurttaş kavramından ziyade “vatandaş” kavramı dolanımda olmuştur. Sadık vatandaşın imal edilme görevi aileye verilmiş, devletin ideolojik aygıtları da devamlı sorumluluğunu yerine getirmiştir!

Ulus-devlet yurttaşlığı, resmi ideolojiye sadık, sorgulamayan, pasif ve itaatkâr bireyler üretmenin temel aracı haline getirdi. Aile kurumu, bu üretim modelinin merkezinde konumlandırıldı. Devlet, kendisini toplumun “öncü gücü” olarak sunarken, geri kalan tüm kesimleri denetim altına aldı; kadınları ise milliyetçi ve cinsiyetçi ideolojinin taşıyıcılarına dönüştürdü. Böylece hem toplumsal cinsiyet rolleri hem de siyasal sadakat, kuşaktan kuşağa aktarıldı. Yurttaş pasif hale getirilince temsili demokrasi de sistemin en demokratik rejimi olduğu dayatılarak yüzyıldır uygulamaktadır.

Cumhuriyet modernitesinde 1924 Anayasası ile “makbul vatandaş” tanımı yasal bir çerçeveye oturdu: Vergisini veren, askere giden, resmi ideolojiye sadakat gösteren ve “hayır” demeyi bilmeyen yurttaş tipi. Yerel kültürleri, çoklu kimlikleri ve komünal değerleriyle yaşayan bireyler, bu tekçi modelin kalıplarına zorla uyduruldu. Bu modelin kalıbına uymayanlara yönelik olarak Şark Islahat Planı, Takrir-i Sukün kanunu peşinde inkar ve imha konsepti kendini dayattı. Sonuç; öz gücünden koparılmış, iradesi kırılmış, kendisi olmaktan uzaklaşmış bir toplum yaratılmaya çalışıldı.

Bugün bu tanım fiilen çökmüş durumda. Kürtler, Aleviler, sosyalistler, kadın özgürlükçüler ve geniş halk kesimleri, mevcut yurttaşlık anlayışını reddediyor. Milliyetçilik, dinci ideoloji ve cinsiyetçilik artık sorgulanıyor. Özellikle Aleviler, “eşit ve özgür yurttaşlık” talebini yükseltiyor. Ancak bu talep hâlâ net, bütünlüklü bir mantıkla desteklenmiş değil. Anayasal eşitlik, sadece “uyumlu vatandaş” üretmenin yeni bir biçimi mi olacak; yoksa resmi ideolojiyi aşacak, hakikatle barışık, özgür bir toplumsal sözleşmenin kapısını mı aralayacak? Barış ve demokratik toplum perspektifiyle uyumlu, köklü bir yeniden inşa süreci mi başlayacak? Demokratik toplum perspektifi yurttaşı, bazı hakların elde edilmesi, bazı iyileştirmelerin yapılması, belli çerçevelerin çizilmesi, baskı ve sömürüyü hafifletilmesi olarak tanımlamaz.  Her can bir komünün üyesidir. Nasil ki, her talip bir ocağa bağlıysa.  Her ocak bir komündür, komünü olmayan talip olamaz. Başka bir ifade ile en iyi yurttaşlık özgür yurttaşlıktır.  Bu da rıza toplumu yurttaşlığıdır, demokratik toplum yada komünal toplum yurttaşlığıdır.

Mevcut sistem, Alevileri yasal olarak tanımadan, sembolik temaslarla onları kontrol altında tutuyor. Muhalefet ise çözüm üretmek yerine, sürekli karşıtlık üzerinden kısır bir siyaset yürütüyor. Böyle bir zeminde, köklü bir toplumsal dönüşüm ve değişim mümkün değil. Aleviler, tarih boyunca baskıya, katliamlara, inkâra maruz kaldı. Bugün de devlet, onları resmî olarak tanımıyor; buna karşın inanç merkezlerine bürokratlar ve mülki amirler göndererek ritüellerine “katılıyor.” Bu, tam anlamıyla denetim altına alınmış bir toplumun resmi değil mi? Üstelik mevcut muhalefetin de bu tabloya karşı somut bir çözüm geliştirmediği açık.

Cumhuriyet modernitesinin resmi ideolojisi sorgulanmaya başlayınca, “yurttaşlık” kavramı da kaçınılmaz olarak sorgulandı. Barış ve demokratik toplum perspektifini merkeze alan, kapsayıcı hukuk ve pozitif entegrasyon arayışları; yurttaşlık tanımının yeniden yapılmasını zorunlu kılıyor. Peki, bu yeni tanım, hangi tarihsel hakikatlere, hangi toplumsal sosyolojiye yaslanacak? Özgür birey ile yurttaşlık arasındaki bağ nasıl kurulacak?

Resmi ideoloji, yurttaşın kimliğini, dilini, inancını ve yaşam tarzını belirlerken; bireyin beynine, kalbine ve ruhuna kendi iktidarını yerleştirdi. Ancak Kürt özgürlük mücadelesiyle birlikte, birçok kavram yeniden tarihsel hakikatiyle buluştu. “Yurttaşlık” da bu sorgulamadan payını aldı.

Artık şu soruyu sormak kaçınılmaz: Özgür yurttaş nasıl yaratılacak? Devletin çizdiği pasif yurttaş mı, yoksa demokratik toplumun aktif, hakikatle barışık bireyi mi? Eğer barış ve demokratik toplum hedefleniyorsa, yurttaşlık tanımı; tarihsel hakikat, toplumsal çeşitlilik ve yerel değerler temelinde yeniden inşa edilmek zorunda. Makbul yurttaşın devri kapanıyor. Şimdi, özgür ve komünal yurttaşın zamanıdır. Bu anlayışın yolu da demokratik siyasetle mümkündür.

Özgür birey olmadan demokratik toplum olmaz. Birey ve toplumun özgürlüğü birbirine bağlıdır. Birey yalnızca bir kişi değildir. Toplumun kendine bakışının, anlam kurma tarzının, ilişki biçimlerinin toplamıdır. Özgür birey aynı zamanda demokratik siyasete katkı sunandır, demokratik toplumun kurucu ögesidir. Özgür birey, demokratik komünalite içinde inşa olan,  ilişki içinde var olan, anlamlı yaşayan, ahlaki-politik sorumluluk alan, toplumla yar olan özgürlüğünden vazgeçmeden yaşayandır.

İnsanı insan olmaktan çıkaran, insanlığa ait toplumsal değerleri bir bir yok eden, insanı nesneleştiren, ahlaki politik toplum değerlerine savaş açan sistemler aynı zamanda anlamsal ve yapısal olarak bunalım yaşayan sistemlerdir. Bu bunalımdan dolayı işten de yok oluşun çürümenin, dibe vurmanın, çöplük olmanın eşiğindedirler.

İnsanlığın on binlerce yıllık komünal değerleriyle zıtlaşan, bu değerlerle çelişen sistemler, anlamsal ve yapısal olarak bunalımdadır diyebiliriz. Söylem boyutunda ne kadar güçlü olduklarını söylerlerse söylesinler, görünen hakikat şudur ki, içsel sorunların zirvesindedirler.

 

PaylaşTweetGönderPaylaşGönder
Önceki Haber

Trump ve Putin Alaska’da bir araya geldi

Sonraki Haber

Sanatta içerik ve biçim

Sonraki Haber
Sanatta içerik ve biçim

Sanatta içerik ve biçim

SON HABERLER

Azizoğlu: Musa Anter Kürt gazeteciliğinin ruhudur

Azizoğlu: Musa Anter Kürt gazeteciliğinin ruhudur

Yazar: Yeni Yaşam
16 Ağustos 2025

Suriye’de cihatçı unsurlar yeni ordu olarak yapılandırılıyor

Suriye’de cihatçı unsurlar yeni ordu olarak yapılandırılıyor

Yazar: Yeni Yaşam
16 Ağustos 2025

ABD seçim sonuçları ve  kötülüğün ardına kadar açılan kapıları

Tarihsel kırılmalar ve siyasal zemin

Yazar: Yeni Yaşam
16 Ağustos 2025

Mesele Suriye’nin özgürleşmesi mi küresel ekonomiye entegrasyonu mu?

Savaşın nedenleri sorgulanmadan barış mümkün mü?

Yazar: Yeni Yaşam
16 Ağustos 2025

Sanatta içerik ve biçim

Sanatta içerik ve biçim

Yazar: Yeni Yaşam
16 Ağustos 2025

Hakikatin ruhu, yolda birlik, tarihi sorumluluklarımız (2)

Makbul yurttaşın sonu: Özgür ve komünal yurttaşın zamanı

Yazar: Yeni Yaşam
16 Ağustos 2025

Trump ve Putin Alaska’da bir araya geldi

Trump ve Putin Alaska’da bir araya geldi

Yazar: Yeni Yaşam
15 Ağustos 2025

  • İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
yeniyasamgazetesi@gmail.com

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır

Welcome Back!

Login to your account below

Forgotten Password?

Retrieve your password

Please enter your username or email address to reset your password.

Log In

Add New Playlist

E-gazete aboneliği için tıklayınız.

Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
  • Tümü
  • Güncel
  • Yaşam
  • Söyleşi
  • Forum
  • Politika
  • Kadın
  • Dünya
  • Ortadoğu
  • Kültür
  • Emek-Ekonomi
  • Ekoloji
  • Emek-Ekonomi
  • Yazarlar
  • Editörün Seçtikleri
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Karikatür
  • Günün Manşeti

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır