Abdullah Öcalan’ın serbest bırakılmasının her zamankinden önemli olduğunu söyleyen insan hakları savunucusu Margaret Owen, ‘Öcalan özgür olmadığı sürece barış ve müzakereler hakkında diyalog kuramayız’ diye vurguladı
İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Cezaevi’nde tutulan PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın uluslararası emperyalist güçlerin ortaklığıyla 15 Şubat 1999’da Türkiye’ye getirilmesinin üzerinden 26 yıl geçti. Abdullah Öcalan, bu süreçte ağır tecritle unutturulmak istendi. Ancak tecrit koşullarına rağmen ortaya koyduğu fikirler sonraki süreçte farklı halklar ve inançlardan birçok kesimi etkiledi.
İngiltere’de insan hakları savunucusu olan avukat Margaret Owen da bu isimlerden biri. Margaret Owen, uzun yıllardır Kürt sorununun çözümü ve Abdullah Öcalan’a dönük tecride karşı girişimlerde bulunan bir isim. Kürdistan Barış Kampanyası üyesi ve aynı zamanda Abdullah Öcalan’ın fiziki özgürlüğü için yürütülen küresel kampanyada yer alıyor.
‘En olağanüstü erkek lider‘
Tecrit ve Abdullah Öcalan’ın fiziki özgürlüğü için verdiği mücadeleye dair konuşan Margaret Owen, “Öcalan, insan ırkının bugüne kadar sahip olduğu en olağanüstü erkek lider. Daha önce hiç çatışmaların, eşitsizliğin ve yoksulluğun kaynağına, yani kadınların ezilmesine parmak basan erkek bir lider olmamıştı. O ‘Egemen erkekten kurtulmalıyız’ diyen ilk erkektir. Kadınların ezilmesi tüm toplumu, erkekleri de eziyor. Öcalan’ın çoğulcu, özgürlükçü, etnik kökeni ya da dini ne olursa olsun herkese dair fikirleri çok önemli. Bu hepimiz için bir model ama aynı zamanda bunu istemeyen pek çok devlet için de bir tehdit. Bu devletler de genellikle ırkçı ve kadın düşmanı olan devletler” diye kaydetti.
‘Serbest bırakılması her zamankinden daha önemli’
Abdullah Öcalan’a dönük tecridin “işkence” olduğunu söyleyen Margaret Owen, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) ile Birleşmiş Milletler’in (BM) de bu durumu “işkence” olarak nitelendirdiklerini kaydetti. Margaret Owen, “Geçen yıla kadar hayatta olup olmadığından bile emin değildik. Çünkü ne avukatları ne de ailesi onu görebiliyordu. Hayatta olduğunu ve mesajlar verdiğini bilmek büyük bir rahatlama sağladı. Diyaloğun bir parçası olabilmesi için serbest bırakılması her zamankinden daha önemli. Çünkü özgür olmadığı sürece barış ve müzakereler hakkında diyalog kuramayız. Mandela’yı ve Güney Afrika’da yaşananları hatırlıyoruz. Diyaloğun kurulabilmesi için Mandela’nın serbest bırakılması gerekiyordu. Mandela Kuralları’nı düşünün. Öcalan’ın özgürlüğü kampanyası devam ediyor ve şu anda Suriye’deki korkunç durum nedeniyle bunu daha da yoğunlaştırmak zorundayız” şeklinde konuştu.
‘Özerk yönetim tanınmalı’
İngiltere başta olmak üzere Avrupa’nın diğer ülkelerinin Türkiye olan ilişkileri nedeniyle Abdullah Öcalan’a dair talepleri görmezden geldiklerine dikkati çeken Margaret Owen, “Bu da protestolarımızı daha güçlü kılmamazı gerektiğini gösteriyor. Çünkü Öcalan’ın özgürlüğüne kavuştuğunu göremezsek, barışa ulaşamama riskini de almış oluruz. Suriye’nin cihatçılar tarafından yönetilmesine izin verirsek -HTŞ’nin İdlib’de ne yaptığını biliyoruz- Suriye’nin başka bir Afganistan ya da Libya’ya dönme halini görürüz. Dolayısıyla Suriye için, tüm bölge ve dünya için umut Öcalan’ın serbest bırakılmasıdır. Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi’nin tanınmasıdır” dedi.
‘Gençleri, Öcalan’ın verdiği eşsiz mesajlar konusunda eğitmemiz gerekiyor’
20 yıla yakın bir süredir Abdullah Öcalan’ın değerlendirme ve kitaplarını okuduğunu aktaran Margaret Owen, “Halen onu hiç duymamış insanlarla karşılaşıyorum. Bu yüzden çok daha fazla çalışmamız gerekiyor. Onun yazılarının dünyanın her ülkesinde okulların müfredatında yer almasını çok isterim. Çünkü bunlar hep birlikte nasıl yaşayabileceğimiz hakkında. 5 bin yıl öncesine, avcı ve toplayıcı olduğumuz, daha eşitlikçi olduğumuz Sümerlere kadar gidiyor. Üniversitede insanlarla tanıştığımda hep çok şaşırmışımdır; onlara Öcalan’ı duyup duymadıklarını soruyorum, duymamışlar. Onun fikirlerine büyük etkisi olan Murray Bookchin’i duydular mı, duymadılar. Kürt kadın devrimini duydular mı, duymamışlar. Eğitim sistemimizde bu yok ama olmalı. Gençlere ilham vermeli ve onların ilgisini çekmeliyiz. Gençleri, Öcalan’ın barış, adalet ve eşitlik için verdiği eşsiz mesajlar konusunda eğitmemiz gerekiyor” ifadelerini kullandı.
‘İnsanların Öcalan’ı dinleyeceğini düşünüyorum’
Abdullah Öcalan’ın “demokratik, ekolojik, kadın özgürlükçü” paradigmasının kendisini çok etkilediğini söyleyen Margaret Owen, şunları söyledi:
“Dünyanın neresinde olursak olalım küresel ısınma ve iklim krizi nedeniyle gezegenimizin tahribatıyla karşı karşıyayız. Dolayısıyla bu paradigma kesinlikle harika bir şey. Paradigmada harika olan; yerel insanlara seslerini duyurma fırsatı ve bu korkunç merkezileşmeyi durdurma fikridir. İnsanları bir araya gelmeleri için güçlendirmek kesinlikle mükemmel bir şey. Karar alma organlarında bir erkek ve bir kadının birlikte yer aldığı eşbaşkanlık sistemi var, bu bile inanılmaz bir şey.
Başka hiç kimse onun (Öcalan) konuştuğu dili konuşamaz. ABD’de Trump’ın olması büyük bir sorun. Trump yönetiminin yaratacağı felaketten kendimizi korumak için hepimiz bir araya gelmeliyiz. Onun yayılmacı fikirleri, Gazze hakkında söyledikleri gerçekleşebilir. Yine Putin gibi insanlar da kendi narsist arzularını insan ırkının birlikte yaşama hakkının önüne koyuyorlar. Öcalan’ın geleceğe dair büyük görüşleri var. İnsanların onu dinleyeceğini düşünüyorum. O dışarı çıkıp konuşursa ve hepimiz onun sözlerini yankılayabilirsek bu iyi bir şey olabilir.”
Haber: Hîvda Çelebi \ MA