QSD Genel Komutanı Mazlûm Ebdî, İmralı’ya ziyaretlerinin sürece katkı sunacağını ve Türkiye’nin yararına olacağını söyledi. Mazlum Ebdî, merkezi olmayan bir yönetimin Suriye’yi güçlendireceğini vurguladı
Suriye’de 2011 yılında patlak veren iç savaşın ardından başlayan siyasi belirsizlik sürüyor. Esad rejiminin devrilmesinin ardından Geçici Hükümet ilan edilirken, farklı halklar ve inançların hakları henüz tanınmadı. Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi’ne bağlı kurum ve kuruluşların yeni sistemde nasıl yer alacağına dair tartışmalar ise sürüyor.
Türkiye’de Kürt sorununun çözümü noktasında başlatılan Barış ve Demokratik Toplum Süreci, buradaki durumu da doğrudan etkiliyor. Sürecin başlamasının ardından bölgede tansiyon düşerken, Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi’nin Türkiye ile temasları gündeme gelmeye başladı.
Demokratik Suriye Güçleri (QSD) Genel Komutanı Mazlûm Ebdî, önemli değerlendirmelerde bulundu. 
Mazlum Ebdî ile yaptığımız söyleşinin ikinci bölümünde, Türkiye ile ilişkiler, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan ile temasın olup olmadığı ve Ebdî’ye dair merak edilen konuları konuştuk.
- Bu süreçte Türkiye ile Kuzey ve Doğu Suriye’nin ilişkileri gündemde. Bu ilişkiler hangi aşamada ya da var mı yok mu?
İlişki var, aramızda açık kanallar da var. Ancak anlaşma yok. Bir (Suriye’ye dair) görüş alışverişi var. Bu da iyi bir şey. Bu görüşmelerin güçlenmesini istiyoruz. Resmi bir tarzda olmasını ve bazı konularda anlaşmayı istiyoruz.
Türkiye’nin bazı endişeleri var, bunu gündemimize alıp, çözmeyi istiyoruz. Bizim de var. İşgal edilmiş topraklarımız var. Türkiye’nin varlığından kaynaklı halkımız geri dönemiyor. Efrin, Serêkaniyê gibi. Bu konuları Türkiye ile çözmek istiyoruz. Bu görüşmelerin seviyesinin artmasını istiyoruz ki olumlu sonuçlar alabilelim.
- Türkiye’nin hangi konularda endişeleri var; uzun bir süredir Kuzey ve Doğu Suriye tehdit olarak görülüyor. Görüşmelere rağmen bu endişelerin sürmesi ne anlama geliyor?
Tehdit diyorlar ancak buna katılmıyoruz. Saldırıya uğrayan biziz. Toprağı işgal edilen biziz. Halkı göç ettirilmiş ve yerine dönemeyenler bizleriz. Baskı uygulanan biziz, Türkiye tarafı değil. Bundan kaynaklı buna anlam veremiyoruz. Ancak onlar, Kürtlerin askeri bir gücünün olmasını tehdit olarak görüyorlar. Buna katılmıyoruz. Burada Kürtler için oluşabilecek statüyü kendilerine tehdit olarak görüyorlar. Askeri ve güvenlik güçlerinin Suriye devletine katılmasını tehdit olarak görüyorlar, buna dair açıklama yaptılar.
- Bunun doğruluğu var mı yoksa?
Doğru değil. Aksine bizim varlığımız, bu defacto durumun atlatılması, kurumların katılımı (hükümete)- onbinlerce askerden söz ediyoruz-, yine petrol gibi büyük konular… Bu dosyaların Suriye hükümeti içerisinde çözüme kavuşması huzuru beraberinde getirir. Türkiye açısından da huzur getirir. Bu nedenle bu sürece destek olmalarını, karşıt olmamalarını istiyoruz.
- Barış ve Demokratik Toplum Süreci ile Kuzey ve Doğu Suriye’nin durumu birbiriyle bağlantılı ele alınıyor. Süreç, burayı nasıl etkiliyor, nasıl bir bağlantı var?
Tamamen etki ediyor. Hatta herkesten öte (kuzey dışında) Kuzey ve Doğu Suriye’yi ilgilendiriyor. Şimdi burada Türk ordusuyla bir ateşkes söz konusu. Bu, sürecin sayesinde oluştu. Eğer bu süreç sonuçlanırsa bizdeki ateşkes de kalıcı olacak. Eğer biz bugün Türkiye ile ilişkilerden bahsediyorsak bu süreç sayesindedir. Bu sürecin başarıya ulaşması için bize düşen, QSD’ye düşenleri yapmak istiyoruz. Destek veren bir taraf olmak istiyoruz, engel olmak değil. Bu sürecin ilerlemesi en çok Kuzey ve Doğu Suriye’yi ilgilendirecek. Yine Kuzey ve Doğu Suriye’deki Kürt sorununun çözümü de barış sürecine katkısı olur.
- Bu süreçte Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan ile hiç temasınız oldu mu?
Evet, oldu, Uygun bir yöntemle (mektup yoluyla) İmralı’nın görüşleri alındı, aynı zamanda görüşlerimiz iletildi. Bazı konular var; örneğin kuzeyli bazı savaşçıların varlığından söz ediyorlar. PKK’lilerden bahsediyorlar. Bunu ancak İmralı çözebilir. Bunun çözümü İmralı’nın çağrısıyla bağlantılı. Bu nedenle bazı sorunların çözümü noktasında Rojava ve İmralı arasında görüşmeler olmalı. Görüşmelerin daha iyi bir şekilde yapılmasının hem barış sürecine hem de Kuzey ve Doğu Suriye’nin sorunlarının çözümüne olumlu katkıları olacaktır.
- Eğer koşulları oluşursa siz de Abdullah Öcalan ile görüşmek istiyor musunuz?
İmralı’ya giden heyetin bize söylediklerine göre Önder Apo da Rojava yetkililerinin orayı (İmralı) ziyaret etmesini istemiş. Biz de buna ihtiyaç duyuyoruz. Bu, hem sürece hem de Kuzey ve Doğu Suriye’deki sorunlarının çözümüne olumlu katkı sunacaktır.
- Türkiye bu durumdan korkmamalı mı?
Hayır, korkmamalı. Bu Türkiye’nin çıkarına olacaktır.
Sizin Türkiye’yi ziyaret edeceğiniz ihtimali konuşuluyor, böylesi bir durum var mı, sizi davet eden oldu mu ya da siz Türkiye’deki yetkililerle görüşmeler yapmak istiyor musunuz?
Bizim için hiç bir sorun yok. Madem bu durum çözüme olumlu katkı sunacak neden gitmeyelim. Olumlu görüyoruz.
- Bazı önemli başlıklar daha var; bunlardan birisi DAİŞ konusu. DAİŞ halen tehlike mi?
Tehlike. Bu tehlike azalmadı. DAİŞ’in güçlenmek için bazı planları var. Geçtiğimiz ay DAİŞ saldırıları sonucu 15 arkadaşımız şehit oldu. Yine DAİŞ’lilerin hapisten kaçma girişimleri var. Hol Kampı’nda çalışmalarını sürdürüyorlar. DAİŞ tehlikeli ve Suriye kentlerine de dağılmış. Özellikle Suriye’de rejim düştükten sonrası kendisine bir zemin buldu. Esat rejiminden bazı silahlar ellerine geçti. Birçok bölgedeki güvenlik boşluğu nedeniyle serbestçe hareket ediyorlar. Bundan kaynaklı DAİŞ’e karşı mücadele güçlenmeli.
- Koalisyon Hol Kampı’na dair ne düşünüyor, bu konuda bir gelişme var mı?
Hol’un durumu önemli. Bu sadece bizi değil, herkesi ilgilendiriyor. Birçok açıdan çözüm geliştirdik. Oradaki sayı şu an yarıya inmiş durumda. Ancak halen tehlike var. Her zaman sorunlar yaşanıyor. 2-3 ayda bir askeri operasyon yapılmazsa kontrolden çıkar. Bu tehlike görülmeli. Hol’un üzerinde daha fazla durulmasına ihtiyaç var. Hol’da kalanların bir bölümü Suriyeli değil. Bunu çözmek istiyoruz. Binlerce DAİŞ’linin ailesi var. Bunlar için süre gerekiyor. Önemli konular var. Bazı finansman sorunları çıktı. Şimdi bunu çözmeyi istiyoruz.
- Özerk Yönetim nasıl bir Suriye istiyor?
Birçok kişi bizim ne istediğimizi anlamamış. Biz merkezi olmayan bir Suriye istiyoruz. Bu merkezi olmayan sistem nasıl olacak? Elbette mümkün olan bir şey söylüyoruz. Kurdî güçlerin bir konferansı oldu ve federalizm talebi ortaya çıktı. Kürt güçleri bunu istiyor. Biz buna karşı değiliz. Ancak biz şu an mümkün olan şeyler üzerine çalışıyoruz. Uluslararası toplumun bunu kabul etmesini istiyoruz. Avrupalılar kabul etmeli. Şam hükümeti kabul etmeli. Biz şimdi böylesi bir arayışın içerisindeyiz. Bizim asıl hedefimiz bu halkın mücadelesini ve fedakarlığını (Sadece Kürtler değil, Dêrazor’dan ve Raqqa’dan da bahsediyorum. Onlar da büyük fedakarlıklar yaptı, binlerce şehit verdi) korumaktır. Bizim için esas olan bu kazanımları korumaktır. Bu halkın emeği boşa gitmesin. Onlar da güçlü bir şekilde yerini almalı.
Bunun için ne gerekiyor; bu halk yetkililerini seçebilmeli. Askeri, idari, güvenlik… Yetkililerini seçip, kendilerini temsil edebilmeli. Kendi kendine seçmeli ve bu esas üzerinden Suriye devletine katılım sağlamalı. Bizim merkezi olmamasından kastımız budur. Bu konuda çok açığız. Bunu Şam hükümetiyle ve herkesle paylaşmışız. Bu parçalanmak değildir. Suriye’yi zayıflatmaz, aksine güçlendirir.
- Rojava Devrimi sürecinde sizi en çok ne etkiledi?
Tereddütsüz Kobanê savaşı derim. Kobanê savaşı herkes için büyük bir imtihandı. Başta biz olmak üzere, tüm Kürtler ve uluslararası toplum açısından. Çünkü kırılma noktasıydı; DAİŞ başarılı olacak mı yoksa DAİŞ’in yok oluşunun başlangıcı mı olacaktı eğer DAİŞ, Kobanê’de başarılı olsaydı tüm Suriye’de başarılı olacaktı. Irak’ta da başarılı olacaktı. DAİŞ’e karşı ilk direnen kent Kobanê oldu. O döneme kadar büyük kentler tek tek düştü, direnemedi. Irak’ta da Suriye’de de. DAİŞ nereyi hedefleseydi alıyordu. Ancak Kobanê’de direniş oldu ve bu uzun sürdü. Tüm dünya bu direnişi gördü. Büyük bir imtihandı. Kürtler birlik oldu. Dört parçadan Kürtler gelip savaştı. Suriye birlik oldu. Son olarak uluslararası güçler -resmi ya da enternasyonalistler- gelip savaştılar. Kobanê’de çok büyük bir savaş oldu. Bu hem zor hem de güçlü bir noktaydı. Kobanê savaşının kazanılması DAİŞ’in yok oluşunun başlangıcı oldu.
- Devrim sürecinde hiç “keşke böyle yapsaydık” ya da “keşke bunu yapsaydık” dediğiniz anlar oldu mu?
O dönemki akıl ile bu dönemki aklı karşılaştırdığımızda elbette birçok mesele var. Ortak bir askeri gücü (bütün oluşumların yer aldığı) biraz geç oluşturduk. Eğer erkenden yapsaydık belki Suriye’deki durumumuz çok farklı olurdu. Geç oluşturuldu. Bazı adımları geç attık. Eğer vaktinde atsaydık sonuçlar şimdi sonuçlar çok daha farklı olabilirdi.
- Bazı kişiler size “general” diyor; bazılarına göre “Mazlûm Ebdî”, bazılarına göre “Şahîn Cîlo”, bazı ülkeler ise sizi “tehlikeli bir kişi” olarak görüyor. Siz kendinizi nasıl tanımlarsınız?
Bu söylenenlerin hepsinin gerekçeleri var. Ben doğal bir insanım. Geçmişten bugüne yaptıklarımı inkar etmem. Rojava Devrimi öncesinde ya da devrim sürecinde her şeyin bir gerekliliği vardı, bir rolü vardı, vaktinde de bunlar yapıldı. Ancak bugün Kuzey ve Doğu Suriye’de bize düşen ulusal sorumluluklar var. Tabi ki diğer parçalardaki Kürtlerden kendimizi ayrı görmüyoruz. Tüm bu konularda Mazlûm Ebdî de bu rolünü oynayacak. Kuzey ve Doğu Suriye’de halkın bize güveni oluşmuş. Her zaman bize mesajları geliyor. Umutları oluşmuş. QSD rolünü oynasın diye bir umut oluşmuş, bunu biliyoruz. En büyük hedefimiz bu umudu boşa çıkarmamak ve başarıya ulaşmaktır.
- Şimdiye kadar hiç yaşamınızı tehdit eden bir durum yaşandı mı?
Birkaç kere suikast girişimi oldu. 2 kez yanımdaki arkadaşlar şehit oldu. Bazı zamanlar bu girişimler boşa çıktı. Ancak bu tür şeyler devrim sürecinde normal. Şimdi de biz çalışmalarımızı sürdürüyoruz.
- Mezopotamya Ajansı üzerinden Türkiye halklarına bir çağrınız var mı?
Her şeyden önce Türkiye halkları, İmralı’dan gelişen barış sürece inanmalı ve destek olmalı. İkinci olarak Kuzey ve Doğu Suriye ile QSD’nin güçlenmesi ve Suriye ordusuna katılması Türkiye açısından huzur getirir. Buna inanmalarını istiyoruz. Bu temelde ilişkileri yeni bir zeminde, güçlü ve eşit bir şekilde birlikte ilerletelim.
Söyleşinin ilk bölümü: Mazlûm Ebdî: QSD’nin katılımı Suriye ordusunu güçlendirir, huzur getirir
Söyleşi: Azad Altay / MA









