İmralı’dan 27 Şubat 2025 günü gelen mesaj son derece net: PKK, kongresini toplasın ve kendini feshetsin! Çağrı tüm dünyada büyük bir yankı aldı. Neredeyse uluslararası tüm kurum ve kuruluşlar ve dünyanın belli başlı liderleri gelişmeyi çok olumlu olarak değerlendirdi.
Ancak hem Kürt halkının önemli bir bölümü hem de ülkemizin hâkim güç odaklarının kafası yapılan bu tarihi çağrının nereye evrileceği konusunda yeterince aydınlanmadı. Özellikle AKP iktidarını -aldıkları gözaltı ve hapis ‘hizmeti’ ile- çok yakından tanıyanlar barışa ulaşılabilineceği konusunda karamsar.
Çağrının asıl muhatabı olan PKK ise, hemen kongreyi toplayacağını belirtti ve bunun ilk adımı olarak ateşkes ilan etti. PKK yönetimi, böylesi bir kongreye önderleri Öcalan’ın katılması gerektiğini belirtirken, operasyonlarına hiç ara vermeden sürdüren Türk ordusunun en üst düzey yetkilisi, “Ben ateşkes falan anlamam, PKK bir an önce kendisi feshetsin!” diye karşılık verdi.
Peki, tamam ama bu nasıl mümkün olacak? Kırk yıldır sürmekte olan silahlı mücadeleye son verilmesi ve Kürt halkının ulusal mücadelesinin tamamen demokratik toplum mücadelesine evrilmesinde PKK yönetimi, önderi Öcalan’ın katkısını talep ediyor ve “Gelsin, hepimizi buna ikna etsin!..” diyorlar.
Bu, Öcalan’ın bizzat kongreye katılmasıyla da olur, sözlerinin kongre ortamına online iletilmesiyle de olur. Ama her halükârda Öcalan’ın üzerindeki tecridin tamamen kaldırılması ve onun bu süreçle ilgili tüm tereddütleri ortadan kaldırma gücünü kullanma ortamına sahip olması gerekiyor.
Bunun kolayca yapılabileceğini 27 Şubat 2025 günü gördük ve devamının ilgili tüm taraflarla sürmesini beklemek hayalci bir talep olmasa gerek. Bu arada, asıl görev meclise düşüyor sanıyorum:
Meclisteki partilerin neredeyse hepsi, PKK’nin silah bırakmasını istiyor ve bu konuda yapılabilecek yasal düzenlemelerde bulunmayı tercih ediyor. Yani sadece Gelecek, Deva ve Yeniden Refah gibi kimi sağcı muhalif partiler değil, birinci parti durumundaki CHP’nin “mecliste çözelim” demesi çok önemli.
Önceki çözüm girişiminde iktidar ve muhalefet aynı düşünmüyorlardı ve AKP iktidarı, muhalefetin derin devletin de rüzgarını arkasına alarak yaptığı itirazlar karşısında çözümden geri adım atmıştı. Bu defaki çağrıyı boşa harcamamak, mevcut iktidar kadar iktidar beklentisindeki muhalefet için de sorumluluk almayı gerektiriyor. Öyleyse niçin bekliyorlar? Meclis niçin hemen harekete geçmiyor?
Meclis’ten geçmesi gereken yasalar, yönetmelikler var: PKK, kendisinden beklenen kararı -yani kendini feshetmeyi- kongresinden geçirebilirse; örgütün elindeki silahlar nasıl teslim alınacak, en üst kadrolardan en alt kademedeki gerillalara ne olacak? Bu konudaki silah teslimi gibi törenler nerede ve -mesela BM gibi kurum temsilcileri gibi- kimlerin gözetimi altında yapılacak?
Uluslararası kurumların gözetiminde yapılması gereken bu silah bırakmanın ya da silahlı mücadelenin sona erdirilmesinin ardından ülkemize onurlu bir barışın gerçekten gelebilmesi için Kürt ve Türk halkının yaşadığı acılar ve kayıpların ayrıntılı olarak araştırılması gerekecek. Bu konuda, Güney Afrika örneğinden yararlanabiliriz mesela.
Ama Meclis öncelikle, hem de bir an önce, PKK’nin kongre kararıyla kendini feshini sağ-salim yapabilmesi için gereken protokolü hazırlamalı. Dahası silahlı mücadeleyi sona erdirme konusunda yaşanabilecek ikircikleri ortadan kaldıracak şekilde kimi düzenlemeleri de yapmaya başlamalı.
Hasta mahpusları tahliye etmek, iktidara acaba ne kaybettirir? Zaten 30 yılını doldurmuş mahpusları tahliye etmemekle kimden oy kazanıyorsunuz? Sadece anayasanızda yer alan AİHM kararlarını ve hatta AYM kararlarını uygulasanız bile, demokrasiye doğru bir adım atmış olacaksınız zaten!