DEM Parti Kadın Meclisi Sözcüsü Halide Türkoğlu ile demokratik toplumun inşası için yaptıkları çalışmaları konuştuk:
Toplumun örgütlenmesi, kadınların örgütlenmesi, gençlerin örgütlenmesi. Evlerden mahallelere, fabrikalardan tarlalara bulunduğumuz her yerde, insanın var olduğu her yerde örgütlenmeye ihtiyacımız var
Nezahat Doğan
DEM Parti Kadın Meclisi, barış ve demokratik toplumun inşası için çalışmalarına tarihi 27 Şubat çağrısının hemen ardından başladı. Öncelikle Meclis’te bulunan partilerin kadın vekilleri ve temsilcileri ile bir araya geldi. Çalışmalarını kadın gazeteciler ve feminist kadın örgütleriyle yaptığı buluşmalarla sürdürüyor. Yerelde Türkiye’nin her şehrinde mahalle mahalle kadınlara neden barışın gerekli olduğunu, demokratik toplumun kadın için önemini ve kadının öncü rolünü anlatmak için yol alıyor. Kadınların güçlü söz kurarak, ortak hatları örerek barışın inşasında yer almaları gerektiğini kadınlara nasıl anlatacaklarını Dem Parti Kadın Meclisi Sözcüsü Halide Türkoğlu ile konuştuk.
- Dem Parti Kadın Meclisi’nin, özellikle 27 Şubat’tan sonra bir planlama, kadınları örgütlenme, kadınlarla güçlü söz kurabilme ve barışı anlamlandırıp, toplumsallaştırma gibi bir meselesi vardı. 27 Şubat’tan bugüne o süreç nasıl işletildi?
27 Şubat çağrısı bir yönüyle aslında herkese sorumluluk veren bir çağrı. Dolayısıyla sürecin bir şekilde başlaması bizim için kıymetli. Bu alanda bizler de Kadın Meclisi olarak derinlikli bir tartışmanın içerisine girdik. Sonuçta demokratik siyaset alanını kapsayan bir şey bu sorun ve Meclis’te çözülmesi gerektiğine vurgu yapılan bir şey. Demokratik değişimden, demokratik toplumun inşasından bahsediliyor ve bunların her birinin örülebilmesi için de siyasetin aslında bunları ciddi anlamda misyon edinmesi, konuşması gerekiyor. Uzun yıllardır aslında mücadele hattında erkek egemen siyaset biçimiyle mücadele var. Barış ve demokrasi dediğimizde de bu işin asıl özneleri aslında kadınlar oluyor. Demokratik siyasette kadın özneleri oluşturabilmek, demokratik siyaset alanını, meclis siyasetini, eylem alanlarını barındırır ve bir yandan da aslında yerel siyasetin kendisidir. Bunlar iç içe geçen mekanizmalardır. Bu yönüyle de planlamalarımızı ele alırken ve barışı biz nerede konuşacağız, demokratik toplumu nasıl anlatacağız, bu buluşmalar nasıl gerçekleşecek derken, bunu ilk önce bulunduğumuz zeminlerde başlatmak istedik.
- Hangi zeminlerde?
Sorunun çözülmesi gereken adres Meclis. Ama bu adresin içerisinde kadınların duruşları da önemli. Kadınların demokratik siyaseti ve barışı inşa etme misyonunda özne olma halleri önemli. İlk etapta bu yönde siyasi partilerle temaslarımız oldu.
- Bunlar Meclis’te ilk defa gerçekleşen temaslar değil mi?
Evet, ilk defa gelişen temaslardı. İlk önce siyasette politika üretenlerle yan yana gelmemiz lazımdı. Nasıl DEM Parti’de kadın siyasetini ve politikasını kadın meclisi üretiyorsa, siyasi partilerin de kadın kolları başkanları, kadın başkanlıkları ya da kadın politika birimleri dediğimiz muhataplarla görüştük. Ama sadece onlarla da sınırlı kalmayıp, Meclis’te kadın vekillerin, varsa kadın grup başkanvekillerinin de dahil olduğu bir hat üzerinden temasları yürütmeye çalıştık.
- Barışın ve demokratikleşen bir toplumun inşasının anlatılması ve örülmesi gerekliliği üzerinden görüşmeler yapıldı mı?
Meclis’te kadınların daha çok dayanışma içerisinde olması, erkek egemen dilden arınması, cinsiyetçi söylemlerle karşı mücadelede ortaklaşması konuşuldu. Çünkü gerçekten uzun zamandır politikalar mecliste de erkek egemen bir siyaset ve söylem dilini hâkim kılıyor. O yönüyle de hangi siyasi partiden olursa olsun kürsüye çıkan kadın arkadaşların aynı dayanışma noktasında buluşması gerekiyor.
- Meclis’te farklı partilerden bir araya gelen kadınlar şiddete, kadın mücadelesine, kadın kazanımlarına yönelik olarak ortak bir yerde duruyor diyebilir miyiz?
Biz bu ilk görüşmelerin kadın özgürlük mücadelesine katkısı olacağını düşünüyoruz. İktidarın kutuplaştıran politikalar yürütüyor. Bunu bazen kadın gündemleri üzerinden götürüyor. Bazen aileyle, bazen Kürt sorunu ya da güvenlik ve terör politikalarıyla kutuplaştırmaya çalışıyor. Ama mesela kadınlar bunun üzerinde riskleri, fırsatları değerlendirebilecek bir mekanizma ile yan yana gelebilirse burada farklı bir tutum ortaya koyabiliriz. İdeolojilerimiz farklı olabilir ama her bir maddenin ya da her bir sözleşmenin askıya alınmasının bizim hayatlarımıza nasıl değdiğini anlatabilecek bir mekanizmamız yok aslında.
- Meclis’te demokrasiden barışa ve Kürt sorununa kadar birçok alanda çözümde kadınların öznesi olacağı bir mekanizma kurulabilir mi?
Kürt sorunun demokratik çözümü eğer Meclis’e gelirse biz kadınların yan yana gelişi daha hızlı bir şekilde artabilir. Çünkü hem iktidarın hem muhalefetin bu sorunu çözmek istiyor. Her biri kadın yapısı bu temasın devam etmesi ve bir şekilde bir yol almamız gerektiğine inanıyor. Bu temasla aslında hem o kutuplaşan siyasetin zeminini kadınlar cephesinden ortadan kaldırmış olacağız. Bu duygudaşlık bir şekilde oluşmaya başladı ve bunu biraz daha büyütmek lazım. Burada bizim yapacağımız şey bir yandan merkezi siyasette bu alanları açabilmek ama bunun yerel siyaset alanlarının da gündemi haline gelmesi lazım.
- Yerel siyaset alanlarının gündemi nasıl oluşturulacak? Bu örgütlenme tabanda, yerelde, mahallede, sokakta nasıl yer bulacak?
Bizim DEM Parti kadın meclisimiz yerelde kadın platformları içerisinde yer alıyor. Kadın örgütleri ile birlikte yerel çalışmalarını yürütürken de bu sefer temel gündemlerden biri barış ve demokratik toplum çağrısı olacak. En yakın zamanda kadın örgütleriyle, feministlerle İstanbul merkezinde bir araya geleceğiz. Bunun devamında İzmir, Aydın, Muğla, Antalya var. Her yerin kendine özgü eylem tarzı vardır. Ama biliyoruz ki yerellerin gündemine de alsak, merkezin gündemini de alsak, basın bunu kadın cephesinden görmediği zaman istenilen sonuç çıkmıyor ve ülke gündemine girmiyor.
- Abdullah Öcalan’ın demokratik toplum inşasının kadınlar ve gençler üzerinden daha etkili yürütülmesi gerektiğini söylüyor. Burada kadınlara düşen sorumluluk artıyor mu?
Demokratik değişimi esas alacak olan da bizleriz. Çünkü gerçekten bizim demokrasiye ihtiyacımız var. Farklı kimliklerin şiddete maruz kalmadığı, ifade özgürlüğünün, örgütlenme özgürlüğünün olduğu toplumun inşasında yer alacak kesimlerin başında kadınlar geliyor. Gençlik de keza aynı şekildedir. Var olanı kabul etmez, itiraz eder, öfkelenir, bunun kader olarak sunulmasına isyan eder. Bunun değişmesi için de mücadele hattını geliştirebilecek güç aslında gençliğin kendisidir. O yüzden hem gençlik hem kadın hareketleri bu sürecin olmazsa olmaz özneleridir.
- Barışın toplumsallaştırılması ve demokratik toplum için nasıl bir örgütlenme gerekiyor?
Örgütlenmek dediğimiz öyle muazzam bir alan ki. Her birimizin örgütlenmek için bir nedeni var. Kimimiz açlığa karşı, kimimiz şiddete karşı, kimimiz haklarımız üzerinden, imimiz yaptığımız iş içerisinde örgütlenmeye ihtiyaç duyarız. Örgütlenmeye ihtiyaç duyduğumuz alanların her biri aslında demokratik toplumun inşasını gerektiriyor, varacağımız yer odur. Toplumun örgütlenmesi, kadınların örgütlenmesi, gençlerin örgütlenmesi… Evlerden mahallelere, fabrikalardan tarlalara, bulunduğumuz her yerde, insanın var olduğu her yerde ya da yaşam için mücadele ettiği her alanda örgütlenmeye ihtiyacımız var. Buraların her biri bir değişimi, bir dönüşümü esas alıyor. İşte tam da burada demokratik toplum dediğimiz şeyin inşası başlıyor.
- Nasıl bir inşa?
Kentler de gerçekten herkese hitap eden, herkesin kendini ifade ettiği, irade olduğu bir yönetim tarzına sahip değildir. O da yerel yöneticilerin insafına kalan bir yerdedir. Ama toplumun örgütlü gücü, toplumun o renkliliği, o çeşitliliği kendisini nasıl var edeceğini gösterir. Toplumun örgütlülüğü, kendini yönetme kabiliyetini geliştirebilmesi o toplumun öz savunmasıdır. Kolay değil bir toplumsallığı inşa etmek. Meclisler bunun önemli ayaklarından biridir. Mahalleler bunun için önemlidir. Elbette ki her bir kent yaşamının gündelik hayatını kendine göre de özgün örgütlenme biçimleri olacaktır. Buna bazen siyasi partiler yetmeyebilir. Buna bazen sadece inisiyatifler, bazen buna platformlar cevap olabilir. Ama sonuçta ismi ne olursa olsun demokratik bir inşa sürecin içerisine girdiğimiz andan itibaren toplum değişir. Topluma o gücü vermek gerekiyor, o iradeyi göstermek gerekiyor. Bu zorlu bir süreçtir. Bir anda inşa edilmez. Bir anda herkes demokrat olmaz. Bir anda herkes barış savunucusu olmaz. Bir anda herkes kadın özgürlüğünü tanıyorum demez. Ama bu inancı beslemek, bu umudu büyütmek gerekiyor.
- Bu süreçte basınla bir araya geldiniz ve bir buluşması gerçekleştirdiniz. Hedefiniz neydi? İstediğiniz verimde geçti mi?
Herkesin katılabildiği, bütün farklı çevrelerden bir basın buluşması olduğunu söylemek mümkün değil elbette. Nasıl siyasi partilerin her kesimiyle yan yana geldiysek, basından da her kesimle buluşmayı elbette isterdik. Ama bizim için her bir basın emekçisi kadın arkadaşımızın burada var olması çok kıymetli. Hem görüşleri hem sormuş oldukları sorular hem sürece bakış açıları bize birtakım bilgiler de vermiş oldu. Uzun zamandır kadın alanında çalışma yürütmüş, kadın perspektifinin nasıl olması gerektiğini bilen, barış mücadelesinde kadın gazeteciliğin nasıl ilerlemesi gerektiği noktasında deneyime sahip olan arkadaşlarımız da buraya dahil oldular.
- Bir taraftan barış dilinin güçlendirilmesi ve kurulması önemli. Bu anlamda siyasetin nasıl şekillenmesi gerekiyor?
27 Şubat çağrısı herkes için yeni bir kapı araladı. On yıllık şiddet ve çatışma hali, siyasetin kutuplaşma hali, Her bir siyasi partinin bazı ezberler ve bu kalıplar getirmesi sonucunda demokrasi çok konuşulan bir mesele olmadı, talep edilen bir mesele oldu. “Nasıl bir demokrasi?” sorusu da cevabını bulamadı. Özgürlükler ve eşitlikler meselesi talep edilen bir mesele oldu. Ama nasıl yapacağımızı, nasıl inşa edeceğimizi konuşabileceğimiz bir dönem olmadı. Durmadan bir baskı süreci, durmadan tehditkâr bir siyaset dili, durmadan birbirine rest çeken bir siyaset anlayışı söz konusuydu. Ama bugün geldiğimiz aşamada barış ve demokratik toplum çağrısı aslında herkese bir misyon veriyor. Bu çağrı üzerine siyasetin ve diğer siyasi partilerin de bundan sonra nasıl bir yol haritası ile gideceğini anlatması gerekiyor.
- Çok daha hızlı bir eylem planı ile mi ilerleyeceksiniz?
Kesinlikle. Ülkede gündem hızla değişiyor, bazen öyle bir hale geliyor ki insanların barışa ve demokratik topluma olan umudunu kaybetmesine yol açacak politikalar devreye giriyor. Ama bu ülkede bu mücadele bugün başlamadı. İktidarlar da bugüne kadar bu mücadeleye hep saldırdılar. Ama biz kadınlar her zaman bu saldırılara rağmen de onların nasıl olması gerektiğini, nasıl yaşamak istediğimiz, nasıl yönetmek istediğimizi anlattık.
- Kadınlar Kürt sorununda Türkiye’de her yere temas ederek, kendi masasını kurup, kendi gündemini oluşturup, bunu Meclis’e taşıyıp bir etkili güç olma haline mi dönüşecek?
Nihai hedef herkesin bunu temel gündem olarak görmesi. Genel siyasete kaldığında gündelik hayat içerisinde kadınlar bu sorunun çözümünün kendisiyle ilgili olduğunu bilmiyor. Yani bana ne Kürt sorunundan diyebiliyor. Onu o zemine çekip emekçi kadının mesela herkesin de bir şekilde derdinin bu olması gerektiği göstermek bizim meselemiz.